Siyaset Dava Susurluk'la birleştirilmeli

Dava Susurluk'la birleştirilmeli

26.01.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Dava Susurluk'la birleştirilmeli

Dava Susurlukla birleştirilmeli

       Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları'nın (DİSK) kurucu Genel Başkanı Kemal Türkler'in Merter'deki evinde 21 Temmuz 1980 gecesi, televizyonda Moskova Olimpiyatları izleniyordu. Türkler, "Balkan Komitası" diye hitap ettiği, Boşnak güzeli eşi Sebahat Türkler'e dönerek diyor ki:
       "Bak Komita, bir darbe geliyor. Sağ gösterip sol vuracak. İşçi sınıfının mücadelesini 25 yıl geriye götürecek."
       Sonra "vasiyet" gibi devam ediyor:
       "Senden 13 yaş büyüğüm, şöyle ya da böyle, senden önce öleceğim. Benim arkamdan dimdik yürüyeceksin! Tamam mı?"
       Türkler, ertesi gün saat 09.30'da otomobiline binmek üzereyken çapraz ateşle öldürüldü. Eşiyle birlikte hastaneye giden Sebahat Türkler'in hıçkırıklarını teybe kaydeden katillerin bir yandaşı, ev telefonunu çeviriyor. Kızı Nilgün'e Sebahat Hanım'ın hıçkırıklarını dinlettikten sonra diyor ki:
       "Biz işte böyle adamın anasını ağlatırız."
       Sebahat Türkler, eşinin arkasından dimdik yürüdü. Hala da öyle... Sadece eşinin başkanı olduğu Maden - İş Sendikasına üye metal işçilerinin değil, bütün işçilerin "Sebahat Ablası" oldu. O günden beri nerede bir grev, direniş varsa Sebahat Abla orada yer aldı. Maden - İş'in avukatı Rasim Öz'le birlikte, 19 yıldır Kemal Türkler'in katillerinin peşinden koşuyor. Cinayetin tetikçisi Ünal Osman Ağaoğlu ise 19 yıldır gıyabi tutuklu olarak aranıyor.
       Kemal Türkler davası, Rasim Öz ve Sebahat Türkler'in ısrarlı takibi sonucu 1997'de Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yeniden görülmeye başladı.
       Avukat Öz'e zaman zaman tetikçi Ünal Osman Ağaoğlu'nun amcası olduğunu söyleyen bir kişiden telefonlar geliyor. Ancak Öz, telefonda konuştuğu kişinin Osman Ağaoğlu'nun kendisi olduğuna inanıyor. Telefondaki kişi, anlatacağı şeyler olduğunu söylemesine ve pek çok kez randevu vermesine rağmen, gelmiyor.
       Rasim Öz, Ağaoğlu'nun Abdullah Çatlı, Alaattin Çakıcı ve Haluk Kırcı ile aynı ekipten olduğunu, 12 Eylül'den sonra Çatlı'yı Göztepe'deki evinde bir süre sakladığını söylüyor.
       Davanın yeniden başlaması üzerine Öz'e aynı çevreden başka telefonlar da geliyormuş:
       "Ünal'la fazla uğraşma, şimdi ki Reis o..."
       Türkler'in naaşı Aksaray Muratpaşa Camii'nde musalla taşındayken, imam, cenaze namazının ardından "işçi sınıfının babası Kemal Bey'in ruhu için el fatiha" diye dua çağrısı yapmıştı. İmam bir buçuk ay sonra işçi sınıfının da ruhuna fatiha okunacağını elbette bilmiyordu.
       Sebahat Türkler, "Şimdi her şey daha net olarak görülebiliyor" diyerek o günlere uzanıyor:
       "İkinci Ordu eski Komutanı Bedrettin Demirel yıllar sonra `12 Eylül'ü bir yıl önce yapacaktık, fakat olgunlaşmasını bekledik' demişti. Her halde benim eşimin öldürülmesi de bu olgulaşma içinde değerlendirildi."
       Sebahat Türkler, bütün siyasi cinayetlerin aynı siyasi orijinden gelen insanlar tarafından işlenmesini, Susurluk sonrası moda olan "ne yaptıysak devlet için yaptık" sözleriyle irtibatlandırıyor:
       "Eşiminki de dahil bütün siyasi cinayetler Susurluk Davası'yla birleştirilerek yeniden görülmeli. Belki o zaman Türkiye'de demokrasinin üzerine çöreklenmiş canavarın ortaya çıkarılması mümkün olabilir. Bu yapılabilirse, acılarım bir ölçüde hafifleyebilir. Yoksa katillerin tek tek yakalanması ve yargılanması çok önemli değil."

       1926 yılında Denizli'de dünyaya gelen Kemal Türkler, hukuk öğrenimini yarıda bırakarak 1951 yılında Bakırköy Emaye Fabrikası'nda çalışmaya başladı. Aynı yıl İstanbul Demir ve Madeni Eşya İşçileri Sendikası'na üye oldu. 1952'de Bakırköy Şube Başkanı, 1954'te de Genel Başkan seçildi. 1958'de Maden - İş adını alan sendikanın ölünceye kadar başkanlığını yürüttü. 1961'de 12 sendikacıyla birlikte Türkiye İşçi Partisi'ni (TİP) kurdu. 1963 yılında Kavel greviyle 274 ve 275 sayılı Toplu Sözleşme Grev ve Lokavt Kanunu'nun çıkartılmasını sağladı. 1967'de Türk - İş'ten ayrılan beş sendika ile birlikte Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'nun (DİSK) kuruluşuna katıldı. 10 yıl süreyle genel başkanlığında bulundu.

       KEMAL Türkler, evinden çıktıktan sonra üç kişi tarafından çarpraz ateşe tutularak öldürüldü. Başlangıçta cinayeti Türk İntikam Tugayı (TİT) üstlendi. Sonra örgüt karmaşası yaşandı. Cinayetin görgü tanıkları Kemal Türkler'in eşi ile kızlarının ifadelerine başvurulmadı. Ortaya çıkan görgü tanıklarını ise mahkeme kabul etmedi.
       Ankara DGM Savcısı Tevfik Hancılar, duruşmada Türkler'in Dev - Sol'un henüz yakalanamış üyeleri tarafından öldürüldüğünü söyledi. Sonra savcının yanıldığı anlaşıldı. Polis soruşturmasından ise geriye sadece 12 boş kovanın tespiti kaldı.
       Savcılık, cinayetle ilgili azmettirmekten üç, ateş ederek öldürmekten dört kişi hakında dava açtı. Bugün DYP İstanbul İl Başkanı olan Celal Adan, Yılma Durak, Berker İnanoğlu ve Adnan Esi cinayete azmettirmek iddiasıyla yargılandı. Yılma Durak polis ifadesinde, "Celal Adan ile birlikte Türkeş'in Yakacık'taki evine gittik. Türkeş burada DİSK ile ilgili olarak komünist hareketin kaynağı olduğu şeklinde konuştu. DİSK'i kastederek eliyle ot biçer gibi hareket yaptı. Bu hareketten DİSK yöneticilerinin yok edilmesini istediği kanaatine vardım. Celal Adan da öldürülmek üzere Türkler'i hedef seçmiş" dedi. Ancak mahkemede bu ifadesini redetti.
       Cinayet sanıklarından Abdülselam Karakuş ifadesinde, "Eylemi ben, İsmet Koçak, Aydın Eryılmaz ve Ünal Osman Ağaoğlu gerçekleştirdik" dedi. Davada azmettirmekten yargılananlar beraat ederken, Abdulselam Karakuş 12 yıl 6 ay, Aydın Eryılmaz ise 10 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı.
       Ancak cinayetin elebaşısı olan Ağaoğlu bugüne kadar yakalanamadı. Son olarak İstanbul'da görüldüğü halde, sadece resmi kayıtlara göre "arandığı" için, Türkler suikastının üzerindeki sır perdesi bugüne kadar kalkmadı.