Milyonlarca evde büyük bir telaş var.
Okullar pazartesi günü yüz yüze eğitime başlayacak.
Önce anaokulu öğrencileri ve mini mini birler, daha sonra da diğer sınıflar okullu olacak.
Açılış, akademik değil sembolik! Bir gün okul, altı gün tatille başlayıp, haftalar ilerledikçe gün sayısı artacak!
Peki okullarımız, eğitim-öğretim yılına hazır mı?..
Geçtiğimiz hafta sonu, KPSS vardı. Sınava katılanların gözlemlerine göre, yeni öğretim yılına fazlasıyla hazır okullarımız da var, hiç hazır olmayanlar da! Umarız, önümüzdeki birkaç gün içerisinde, onlar da hazır hale gelirler!..
Cevapsız sorular!
“Okullar aylardır kapalıydı, gerekli düzenlemeler, bu süreçte neden yapılmadı?” diyenler elbette çıkacaktır.
LGS, YKS, KPSS, ALES, DGS ve daha niceleri! Tam bitti derken, bir yenisi başlıyor.
Hayatımız adeta bir sınav maratonu oldu.
MEB ve ÖSYM’nin yaptığı onlarca sınava, on milyona yakın aday girdi.
Ne kadarı sevinecek?
Bir milyonu bile değil!
O zaman bu sınavlar niye yapılıyor? Kazananı kim? Dünyadaki uygulamaları nasıl?..
Eğitim sistemimizi tümüyle sınavlara odaklı hale getirdik, sınavlar da hayatımızın olmazsa olmazları haline geldi.
Adaylarla birlikte aileler de eziyetin her türlüsünü çekiyor.
Pandemi nedeniyle, yaz sezonu sıkıntılı geçti ama Kurban Bayramı sonrası başlayan hareketlilik hâlâ devam ediyor. Havaların güzel gitmesiyle, özellikle yabancı turist sayısı daha da artabilir.
Okulların açılma sürecinin uzaması ve uzaktan eğitime devam kararı da yazlıkçı velileri, büyük kentler yerine tatil yörelerinde tutmaya devam ediyor!
Peki, tüm gelişmeler, sektörü memnun etti mi?
Hayır.
Daha kötüsü olabilirdi diye teselli oluyorlar…
Görünen o ki, önümüzdeki günlerde, sarı yaz, altın yaza dönüşerek, yıla, buruk ama mutlu bir veda olabilir!..
Siyasi tansiyon!
Dış politika ülkelerarası turizmi de fena halde etkiliyor.
Öğrencilere, mezunlara sahip çıkmıyoruz da bilim insanlarımıza her türlü desteği sağlıyor muyuz?
Keşke gönül rahatlığıyla evet diyebilsek! Yekta Hoca ile birlikte iyi niyet ve çaba var ama yine de yeterli değil. Liyakat hiçbir şeye feda edilmemeli, özellikle de bürokrasiye!
Aşağıdaki hikâyeyle gurur duyacağımıza üzüntü yaşıyorsak ortada bir sorun var demektir!
Dr. Berna Şeker Yılmaz, Mersin Üniversitesi Çocuk Metabolizma Hastalıkları Öğretim Üyesi.
TÜBİTAK 2219 Doktora Sonrası Araştırma Bursu programı kapsamında Londra’da University College London, Institute of Child Health Genetik ve Genomik araştırmalar bölümünde, “Nadir Hastalıklarda Gen Tedavisi” alanında bir yıldır çalışmalarını başarıyla sürdürüyor.
University College London (UCL), üniversite başarı sıralamasında 2020’de dünyanın en iyi 8., Avrupa’nın ise 4. en iyi üniversitesi olarak yer alıyor.
Dr. Yılmaz, ekibinde görev yaptığı Genetik ve Genomik Araştırmalar Bölüm Başkanı Prof. Paul Gissen tarafından ileri araştırma bursuna aday
Tercih dönemlerinde öğrencileri baş tacı eden üniversiteler, nedense aynı hassasiyeti mezuniyet sonrasında göstermiyor! Oysa en büyük desteğe asıl o zaman ihtiyaçları var.
Hele ki şu dönemde!..
Çocuklar çocukluğunu, gençler gençliğini yaşamıyor.
Günde 500 soru, öğrencilik yaşamları boyunca da on binlerce test çözüyorlar, sayısız sınava giriyorlar.
LGS, YKS, KPSS ve daha niceleri!
Gece gündüz, hafta içi hafta sonu, yaz tatili bayram demeden hepsi bir koşuşturmanın içerisinde.
Pandemi döneminde bile her türlü riski göze alarak dershanelere koşuyorlar.
Anne, babalar da onlardan farklı değil. Ellerinde avuçlarında ne varsa çocuklarının geleceği için harcıyorlar.
Veliler adeta ikiye bölünmüş durumda.
Yarısı okullar niye kapalı, artık açılsın, çocukları evde tutamıyoruz, koleje ya da kursa gidenlerin çok gerisinde kaldılar diye isyan ederken, diğer yarısı, böylesi bir ortamda okulların açılmasının cinayetle eşdeğer olacağı görüşünü savunuyor. Okullar açılsa da çocuklarını asla göndermeyeceklerini söylüyorlar.
Görünen o ki okulların açılması ya da kapalı kalması noktasında da anlaşamıyoruz. Açılsın diyenlerin kadar karşı çıkanların da kendilerine göre haklı gerekçeleri var! İşte bu noktada, doğru olanı bilen ve yapacak olan MEB ve YÖK’tür!
Var oluş nedenleri de budur!
Sessiz kaldıkları ya da yeterince inisiyatif kullanamadıkları için kafalar karmakarışık!
Bu kontrolsüzlük nedeniyle bir süre sonra başka tartışmalar yaşanacak!
Örneğin: Yüz yüze eğitim alanlar ile almayanlara, LGS ve YKS’de aynı soruların sorulması ne kadar adil olacak?..
Ve asıl konu, öğrencilerin maske takması, okulların hijyenik olması, okulların açılması için ye
Okullar, mini mini birlerle açılacak! Uyum haftasında 1 gün, sonraki haftalarda ise haftada 2 gün okulda olacaklar!
3. haftanın sonunda diğer kademelerde ve sınıflarda eğitim-öğretime başlama konusunda süreç yeniden değerlendirilecek!
Veli isterse çocuğunu okula gönderecek, gelmeyen devamsız sayılmayacak!
Doğru bir karar ama enine boyuna tüm ayrıntıları düşünülmelidir! Yoksa güven erozyonu yaşanır ve pek çok veli, okullar açılsa da çocuğunu okula göndermeyebilir! Bu da zincirleme olarak, diğer sınıflara da yayılabilir ve EBA derslerinde olduğu gibi sınıf mevcutları ve takipçi sayıları her geçen gün daha da azalır!..
Esnek model!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni eğitim öğretim yılında salgın şartlarını dikkate alarak hem yüz yüze eğitimin hem de uzaktan eğitimin birlikte gerçekleştirileceğine vurgu yaparak, “Ailelerin tercihine göre, okul öncesi ve ilkokul birinci sınıf öğrencilerinden başlayarak okullarımızı eğitim öğretime açıyoruz. Bu uygulama salgının seyrine göre şehirlerimizde farklılık gösterebilecek”
Daha iyi bir eğitim, tüm çocuklarımızın, yaşam hakkından sonra gelen en temel hakkı!
İşte bu nedenle, yüz yüze eğitimde sağlayamadığımız fırsat eşitliği ve ulaşılabilirliği, en azından uzaktan eğitimde gerçekleştirelim.
Bu sadece görev değil, Anayasal bir zorunluluk!
Gün gelir o çocuklardan birisi, geleceğimize yön verir! Ülkemizi ve dünyayı, daha yaşanılır hale getirir...
Uzaktan ya da yakından eğitimde unutulmaması gereken en önemli ayrıntı ise her çocuğun başarılı olacağı bir alanın mutlaka var olduğu gerçeği!
Çocuklarımızı harcamak için değil kazanmak için çaba harcayalım. Hiçbirini ihmal etmeyelim!..
Zam yok!
İstanbul Kırtasiyeciler Odası Başkanı Yavuz Tekçe, uzaktan eğitim nedeniyle stoklarında ürün biriktiğini belirterek, “İstanbul Kırtasiyeciler Başkanı olarak İstanbullulara söz veriyorum; geçen senenin fiyatından mal satacağız. Zam yapmadık. İstanbullular lütfen marketteki fiyatlarla kırtasiye esnafındaki fiyatları değerlendirsin, ona göre kırtasiye esnafından alışveriş yapsın” demiş!