Atatürk’ü, ebediyete intikal edişinin 80. yılında bir kez daha minnetle, rahmetle ve özlemle anıyoruz.
O, dün olduğu gibi yarın da söylemleriyle, yaptıklarıyla, vizyonuyla, hep en büyük yol göstericimiz olacak.
O’nu anlamak için önce tanımak gerekiyor.
İşte bu yüzden, hamaset nutuklarının ötesine geçip, yeni nesillere, O’nu çok daha iyi anlatmalıyız.
Özellikle de yaşadığı dönemin koşullarını göz önünde bulundurarak!..
Atatürk, “Benim söylediklerim ile bilimin söyledikleri ters düşerse, bilimin söylediklerini esas alın” diyecek kadar yüce bir insandı.
O dayatmalardan değil, özgürlüklerden yanaydı.
Hemen her konuda büyük savurganlıklar var.
Üreteceğimiz en temel ürünleri bile dışarıdan ithal ediyoruz.
Kolaya, rahata, borca alıştık.
En vahimi de ortak değerlerimizi yitirdik.
Birinin ayağına diken battığında, o onun sorunu deyip, görmezden gelmeye başladık...
Sözü fazla uzatmadan, eğitime ve boş kalan kontenjanlara getirmek istiyorum.
Üniversitelerde 250 bine yakın boş kontenjan var, yarısı devlet ise yarısı da özel.
Özel okullarda ise kontenjanların neredeyse yarısı yani yüz binlercesi boş!
YÖK’ün dün kuruluş yıl dönümüydü.
12 Eylül sonrası kuruluş tartışmalarını hatırlıyorum.
Ne çok haber yapmıştık.
İTÜ Rektörü Kemal Kafalı ve bazı rektörler ısrarla yeni yapılanmaya karşı çıkıyor, Doğramacı ve Evren de üniversiteleri hizaya getirmeye çalışıyordu.
Bu tartışmaların üzerinden tam 37 yıl geçmiş.
Üniversite sayısı YÖK kurulmadan önce 19’du, sonra 27’ye yükseldi, şu anda ise 200’ün üzerinde!..
Kurucu Başkan Prof. Dr. İhsan Doğramacı’ydı.
Bugüne kadar onun kadar eleştirilen YÖK Başkanı hatta devlet adamı olmamıştır.
Eğitimde çağı yakalayamadan, bilimde, teknolojide, inovasyonda, yüksek katma değerli üretimde çağı yakalamamız çok da kolay olmaz!
İşte bu yüzden, eğitimde çok önemli hamleler yapmamız gerekiyor.
Eğitim altyapısı, öyle ya da böyle, büyük ölçüde tamamlandı sayılabilir.
Bundan sonrası hayallerin gerçeğe dönüşeceği bir süreç olmalı.
Eğitimde 2023 Vizyonu bu konuda atılmış çok önemli bir adım.
Eğitimin en azından felsefi boyutu ortaya konulmuş oldu.
Şimdi yapılması gereken, icraat, icraat, icraat...
Laf değil, icraat
Yılbaşı için planlar yapıyor ve daha acelesi yok diyenlerdenseniz, yanılıyorsunuz. Çünkü erken rezervasyon fırsatlarını kaçırmak üzeresiniz. Yılbaşı için yurt içi ya da yurt dışı seyahat hayalleri kuruyorsanız, elinizi çabuk tutmalısınız.
Karlar içerisinde bembeyaz bir yılbaşı mı hayal ediyorsunuz yoksa sıcacık bir ülkede denizin keyfini mi çıkartmak istiyorsunuz? Ya da çantanızı sırtınıza vurup yollara mı düşeceksiniz?
Tur şirketlerinin, hem ülke içinde hem de dünyanın dört bir yanında çok cazip yılbaşı seçenekleri var.
Döviz kurlarındaki düşüş böyle devam ederse, ne zamandır asık olan yüzleri, sanki yılbaşı öncesinde gülecek gibi. Yılbaşında bırakın seyahati, evde bile kutlayacaksanız, şimdiden plan yapmanızda yarar var. Yoksa, son dakika seçenekleri hep can sıkıcı olabiliyor!..
Rehberlere dini bilgilendirme!
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bütçe teklifinde, 2019 yılında hayata geçirilecek faaliyet planına göre, ülkemize gelen turistlere, İslam dini ile ilgili bilgilendirme yapılmasına katkı amacıyla turist rehberleri eğitilecekmiş.
Tarihi camilerdeki ziyaretçilere yönelik yabancı dillerde tanıtıcı broşürler hazırlanacakmış. Ne gerek var diye karşı çıkmak yerine, bu işi, neden Turizm
Marka kurumlar yaratmak çok zor. Hele ki marka okullar...
Rahmetli Sezai Türkeş’in eşi adına kurduğu üstün zekâlılar okulu TEVİTÖL de onlardan biri!
Sezai Bey’in ölümünden sonra zor günler geçirdi, TEV’e devredildi ama görünen o ki hâlâ taşlar yerli yerine oturmadı.
Geçen yıl durduk yerde öğrenci almadı, bu da haklı olarak velileri isyan ettirdi.
Cevap bekleyen sorular, üçken beşe çıktı, pireyken deve oldu.
TEV’e yakışan ve yapılması gereken şeffaflık iken, içine kapandılar.
Sözü fazla uzatmadan, Üstün Zekâlıların Eğitimini Destekleme Derneği’nce TEV Mütevelli Heyeti üyelerine gönderilen ama bir türlü cevabı gelmeyen mektubu birlikte okuyalım:
Cevapsız kalan mektup
Ailesinin işleri bozulduğu için kapı önüne konulan ya da mezun olduğu halde diploması verilmeyen gençlerin sayısı her geçen gün artıyor.
Çığlıkları yürek yakıyor!
MEB ve YÖK bu konuda önlem almak zorunda.
Hani hiç kimse parası olmadığı için eğitim hakkından yoksun kalmayacaktı?
Vakıf üniversiteleri hani kâr amacıyla kurulmamıştı?
Kolejler hani öğrencilerini yol ortasında bırakmayacaktı?
Önceki gün, senet karşılığı, hukuk mezunu bir gencin, adliye stajı için zorunlu olan geçici mezuniyet belgesini alabildik diye sevinirken, dün daha bir büyük bir şokla karşılaştık!
Tıp’ta böylesi bir başarı gösteren öğrenciye, alnından öpülüp, her türlü burs olanağı sağlanması gerekirken, okul taksitini ödeyemedi diye kapı önüne konulması akıl alacak gibi değil!..
Türk Eğitim Vakfı (TEV) ülkemizin en köklü sivil toplum örgütlerinden biri.
1967 yılında Vehbi Koç ve arkadaşları tarafından kuruldu; bugüne kadar 250 bin öğrenciye yurt içi ve yurt dışı bursları verdi.
Başta Safiye Ayla ve Zeki Müren olmak üzere pek çok eğitim dostu hayırsever, mirasının tamamını ya da çok önemli bir bölümünü TEV’e bağışladı.
TEV deyince akla gelen ilk isim Vehbi Bey ise, ilk üç isimden biri de hep bursiyerlerin Güsel Ablası, Güsel Bilal oldu.
TEV’in kuruluşundan beri hep içindeydi.
Burs verdikleri her öğrenciye, yedi sülalesini tanıyacak kadar yakındı.
Sadece burs olanağı tanımakla kalmıyor, öğrencilerin her sorunuyla yakından ilgileniyordu.
Hayatını adeta bursiyerlere adamıştı.