Ağustos ataması için aylardır beklenen kadro dağılımı nihayet dün belli oldu.
Sevinenden çok üzülen, kahrolan hatta odasına kapanıp, hayata küsenler var.
Oysa onlar geleceğimizin mimarları.
En değerli varlığımız olan çocuklarımızı ve ülkemizin geleceğini onlara emanet edeceğiz!..
Öğretmenlik için Tanrı mesleği denir. Yani kutsaldır. Yani mesleğin onurunu ve öğretmenleri gözümüz gibi korumamız gerekir.
Peki, biz ne yapıyoruz?
Atayıncaya kadar tüm heyecanlarını köreltip, her şeye küstürüp, deli saçması sınavlarla kafalarını karıştırmanın ötesine geçemiyoruz!..
Bir ülkeyle oynamak istiyorsanız, öğretmenlerle oynayın derler.
Binlerce yıldır onlarca medeniyete ev sahipliği yapan dünyanın en güzel kenti İstanbul, göz göre göre yok oluyor!
Kimilerine göre, İstanbul daha da büyüse, daha da modernleşse de, bu biraz da hormonlu bir gelişme.
Obezite bir kent oldu.
Hatta obezitenin bir sonraki aşaması ne bilmiyorum ama onu bile geride bıraktı.
Ulaşım felç!
Güvenlik, her geçen gün daha sıkıntılı hale geliyor.
Yeşilin yerini beton aldı.
Üretmeden tüketiyor, kazanmadan harcıyor, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi oluyor, okuldan çok tatil yapıyor, çalışmayı bir erdem değil angarya olarak görüyoruz dersek hiç abartı olmaz.
Elbette daha pek çok muhteşem (!) özelliğimiz var.
Örneğin gazete, kitap okumamayı, saatlerce dizi, gelin kaynana programı ve şov programı izlemeyi bir marifet sayıyoruz.
Ay vallahi iki yumurta bile kırmayı beceremem, elime bugüne kadar tornavida bile almadım, bu işler bize göre değil deyip, aç kalmayı, ustaları aşağılamayı, çok iyi beceriyoruz.
Yabancı ürünleri, filmleri, takımları göklere çıkartıp, bizimkileri yerin dibine sokma konusunda, elimize su dökeni zor bulunur.
Yerli malı yurdun malı, herkes onu kullanmalı demeyi çoktan unuttuk. Ülke ve vatan sevgisi söz konusu olduğunda vurun abalıya diye sıraya gireriz.
Hak, hukuk, adalet deyip, kuralları ihlal etme konusunda kendimizden çok hep başkalarını görür, onlara kızarız.
Gürültü, patırtıdan nefret ederiz ama en çok gürültüyü biz yaparız. Yapana kızar, kendimizi haklı görürüz.
Ek yerleştirme başvurularının dün akşam bitmesi gerekiyordu.
Yarın geceye uzattılar.
Belli ki yeterince başvuru yok!
Birinci yerleştirme sonunda tam 209 bin kontenjan boş kaldı.
Hem de çok önemli bir bölümü örgün öğretim.
Yani daha üç, beş yıl öncesine kadar herkesin girmek için can attığı bölümler, şimdi bom boş!
Peki, ne oldu da öğrenciler üniversiteye küstü!
Oldu olacak okulları seçime kadar tatil edelim.
Zaten kafamız karışık, zaten turizmciler kan ağlıyor, zaten hâlâ öğretmenler atanamadı, zaten havalar sıcak ve okullarda klima yok, erteleyin gitsin.
Hemen arkasından kar, kış gelecek.
Zaten odun, kömür, yakıt yok.
Geçen yıl ulaşım yüzünden derslere az mı ara verildi, gelin şimdiden kapatalım ki kafa karışıklığı yaşanmasın!
Öngörü diye işte ben buna derim!
Hatta öteleye, öteleye değil, tümden tatil edin gitsin!
Teknoloji kullanı- mında, özellikle de bilişim teknolojilerinin kullanımında dünyanın en önde gelen ülkelerinden biriymişiz.
Oh ne güzel! Demek ki iyi olduğumuz alanlar da varmış!
Peki, geri dönüşüm nasıl?
Onca masrafa ve harcanan zamana değiyor mu? Ekrana bağımlılıktan, yeterince fayda sağlayabiliyor muyuz? Tüketici olmanın ötesine geçebiliyor muyuz?..
Tüketim çılgınlığında sınır tanımıyorduk ama bu konuda tüm parametreleri yerle bir ettik. İnternet girmeyen evimiz çok az. Elinde, cebinde, akıllı telefon, tablet, bilgisayar olmayan da yok gibi.
Uykudan çok daha fazla zaman ekran karşısında geçiyoruz. Ve maalesef, bu vahim durum, bizzat devlet eliyle de teşvik ediliyor. Çünkü işine geliyor!..
Peki, teknolojinin eğitimdeki yeri ne?
FATİH Projesi ne oldu?
Türkiye havacılık alanında devasa adımlar atıyor. Her ne kadar henüz kendi uçağımızı üretemezsek de teknolojik anlamda işbirliği içerisinde olduğumuz devasa şirketler ve kurumlarımız var. Örneğin Ankara’daki TAI! Hava taşımacılığında THY ile birlikte dünyanın önemli markalarından biri haline geldik. 3. havalimanının yapılmasıyla da bölgenin en önemli transit noktalarından biri olacağımıza kesin gözüyle bakılıyor.
Peki, yetişmiş insan gücü çerçevesinden olaya baktığımızda, hangi noktadayız?
Uçak mühendisliği eğitimi veren ciddi üniversitelerimiz var ama pazarlama konusunda ciddi sorunlar yaşanıyordu. İşte bu noktada THY’nin öncülüğünde, Boeing’in endüstriyel birikimi ve desteği ile İTÜ’de, üç yıl önce, Hava Taşımacılığı Yönetimi Yüksek Lisans Programı açıldı ve dün ilk mezunlarını verdi.
Türkiye’nin gelecekteki havayolu liderlerini yetiştirmek amacıyla tasarlanan bölümde, öğrenciler, havacılık alanında dünyanın en iyi hocalarından ve uzmanlarından eğitim aldılar. Hızla gelişen havacılık ve uzay sanayisini yönetmek üzere gerekli becerilerle donatıldılar...
Mezuniyet töreni!
İTÜ 242 yıllık birikimiyle mühendislik alanında dünyanın önde gelen kurumlarından biri ama tören konusunda bence
Turizm şirket- lerinden sonra, turistik beldelerin belediye başkanları da okulların açılışının Kurban Bayramı sonrasına ertelenmesini istemişler.
Ne güzel!
Oldu olacak, hepten kapatalım gitsin, böylece kış turizmi de etkilenmemiş olur!
Zaten önemli olan turizm, tatil, para ve keyif!
Eğitim, okul, ilim, bilim onlar da ne ki?
Bugüne kadar vardılar da ne oldu?..
MEB de turizmcilerin bu isteğine uyar ve takvimi ötelerse hiç şaşırmam!..
Vah, vah, vah!