Eğitim, eğitim, eğitim diyoruz da, eğitim kimin umurunda?
Devletin mi, ailelerin mi, yoksa öğrencilerin mi?
Daha da önemlisi eğitimden anladığımız ve beklentilerimiz ne?
Hem çok önemli bir kavram gibi sunuyoruz hem de hiç önem vermiyoruz.
Daha da vahimi altını doldurmuyoruz...
Evet, sizce eğitim ne?
Bugün öğrenip yarın unuttuğumuz, o ne işe yaradığını bilmediğimiz bilgiler mi, ezberlediğimiz anlamsız formüller mi yoksa sabah akşam çocuklarımıza çözdürdüğümüz testler mi?
Ne olur, birkaç dakikanızı bu konuya ayırın ve kendinizi sorgulayın.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da, tam da tercih aşamasında, en yenilikçi ve en girişimci üniversiteleri açıkladı.
Belirleyici kriterler ve sıralama fazlasıyla tartışılabilir.
Daha da önemlisi, ülkenin yükünü çeken lokomotif üniversitelerin unutulması.
Hem çok az bütçeyle, çok fazla öğrenci vereceksiniz, hem yeterince kadro vermeyeceksiniz, hem Ar - Ge altyapısı sağlamayacaksınız, sonra da niye yeterince bilimsel yayın üretmiyorsunuz, niye yeterince yenilikçi ve girişimci değilsiniz diye eleştireceksiniz...
İsterdik ki, ülkenin Bilim Bakanı ve Bilime yön veren kuruluşu TÜBİTAK, üniversitelerimiz, bilimsel üretkenlikte, dünya sıralamasının neresindeler, bir de onu açıklasalardı.
Belli ki onların derdi başka!..
Bakan Işık, “Bu çalışma, üniversitelerin eğitim kalitesine göre sıralandığı bir liste veya en başarılı üniversiteyi ortaya koyan bir sıralama değildir” diye hemen savunmaya geçmiş.
Peki, o zaman niye açıkladınız? Daha da önemlisi eğitim kalitesine göre de bir sıralama neden yapmadınız?
Bir milyon 300 bin ortaokul mezunu, ne için yarışıyor? Daha iyi eğitim ve iyi bir yabancı dil için. Ama gelin görün ki, Anadolu liselerinde ne yabancı dille eğitim kaldı, ne seçilmiş öğretmenler, ne de tenha sınıflar. MEB sınıf mevcutlarını 30’un altına çekeceğiz derken, altyapı müsait mi, değil mi demeden kaşla göz arasında 40’a yükselttiler. İşte bir lise müdürümüzden gelen isyan mektubu!
“Öğretmenler, veliler tatilde, sendikalar derin bir uyku içindeyken. MEB bürokratları Anadolu liselerinin eğitim kalitesini tamamen bitiren bir karara daha imza attı.
Geçtiğimiz yıl Anadolu lisesi sınıf kontenjanı 34’e çıkmıştı, bu yıl yayınlanan yönetmelikle Anadolu lisesi kontenjanları 40’a yükseltildi.
Görev yaptığım okul, İstanbul’un göbeğinde, bahçesi bile bulunmayan butik bir okul, sınıflarımız maksimum 30 öğrencinin sığabileceği kapasitede. Fakat TEOG Kılavuzu’nda okulların fiziki şartları göz önüne alınmadan sayı 40’a çıkarılmış. Fiziki altyapının yetersiz olması bir yana sınıf mevcudu artıkça ders veriminin düştüğünü söylememe bile gerek yok. Sizden ricam bir yazınızda bu mantıksızlığı dile getirmenizdir…”
Sakın ola Anadolu lisesi kazandım diye sevinmeyin, çünkü size gülerler!..
Yaklaşık 7 milyon öğrenci, yeni bir okula başlayacak.Kimi anaokulu ya da ilkokula, kimi ortaokul ya da liseye, kimileri de üniversiteye başlayacak. Yeni başlangıçlar, hep zordur ama hayattaki en önemli kilometre taşlarından biri de hep onlardır.
İyi bir okul ve iyi bir kariyer, mutlu bir yaşam demek.
Kötü bir seçim ise kaos, huzursuzluk ve en önemlisi de geleceğinizi riske atmaktır. İşte bu yüzden, hangi kademede olursa olsun, yeni bir okul seçerken, hayatınızın en önemli kararı buymuş gibi davranmalısınız.
Bu süreci, sakın ola hafife almayın, size sunulanla yetinmeyin, kolaya kaçmayın, yanlış tercih yapmayın!..
Okul seçimi öğrenciler için önemli de veliler için önemsiz mi?
Tam tersine, okula gidecek olan çocuklar ama dokuz doğuran, anne babalar oluyor. Çok iyi biliyorlar ki, eğer çocuklarının eğitim hayatı istenildiği gibi gitmezse, en büyük zorluğu da, huzursuzluğu da hep onlar yaşayacak!..
Milliyet olarak, yıllardır, eğitimin her aşamasında olduğu gibi tercih döneminde de veli ve öğrencilerin yanında olacağız.
En doğru bilgilerle, sizin için en iyi olanı bulmanıza yardımcı olacağız.
Maç orta-sında kurallar değişir mi?
Değişmemesi gerekir.
Ama burası Türkiye.
Ne istenirse, o olur.
Hele ki isteyen devletin ta kendisiyse.
Allah’tan bir hukuk devletiyiz ve çiğnenen yasaların, devlet adına yapılan dayatmaların karşısında yine devlet var!..
MEB, YÖK ve ÖSYM, bugüne kadar defalarca yargı duvarına tosladı. Ama hâlâ bildiklerini okumaya devam ediyorlar.
Biz ne dersek o olur şeklindeki zamansız dayatmaları yüzünden, aldıkları doğru kararlar bile tartışmalı hale geliyor. Hatta yargıya taşınıyor!
Şu günlerde milyonlarca öğrenci daha iyi bir gelecek için iyi bir lise, iyi bir üniversite ve iyi bir meslek arayışı içinde.
Ve maalesef bu konuda, ne anne babalar ne de öğrenciler yeterli donanıma sahipler.
Peki, karar verici konumunda olan MEB, YÖK, ÖSYM ya da ilgili kurumlar adayları yeterince bilgilendiriyorlar mı? Evet demek çok zor. Bilgi verenler ise çoğu zaman yanlış yönlendiriyor. Örneğin tercih robotları gibi deli saçması sistemler var ki, devlet bile artık bu işe el attı. Kişiyi hiç tanımadan, istek ve beklentilerini bilmeden, hayallerini hiç sorgulamadan, puana, okulların ya da mesleklerin popülaritesine bakarak, listeler oluşturmak yanlışların en büyüğüdür. Ve bu yanlışı, başta anne babalar olmak üzere herkes yapıyor. Öğrencilere en büyük kötülüğü de, iyilik olsun diye, hiç istemedikleri okullara yönlendirerek zaman zaman yine aileleri yapıyor.
Peki bu noktada, doğru olan ne?
En iyi tercih sıralaması nasıl yapılır?
Daha da önemlisi, bu konuda nasıl yol alınır? Milliyet olarak, yıllarca eksikliği tamamlamaya çalıştık. Doğru bilgilerle, doğru yol almalarına ve kendileri için en doğru olanı bulmalarına ön ayak olmaya çalıştık. Yine öyle yapacağız.
Pazartesi günü 92 sayfalık
Her ile bir üniversite açıldı.
Fena mı oldu?
Hayır.
Her ne kadar karşı çıkanlar olsa da Türkiye’nin daha çok sayıda üniversiteye ihtiyacı var.
Üniversite sayımız şu anda 200’e yaklaştı. En az 250 olmalı.
Yani daha 50-60 yeni üniversite açılabilir.
Çünkü, genç bir nüfusa sahibiz ve günümüzde en değerli sermaye, yetişmiş insan gücü...
Yeni üniversitelere evet ama bugünkü haliyle yapılanmaya ve ayağa düşmelerine hayır.
Milli Eğitim Bakanlığı, ortaöğretim kurumları yönetmeliğini önceki gün bir kez daha değiştirdi.
Liseler arası nakiller adeta keyfiyete bırakıldı.
Üstelik mahkeme kararına rağmen.
Peki, yeni yönetmelik ne getiriyor?
MEB’in biz yaptık oldu “dayatması”nın yeni versiyonu.
Eskiden bir liseden diğerine nakil istenirken, gidilecek okulun taban puanından daha yüksek bir puana sahip olmak gerekiyordu.
Örneğin 450 puanlık bir okula nakil olabilmek için en az 450 puan gerekiyordu.
Mahkeme kararı da bu yöndeydi.