Abbas Güçlü

Liselere girişte şimdi de Yıl Sonu Başarı Puanı hesaplama yöntemi değişti.

Ne olacak ki, demeyin, puanlar yeniden hesaplanacak ve sıralamalar tümüyle değişecek.

Virgülden sonraki binde bir puanların bile önemli olduğu bir sıralamada, yeni duruma göre hemen herkesin puanında 3-5 puanlık değişiklikler söz konusu olacak. Bu konuda birkaç kez değişiklik yapıldığını ve dün tekrar en başa dönüldüğünü özellikle hatırlatmak isteriz…

Peki, yanlış soru konusunda yargı kararını verdi mi? Hayır.

Peki, ne zaman verir? Bugün belki ama haftaya da kalabilir…

MEB, iptali göz önünde bulundurarak, ona göre puanları yeniden hesaplamış.

Aman ne başarı, ne başarı!..

Ya bir değil de iki soru iptal edilirse ne olacak?..

Hemen her konuda olduğu gibi akademik hayatta da kafamızı kuma gömdük, dünya umurumuzda değil. Oysa kendi içimizde ne olup bittiğinden çok daha önemlisi, dünyada nelerin olup bittiği ve bizim nerede olduğumuz? Ama nedense bu durum hiçbirimizin umurunda değil.

Üniversitelerimiz çağı yakalamadan, bilim toplumu olmamız, bilim toplumu olmadan da refah toplumu olmamız mümkün değil...

Uzun süredir Amerika’da görev yapan hocamızdan gelen son değerlendirme bir hayli ilginç:

Beyin çürümesi mi?

Bir akademisyen olarak “YÖK bilimi destekliyor mu köstekliyor mu?” yazınızı ilgiyle okudum.

Yıllardır yurtdışından Türkiye’deki akademik durumu ve yüksek lisans eğitimini takip ettim / etmeye çalıştım.

Maalesef, akademi kurumlarımız her geçen gün daha da çağın gerisinde kalıyor endişesini yaşıyorum.

Bazı temel bakış açılarının değişmesi gerekli ve bunun için de hükümet, tek parti mi yoksa koalisyon mu olsun diye düşünmeye ve bundan medet ummaya gerek yok.

TEOG’da böylesi bir yol kazası yaşanacağı çok önceden belliydi. Çünkü MEB tarafından dayatılan bu sisteminin, kendi içinde bile tutarlılığı yoktu. Görünen o ki, MEB de kendi sorusuna güvenmiyor ve bu yüzden mahkeme kararını bekliyor. Peki, kaç soru iptal edilir? Daha da önemlisi yerleştirme puanın ve kolej kayıtlarının ertelenmesinden sonra, karne notları da değişir mi?.. MEB, dava açılan tek soru var diyor ama bizim bildiğimiz kadarıyla çok sayıda soru için dava açıldı.

Peki, daha sonra o davalarla ilgili gelişmeler olursa ne olacak? Örneğin daha önce açıklanan puanlar ne olacak? Çok daha önemlisi, kayıt takviminde bir değişiklik olacak mı?

MEB kafalara takılan tüm sorulara yönelik olarak acilen açıklama yapmak zorunda yoksa yaşanan kaosun boyutları daha da içinden çıkılmaz hal alır. Ve dün öğle saatlerinden itibaren bu durum zaten yaşanmaya başladı. Örneğin dün başlaması gereken kolej kayıtları, ileriki bir tarihe ertelendi ve belli ki onların kafası da karmakarışık. Çünkü yaptıkları açıklamada, her satır bir önceki satırla adeta çelişiyor: “Gerek duyan özel okullar yaptıkları ön kayıtlarını, puanların değişmesi ihtimaline karşı yeniden hesaplanmak kaydıyla geçerli kabul edecek ve

YÖK’ün lisansüstü eğitim programları açılması ve yürütülmesine yönelik olarak aldığı son kararı, dün olduğu gibi, bugün de tartışmaya devam ediyoruz. Çünkü bilimde ilerleme sağlamadan bilim toplumu olmamız, bilim toplumu olmadan da kalkınmış ülkeler ligine yükselmemiz mümkün değil.
Peki, yeni YÖK yönetiminin bu yöndeki çabaları doğru mu, yeterli mi, samimi ve en önemlisi de umut verici mi?
İşte Akdeniz Üniversitesi’nden bir başka hocamızın değerlendirmesi...
Yanlış hesap!
Lisansüstü tez danışmanlığının 12 ile sınırlanmak istenmesini hiç yadırgamadım, bilakis, olumlu buldum.
Çünkü bana sorarsanız, özellikle mühendislik, ziraat gibi uygulamalı alanlarda bir hocanın ilgilenebileceği öğrenci sayısı en fazla 4 olabilir.
Belki sosyal alanlarda 6-8 öğrenci makul olabilir ancak fen ve mühendislik alanlarında kesinlikle fazladır. Örneğin, benim ideal öğrenci sayım 2’dir, 3 öğrenciye “eh” derim ama 4-5 için yanıtım “asla”dır.

Baştan aşağı yanlışlarla dolu TEOG Maratonu’nda yeni bir aşamaya girildi. Bugünden itibaren özel okul kayıtları başlıyor ama tam bir kandırmaca. Özel okula kayıt yaptıran, başta fen ve Anadolu liseleri olmak üzere devlet liselerine girme şansını kaybedeceği için şimdilik hiç kimse böyle bir yükümlülüğün altına girmek istemiyor.
Yani çok istedikleri okullara yerleşenler dışında diğerleri özel okullara kaydını yaptırmayacak. Bu yüzden de kontenjanlar uzun süre dolmayacak… Bu arada el altından sanal kayıt yapıp, yer ayıran okullar kulağımıza geliyor ki, bu da sistemin daha şimdiden değiştiğinin göstergesi. Şu koalisyon hükümeti bir an önce kurulsa da yeni gelen Milli Eğitim Bakanı bu kaosa dur dese çok iyi olacak. Yoksa, bugünkü kadrolar, bu işi daha fazla karıştırmanın ötesinde, bugüne kadar hiçbir şey yapmadı. Yapacağa da benzemiyor!

Peki, en iyi lise hangisi?
İşte bu noktada sizin için doğru lise hangisi ona bakmak gerekir! Bu konudaki öncelikleriniz ne olacak? Örneğin puanınız, örneğin liseden beklentileriniz, örneğin üniversite ve meslek tercihiniz, örneğin hayata bakış açınız, örneğin yabancı dile olan ilginiz ve daha pek çok ayrıntıyı alt alta yazın ve bütün

YÖK, attığı her adımda, tartışılmaya devam ediyor.

Geçen haftanın en önemli tartışma konusu, anlaşmalı üniversite hastanelerinin bu statülerinin iptaliydi.

Bu konuda YÖK’e karşı çıkan kadar, destek çıkan da vardı.

Şimdi yine benzer bir uygulama söz konusu.

Yine, yeni bir karar aldı ve yine tartışılıyor.

İsterseniz gelin önce, bu konulara kafa yoran bir hocamızın bu konudaki değerlendirmesini okuyalım, sonra da kim haklı, kim haksız ona bakalım.

YÖK’ün hatası!

Bir devlet üniversitesinin Mühendislik Fakültesi’nde profesör olarak görev yapmaktayım.

Yüz binlerce adayın ve aile fertlerinin yıllardır süren sınav işkencesi nihayet sonra erdi.

Artık daha özgürler.

Ne çözülecek test, ne gidilecek dershane, ne ertelenecek hayaller kaldı...

LYS maratonu, dün, nihayet sona erdi.

Edebiyat ve Coğrafya’da korkulduğu kadar zor sorular gelmedi.

Bugünden itibaren artık sınavları değil, sonuçları ve tercihleri düşünecekler. Ama her şeye rağmen bundan sonrası çok daha kolay geçecektir.

Peki, geçen yıl Türk Dili ve Edebiyatı ve Coğrafya’da Türkiye ortalaması kaç oldu?

İşte cevabı:

2015 Türki- ye’siyle ilgili en önemli tespitlerden biri de şu:

Hiç boş zamanımız yok çünkü ya dizi ve yarışma izliyoruz ya da telefonla konuşuyoruz...

Dünyanın en uzun dizi ve yarışmaları bizde, internette fazla gezinen ve ceple en fazla konuşan ülkeler sıralamasında da ilk üçteyiz.

Peki, bu iyi mi kötü mü? Olaya nereden baktığınıza bağlı.

Kimilerine göre bu gelişmişliğin bir göstergesi, kimilerine göre ise üretmeden tüketmenin geldiği son nokta!..

Ankara Üniversitesi’nde (AÜ) önceki gün çok önemli bir sempozyuma katıldım. “Mobil Dünyada Çocuk ve Gençlerin Güvenliği” tartışıldı. Çok önemli paydaşlar, konuklar ve bilgiler vardı.

Olmayan tek şey izleyiciydi!..

Telefona evet ama!