Abbas Güçlü

Yıllardır sözü edilen Bilişim Vadisi’nin temeli nihayet atıldı.

Seçim yatırımı mı yoksa büyük bir hayalin ilk adımı mı, hep birlikte göreceğiz.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Gebze’de temeli atılan Bilişim Vadisi’nin 100 bin kişinin çalışabileceği zengin bir yaşam alanı olacağını belirtti.

Böylesi önemli bir törende, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu niye yoktu?

En sıradan törenlere bile devletin zirvesi topyekun katılırken, Türkiye’nin belki de en önemli projesi olan bu projeye niye gereken ilgi gösterilmedi? Şaştım kaldım.

Önemsiz buldukları için mi gelmediler yoksa çok daha önemli işleri mi vardı?..

Gelecek vadide ama?

Bilgi ve iletişim teknolojileri alanında yaşanan gelişmelerin toplumsal hayatı her yönüyle şekillendirdiğini belirten Işık, dünyada eski iş modellerinin önemini yitirdiğini, teknolojiyle sağlanan yeni iş modellerinin üretimde verimliliği arttırdığını ve yaşam standartlarını yükselterek, hayatı kolaylaştırdığını anlattı.

Milyonlarca atanamayan genç var. Bunlardan önemli bir bölümü de öğretmen. Dün ziyaretimize geldiler ve zaten çok yakından bildiğimiz sorunlarını bir kez de yüz yüze anlattılar.
Moralleri dibe vurmuş, gelecek kaygıları ise tavan yapmıştı.
Ne kadar teselli etmeye çalışsak da değişen bir şey olmadı. Çünkü onlar ille de hayalini kurdukları mesleği yapmak istiyorlar...
Gelecek için bir umut ışığı görüyorlar mı?
Hayır.
Her ne kadar, atama bekleyen öğretmenlerin tümü birden atansa bile üç beş yıl sonra yine yüz binlerce atama bekleyen öğretmen fazlası olacağını anlatmaya çalışsak da, yarından çok bugünü, başkalarından çok kendilerini düşünüyorlardı.
Haksız da sayılmazlar. Çünkü çok zorlu yollardan geçtiler, büyük sınavlar verdiler ve yıllardır atama bekliyorlar...

Geçen hafta sonu Siliv- ri’deydim. Görünen o ki akıllarına koydukları üniversite açılıncaya kadar da gidip geleceğim. Çünkü bu üniversiteye Silivri’nin olduğu kadar ülkemizin de ihtiyacı var. Yoksa yok olup giden tarıma kimsenin sahip çıkacağı yok!

Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar ve Silivri halkı üniversite açma konusunda çok kararlı. Yeterince motivasyon ve altyapıları da var. Eksik olan biraz cesaret, biraz da destek. Eminim ki çok yakında o eksiklerini de tamamlayıp, Türkiye’nin ilk tarım üniversitesini açma onuruna erişecekler...

Tarım üniversitesi neden gerekli? Çünkü, tarım alanlarımız, tohumlarımız, çiftçilerimiz, yok olmak üzere. Daha da vahimi, Silivri halkı gibi, bazı duyarlı kişi, kurum ve kentlerimiz dışında, bu kötü gidişat, hiç ama hiç kimsenin umurunda değil.

Silivri, Osmanlı Sarayı’nın her türlü tarımsal ihtiyacını karşılıyormuş. Onlardan önce de Bizans’ın, Roma’nın ve diğer medeniyetlerin.

O günden bugüne tarım kenti kimliğini kaybetmemiş, kaybetmemek için hâlâ direniyor. 3. havalimanı buraya yapılmadı diye üzülenler var ama gerçek Silivri ve tarım sevdalıları bu işe seviniyor. Havaalanı buraya yapılsaydı, tarım alanları yok olur, binlerce yıllık özelliğimizi

Seçim heyecanıyla kesenin ağzı iyice açıldı. Hele bir de muhalefet iktidar alternatifi olduğunu net bir şekilde ortaya koyunca, projeler havada uçuşmaya başladı.

Çok daha önemlisi, laf değil, hizmet yarışına girildi...

Bu durumdan en kârlı çıkacak olan ise ülkemiz olacak. Söylediklerinin yarısını bile yapsalar yeter...

CHP, dün yüzyılın mega projesini açıkladı. Silikon Vadisi benzeri bir cazibe merkezi yaratacağını ve bu projenin Türkiye’yi uçuracağını iddia etti.

Yeni proje üretmekte sıkıntı çeken iktidar ise eski projeleriyle övünmeye devam ediyor...

FATİH Projesi çerçevesinde dün 700 bin tablet dağıtım töreni vardı. Tam da okullar kapanırken, bir anlamda seçim armağanı oldu.

Öldü, bitti, unutuldu derken yeniden hayat bulması sevindirici. Umarız aynı heyecan seçim sonrasında da devam eder...

15 bin öğrenci!

Her şey seçime endekslendiği için tatili unuttuk. Ama okulların kapanmasına da sayılı günler kaldı.
Peki, çocuklarınız için bir tatil programı hazırladınız mı?
Örneğin herhangi bir işte çalışacaklar mı, farklı kentlere ya da ülkelere gidecekler mi, hangi kitapları okuyacak, hangi kurslara gidecekler?..
Hemen hepimiz için zor bir öğretim yılı oldu. Ama en zoru öğrenciler içindi.
Hele hele TEOG, YGS’ye girip LYS’ye hazırlananlar için çok daha zordu.
Karne için gün sayılıyor.
Son yazılılar, son sözlüler yapılıyor.

CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, Saadet Partisi (SP) Genel Başkan Yardımcısı Birol Aydın ve Gezici Araştırma Şirketi Başkanı Murat Gezici önceki gece Genç Bakış’ın konuğuydu.
Çok önemli tespitlerde bulunuldu. Son seçim tahminleriyle öne çıkan Gezici, 7 Haziran için de iddialı konuştu. SP büyük bir atak yapabilir iddiasında bulundu! İşte programdan satır başları...
Biz yaptık onlar sattı
Mustafa Balbay:
- 19 Mayıs Maratonu’na katılmayı demir parmaklıklar ardında ahdetmiştim. Eni 5 adım, boyu 14 adım, yüksekliği 7 metrelik bir havalandırma boşluğunda hazırlandım. Spor yapmak ve kitap okumak bizi ayakta tutmuştu.
- Liseye giren öğrenci aynı zamanda işe girmiş olacak. Sigortasını yapacağız. Gençlere ‘Eğitim giderleriniz değil, eğitim gelirleriniz olacak’ diyoruz. Bir ülkenin en büyük israfı, gençlerinin umudu, kendi ülkesinde aramamasıdır.
- CHP bu ülkedeki bütün ekonomik kurumların temelinde bunları yapandır. CHP yapan parti, AKP satan partidir. Öyle bir algı yaratıldı ki sanki CHP ekonomiden hiç anlamaz. Misak-ı Milli kadar, Misak-ı İktisadi var.

Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı hiç böylesine sönük geçmemişti. Eğer amaç buysa bu hale getirenleri kutlarız!..
Rahatsız oldukları Atatürk mü yoksa gençler mi?
Ya da eğer kasıt yoksa, niye böylesine sıradanlaştırıldı ve adeta unutturulmaya çalışılıyor?..
Ulus olarak, bir uçtan ötekine gitmeye bayılıyoruz. Ama bazı değerler var ki bunlar sorgulanmamalı.
Örneğin milli ve manevi değerler.
Örneğin dini değerler.
Örneğin Atatürk, örneğin demokrasi, hukuk, basın özgürlüğü, eğitim hakkı, çocuk ve gençler...

Bugün onların bayramı. Ama daha yolun başında tükenmişlik sendromu yaşıyorlar. Oysa daha 20’li yaşlardalar.
23 Nisan’larda çocukları olduğu gibi, bugün de gençleri ne kadar çok sevdiğimiz, onların ülkemiz için ne kadar önemli oldukları ballandıra ballandıra anlatılır. Ama artık böyle iltifatları duymak bile istemiyorlar.
Yapacak bir şeyi olan varsa konuşsun. Yoksa sessiz kalsınlar. Çünkü kızgınlıkları on kez daha artıyor.
Yeri geldiğinde, 2000 gençliğinin her şeyden kopukluğu, üzerine basa basa anlatılır.
Oysa dünden bugüne gençler hep aynı. Yeter ki onları duyan olsun.
Ülkemizde yaşanan sorunların da dünyadaki gelişmelerin de fazlasıyla farkındalar.
Taşın altına elini koyup çözümün bir parçası olmak istiyorlar. Ama seslerini kimselere duyuramıyorlar.