Maçlara kırk yılda bir giderim. Gittiğimde de, sahadakilerden çok, tribünleri izlerim. Çok daha renkli olur...
Ak Parti’nin dünkü mitinginde de, Maltepe Miting Alanı rengârenkti.
İstanbul’un hatta Türkiye’nin dört bir yanından gelenler vardı. Yollar saatler önce kapandı. Miting alanında iğne atsanız yere düşmezdi.
Miting saat 16.00’da başlayacaktı ama saat 16.30’de hala ortalıkta kimseler yoktu.
Güneşin altında kavrulurken, Arapça şarkılar eşliğinde uzun uzun Mursi’yi izledik, dinledik.
Sonraki saatlerde de Başbakan Davutoğlu sık sık Mursi’ye selam gönderdi. Arkasında olduklarını vurguladı.
Sık sık haremlik selamlık çağrısı yapılıp kadınların platformun sağ tarafına gelmeleri istendi ama kısmen gerçekleşti.
Eğitime gönül veren politikacılarımız, devlet adamlarımız, bürokratlarımız, il ve ilçe milli eğitim müdürlerimiz, okul müdürlerimiz ya hiç olmadı ya da yeterince olmadı.
Olmadığı için de fiziksel ve sayısal olarak her ne kadar büyüdük, geliştik, çağ atladık gibi göstermeye çalışanlar olsa da maalesef bir arpa boyu yolu bile kat edemedik.
Mehter takımı gibi, iki ileri bir geri gittik. Çoğu zaman da tam tersi oldu...
Şimdi sizinle paylaşacağım çok çarpıcı, bir fotoğrafı sakın ola hiç kimse münferit bir olay diye hafife almasın çünkü eğitimde gelinen son nokta bu!
Çalışanı gören yok
Bir ortaokulda matematik öğretmeniyim.
Bu yıl hem kendim hem de öğrencilerim için verimli olacağını düşündüğüm çalışmalara imza atmak istedim.
Birkaç gündür yollar- daydım. Önce Doğu, sonra da Güneydoğu Anadolu’ya gittim. Yakında bir de seçim turu yapacağız...
İstanbul gibisi yok diyenlerden değilim. Her yerin güzelliği bir başka...
Erzurum’a, çiçeği burnunda bir üniversite olan Erzurum Teknik Üniversitesi’ni (ETÜ) gezip, öğrencilerle sohbet etmek için gittim.
Herkesin bir hobisi var, benimki de yeni öğretim kurumlarını gidip yerinde görmek ve onlara destek olmak.
Yorucu olsa da çok keyifli...
ETÜ’yle ilgili ilk değerlendirmem, negatif oldu. Havaalanından kente giderken Erzurum Ovası’nın tam ortasında, tarım arazilerinin tam göbeğinde beton bloklar yükseliyor. Ne bu demeye kalmadan, davet edildiğim üniversite olduğu söylendi. Üstelik, davet eden de üniversiteyle birlikte Bilim Şenliği’ni gerçekleştiren DAP yani GAP’ın Doğu versiyonu olan Doğu Anadolu Projesi’ni gerçekleştirenler...
Konu, enine boyuna çok konuşuldu. Gelinen son nokta, Ankara’nın dayatması olmuş.
On yıla yakın bir süre Ak Parti’nin ikinci adamıyken önce yönetimden, sonra da partiden ayrılan Dengir Mir Mehmet Fırat, Ak Parti’den ayrılmasının ve HDP’ye girişinin gerekçelerini öğrencilerle paylaştı.
Önceki gece Genç Bakış’ın konuğu olan Fırat, ülkenin süratle bir değişime ihtiyacının olduğunu iddia etti ve bu gerçekleşecek dedi.
İşte programdan satır
başları...
Ak Parti’den neden ayrıldı?
2008’de Ak Parti MYK’da yaptığımız tartışma üzerine istifa ettim. İslami kesim üzerinde baskılar ortadan kalktı ama Alevi sorunu var. Kürtlerin de ana dilde eğitimini ve kimliğini belirleyecek ve bunun üstündeki yasakların da kaldırılması gerekir dediğimde, Tayyip Bey, bana şu cevabı verdi:
Ben bütün Güneydoğu’yu gezdim, hiçbiri benden Kürtçe konusunda bir talepte bulunmadı. İkincisi, Kürtlerin devleti mi var ki dili olsun?
Gaziantep’teki Hasan Kalyoncu Üniversitesi dün ilk mezunlarını verdi. İlk günden beri yakından izliyorum. Türkiye’nin en hızlı ve en sağlıklı büyüyen üniversitelerinden biri. Dün buna bir kez daha şahit olmanın mutluluğunu yaşadım.
Türkiye’nin dört bir yanından gelen öğrenciler mezuniyet sevincini aileleriyle birlikte yaşadılar. Gün boyu süren tören ve eğlenceler, 40 yıllık üniversitelere taş çıkartırcasına görkemliydi.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek törende, salondaki coşkudan da etkilenerek, sıra dışı bir konuşma yaptı. Ve ilkokula gidinceye kadar Türkçe bilmeyen, kız kardeşlerinin hiçbiri okul yüzü görmeyen bir ailenin çocuğu olarak bugün nasıl bu noktaya geldiğini anlattı, eğitimin gücüne dikkat çekti.
Rahmetli Hasan Kalyoncu, eğer dün o coşkulu mezuniyet törenine şahit olsaydı, eminim ki onun da gözleri mutluluktan yaşarırdı. Ruhu şad olsun.
Onun yerine, kardeşi Cemal Kalyoncu, çocukları, yakınları ve üniversitenin gelişmesine emeği geçen herkes oradaydı. Ve bir hayalin nasıl gerçeğe dönüştüğünün gururunu yaşadılar.
HKÜ’den mezun olan her genç, eminim ki şu gerçeği aklından hiç çıkarmayacak. Nasıl ki Kalyoncu Ailesi kazancının bir bölümünü gençlerin çok daha iyi
Birkaç gündür üniver- sitelere yönelik yazılar yazıyorum. Yönetenlerden çıt yok. Ezilenler ve akademik yaşama gönül verenler ise feryat figan...
Seçim beyannamelerine bakıyorum, bilim politikaları adına tek satır görmek mümkün değil.
Oysa bilim toplumu olmadan refah toplumu olmamız mümkün değil ama bunu bile öngöremiyoruz.
Niye?
Çünkü bu yönde bir talep yok!
Hangi birimiz çıkıp da oyunun rengini, partilerin bilim politikasına göre belirleyecek?
Böylesi bir olasılık olmadığı için de politikacılar bu konuya kafa yormuyor, yormadıkları için de bilim gelişmiyor.
Üniversitelerdeki açıköğretimden sonra şimdi bir de açık lise çıktı. Yakında zorunlu temel eğitimi de açık ilkokul, ortaokul üzerinden yaparsak hiç şaşırtıcı olmaz.
Açık liselerdeki öğrenci sayısı, 9 yılda yüzde 416 arttı. Örgün eğitim kurumlarından mezun oranı Türkiye’de yüzde 54, OECD ülkelerinin ortalaması ise yüzde 84’müş.
Yani eğitimde açıldıkça açılıyoruz. Niye çünkü yeterince okul yapamıyoruz. AVM ve gökdelen yapmaya arsa bulanlar, iş okul yapmaya gelince arsa yok diyorlar.
Buna kim inanır?
Zorunlu eğitimi 12 yıla çıkarttık. Bunun anlamı öğrenci, 12 yıl okula gitmek zorunda. Oysa, okuldan kopanların sayısı hızla artıyor ve buna çözüm üretilemiyor. Açık lise uygulaması ise tam bir kandırmaca...
Tıpkı üniversitede olduğu gibi girmesi kolay mezun olunması zor. Ama kağıt üzerinde öğrenci gözüküyorlar.
Her ne kadar milli içkimiz çay, kahve, ayran, rakı gibi gözükse de şarap üretimimiz hızla artıyor.
Hem de aşırı vergi yükü ve engellemelere rağmen...
Anadolu topraklarında binlerce yıldır, yüzlerce çeşit şarap üretiliyor.
İşte bu yüzden olsa gerek dünyanın dört bir yanındaki şarap severler ülkemizi ziyaret edip, binlerce yıllık geleneğin ürünü olan şaraplarımızı tadıyorlar...
Bu ziyaretlerden birine önceki akşam ben de şahit oldum.
Renkliydi, farklıydı, dostlukların pekişmesi adına çarpıcıydı.
Fransa’nın Normandiya bölgesi şarap severleri birkaç gündür İstanbul’da önce tarihi mekânları gezip, yemeklerimizi tadacaklar, ardından da Trakya’ya geçip bağlarımızı gezip, şaraplarımızı içecekler.