Abbas Güçlü

CHP’nin ekono- miden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke, henüz çok yeni bir politikacı ama 40 yıllık politikacılara taş çıkartacak kadar profesyonel ve daha da önemlisi işini iyi biliyor, sempatik ve inandırıcı.
Önceki gece Genç Bakış’ta konuğumuzdu ve ekonomiye dair akla gelen ne varsa anlattı, tereddüt yaratan konularda öğrencileri ikna edinceye kadar dur durak bilmedi. İşte programdan önemli satır başlıkları...
Borçlar silinecek?
- Türkiye kötü yönetildiği zaman yüzde 2-3 büyüyen bir ülke. İyi yönetirseniz yüzde 7 büyür. Türkiye’de borçluluk bitmedi. Doğru, IMF’ye borcumuz bitti. Bu iyi bir şey ama bankaların, şirketlerin ve vatandaşın borcu çok. Türkiye’de 400 milyar dolarlık bir borçluluk var.
- Vatandaşın borç sarmalına itilmiş olduğu bu dönemde faizlerini silmek üzerine kurguladık. Bankalarla konuştuk, borcun yüzde 80’ini zaten siliyor. Biz geriye kalan yüzde 20’sini yeniden yapılandıralım ki tahsilat şirketlerinin elinde ödenemez, borcu borçla kapatan bir sarmal olmaktan çıksın.
İşsizlik çözülecek?
- Evde kreş yaşında bir çocuk varsa, biz size daha çok yardım yapacağız diyoruz. Kreşe giden çocuk, annesinin çalışmasına fırsat yaratıyor.

TEOG Maratonu nihayet sona erdi. Bir milyon iki yüz bini aşkın öğrenci derin bir oh çekti.
Şimdi sıra, puanların açıklanmasında. Hemen ardından da tercih ve kayıtlar gelece ki, asıl zor süreç ondan sonra başlıyor. İkinci gün sınavlarında, zorluk derecesi en yüksek sorular Fen’deydi!..
Biraz da İngilizce.
İlk günkü Matematik sorularında olduğu gibi dünkü Fen soruları içerisinde de ayırt edicilik özelliği yüksek en az üç soru vardı. Bu yüzden soruların tümünü yapan öğrenci sayısı, 1. TEOG’da olduğu kadar yüksek olmayabilir.
Dün. Akşam saatlerine kadar gelen bilgiler, bir yanlış ya da birkaç boş olanların olduğu yönündeydi.
Fen sorularının tümünü de doğru yaptım diyenler de vardı ama tek, tük…
MEB, dün tümünü çözümleriyle birlikte görüntülü olarak yayınlayarak bir ilke imza attı. İyi de yaptı.

Birinci yarıyılda yapılan TEOG’da sorular o kadar kolay ve herkes o kadar yüksek puan aldı ki, havalara uçtular. Dün ise adeta derin hayal kırıklığı yaşandı. Özellikle de matematik sorularında. 1. TEOG’da daha ilk günde, soruların tümünü yapan binlerce öğrenci ortaya çıkarken, 2. TEOG’da dün akşam saatlerine kadar bırakın binleri, yüzlerce ben hepsini yaptım diyen çıkmadı.
TEOG’da dünün en çok konuşulan iki konusundan ilki bazı matematik sorularının zorluğu, ikincisi ise sınav devam ederken soruların dışarı sızıp sızmadığıydı.
MEB, sorular sızdırıldı ve sosyal medyada yayınlandı iddiaları üzerine kapsamlı bir soruşturma başlattı. Yapanlar hakkında da ciddi müeyyideler uygulanacağını duyurdu. Bakalım gelinen sonuç ne olacak?.
Zor sorular?
Öğrenci, öğretmen ve velilerden gelen bilgiler doğrultusunda genel kanı Matematik sorularından bazılarının çok zor olduğu yönünde. Türkçe ve Din Kültürü Ahlak Bilgisi sorularında da kısmen zorlanma var ama Matematik’te sanki fire veren çok olacak!..
Uzun metinli Türkçe soruları, öğrencilere çok zaman kaybettirmiş. Bu yüzden zaman yetersiz diyenler de oldu…
Bugün ve yarın, Türkiye genelinden bilgi geldikçe sizlerle daha net bir durum

YÖK’ün temel bilimlerle ilgili politikasını dün yazdık bugün de devam edeceğiz. Çünkü konu çok önemli.
YÖK, dün olduğu gibi bugün de yine kolay olanı tercih ediyor.
Dün, plansız ve programsız bir şekilde, hemen her yere fen edebiyat fakülteleri açtı ve kontenjanlarını aşırı bir şekilde şişirdi, şimdi yine keyiflerine göre patır patır fakülte ve bölüm kapatıyorlar...
Temel bilimler olmadan üniversite ve bilim olur mu?
Dünyanın hiçbir yerinde bu soruya evet diyen çıkmaz ama bizde son açılan üniversitelerin hiçbirinde fen edebiyat fakülteleri ve temel bilimler yok. Olanları da kapatıyoruz!
Niye?
Mezunlar iş bulamadığı için öğrenciler tercih etmiyormuş?

Ülkemizde eğitime yön veren iki temel kurum var. İlki MEB, ikincisi de YÖK.
MEB, anaokulundan üniversiteye kadar olan sürece, YÖK de sonrasına karar veriyor.
İşlerini iyi yaptıklarını söylemek ise hayalcilik olur.
YÖK’e kurulduğundan bu yana kaldırılacak gözüyle bakılıyor. Cumhurbaşkanlarından öğrencilere, memnun olan tek kişi bulamazsınız. 12 Eylül’ün bir ürünü ama hiç parti dokunmuyor ya da dokunamıyor!
MEB’e gelince, tek partinin iktidarı döneminde bile 10 yılda 5 kez el değiştirdi. Her gelen bakan bir öncekini arattı. Kim ne yaptıysa, bir sonraki çöpe attı. Muhtemelen 7 Haziran’dan sonra bir kez daha el değiştirecek ve her şeye sil baştan başlanacak...
YÖK ne yapıyor?
Üniversite ve bilim demek temel bilimler demek.

CHP’nin oylarında bir yükselme oldu ya, pek çoğu, daha şimdiden havaya girmiş.
Hele hele paraşütle yönetimde yer kapan ve liste başına oturanların havasından hiç geçilmiyor. Daha milletvekili bile olmadan bakan oldum havasına girmişler ki, hiç sormayın!
Allah, Kılıçdaroğlu’na ve kırk yıllık CHP’lilere sabır versin...
Görünen o ki, olası bir CHP iktidarında, CHP’nin kurdu, şipşak CHP’liler olacak.
CHP, bunun çok örneklerini gördü. Ama belli ki hâlâ ders almamış. Yoksa, paraşütle birilerini, hiç hak etmedikleri yerlere oturtur muydu? Hadi oturttu, hiç olmazsa, partiye ve oturdukları makama saygı duyan birileri olsaydı!..
Siyaset zor zanaat!
Dışarıdan bakıldığında siyaset kolay bir iş ve bir rant kapısı olarak algılanır.

Napolyon para, para, para demişti. Sonra onun yerini bilim ve teknoloji aldı. Eğitim şart diyenler oldu...
Bugün gelinen son nokta ise Napolyon haklıymış yönünde.
Peki, altyapı olmadan üstyapı olur mu?
Daha da önemlisi, eğitimsiz, bilimsiz bir kalkınma olur mu?
Bu sorunun cevabı kişiden kişiye, ülkeden ülkeye değişir.
İşte bu yüzden kesin bir cevabı yoktur.
Ve gelinen nokta çok şaşırtıcı.

Sözde Ermeni soykırımına yönelik tartışmalar aldı başını gidiyor. Hemen her şey öylesine birbirine karıştırıldı ki, 1915’e nasıl gelindiği ve 1915’te neler yaşandığı, sanki ikinci plana itildi.
Bu konuya en çok kafa yoran isimlerden Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ve Türkiye ile Ermenistan arasındaki buzları eriten diplomasi trafiğini yöneten diplomatlardan emekli Büyükelçi Ahmet Ünal Çeviköz, önceki gece Genç Bakış’ta konuğumuzdu. Çok çarpıcı açıklamalarda bulundular. İşte programdan bazı satır başları:
‘Soykırım yoktur’
Doğu Perinçek:
- 2005 yılında Yusuf Halaçoğlu İsviçre’de bir konuşma yaptı, hakkında bir soruşturma başlattılar. Bunu okuyunca uçağa atlayıp Lozan Antlaşması’nın yapıldığı salonda Almanca bir basın toplantısı yaptım. Ermeni soykırımının uluslararası, tarihsel ve emperyalist bir yalan olduğunu, bizim vatanımızı savunduğumuzu kamuoyuna açıkladım. Suçu kasıtlı olarak işledim. Lozan polis mahkemesi tarafından mahkum edildim. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde İsviçre aleyhine dava açtım ve davayı kazandım. 17 Aralık 2013 yılında bu karar açıklanınca Dışişleri Bakanlığı şöyle bir değerlendirme yaptı “Bu bir devrimdir. AİHM için bir milattır”