Biriktirme alışkanlığı, müzecilik ve kalıcılık

28 Ekim 2014

Her şeyinizi saklayanlardan mısınız yoksa anılar da dahil her şeyi geride bırakanlardan mı?..
Öyle biriktirme alışkınlığı olanlardan değilim ama önceki gün Demirel Müzesi’ni görünce gıpta etmedim değil.
Her şeyini ama her şeyin saklamış. Kırık kaleminden okuduğu kitaplara, armağanlarından şapkalara, karikatürlerden kravatlara her şeyi ama her şeyini tek tek özenle korumuş. Hem de ta çocukluğundan beri.
Belli ki günün birinde bir müze açacağına çok önceleri karar vermiş. Yoksa bu kadar birikim ve detay zor bir araya gelirdi. Tabii bir de kardeşi Şevket Demirel ve kızları Nihan ve Neslihan’ı unutmamak gerekir...
Öğrenmenin yaşı yok derler. Çok doğru. Demirel’inki gibi bir maziye sahip olmak da kolay değil ama herkesin kendine göre bir geçmişi var. Bugüne kadar hiçbir şey yapmamış olsanız bile, şu andan itibaren anılarınızı, eşyalarınızı, belgelerinizi, hediyelerinizi yani sizin için kıymetli olan ne varsa biriktirmeye başlayabilirsiniz...

Her şey değerli

Yazının Devamı

Demirel’in sönmeyen demokrasi aşkı

27 Ekim 2014

1 Kasım’da 90’ıncı yaşını kutlayacak olan Süleyman Demirel, dün yine halkın karşısında ve kürsüdeydi. Mikrofon ve halk onun dopingi. Her ikisini ne zaman bir arada bulsa coşuyor. Dün de öyle oldu.
Süleyman Demirel Demokrasi ve Kalkınma Müzesi’nin açılışında hiç de eski yıllarını aratmayan bir konuşma yaptı. Göndermelerde bulundu bol bol da alkış aldı.
Müze muhteşemdi. Her karesinde sadece Demirel’in değil, Türkiye’nin de yakın tarihine tanıklık ediyorsunuz.
Akılda kalan en çarpıcı sözü neydi?
İşte o cümle:
“Halkın elinden demokrasiyi alırsanız yapacağınız işlerin ve kalkınmanın bir anlamı olmaz...”
İslamköy, herhalde hiç bu kadar kalabalık olmamıştır. Müthiş bir kalabalık vardı. Yurt içinden yurt dışından akın akın konuklar gelmişti ve hemen hepsi de orda olmaktan çok mutluydu. Tayyip Bey’den mesaj gelmedi ki okunmadı. Sezer’den de yoktu ama Gül’ün mesajı bir hayli alkış aldı.

Yazının Devamı

Demokrasi, hoşgörü kültürü ve Demirel!

26 Ekim 2014

Bizim kuşaklar Demirel’le büyüdü. Kızanımız da çoktu, seveni de. Sonra cumhurbaşkanı oldu, dengeler değişti. Kızanlar da sevmeye başladı. Hatta en önde onlar gitti...
Siyasetin en renkli isimlerinde biriydi. Hiç pes etmedi. Düştükçe kalktı. Yürümeye devam etti...
Ben onu, ununu eleyip, eleğini astıktan sonra tanıdım. Çok program yaptım. Bilge kişiliği ve hafızasıyla hep hayranlık yarattı.
Ve eminim ki herkes ondan bir şey öğrenmiştir, ben de sabırlı olmayı öğrendim.
Çok da işime yarıyor. Yoksa öfkeyle kalkan, zararla oturuyor...

Müzelerin müzesi

Yazının Devamı

Kadınlar mı görevden kaçıyor yoksa erkekler mi frenliyor?

25 Ekim 2014

Toplumun hemen her kesiminde olduğu gibi üniversitelerin tepe yönetimindeki kadın sayısı da çok az.
190’a yakın rektörden sadece 13’ü kadın. 21 üyeli YÖK’te de yok gibiler.
550 milletvekilinin 80’i bile kadın değil.
Oysa üniversitelerdeki her iki öğrenci ve her iki öğretim üyesinden biri kadın.
Peki, onlar mı bu göreve talip değiller, yoksa erkek egemenliği, üniversitelerde de egemenliğini sürdürüyor mu?
Cevabı zor bir soru.
Ayrıca konuya nereden baktığınıza bağlı.

Yazının Devamı

KKTC’deki ürkütücü tablo ve bananecilik

25 Ekim 2014

Gençlerin bin tane sorunu var ama bunlardan bazıları insanı ürkütüyor, hem de çok ürkütüyor.
Önceki gün KKTC’deydim; hemen her konuda uzun uzadıya sohbetler yapıldı ama biri var ki eyvah eyvah dedirtti.
KKTC’nin eğitim adası mı yoksa kumar adası mı olacağına yönelik kafa karışıklığı ve tartışmalar çok uzun süredir yapılıyor.
Genel kanı eğitim adası olması yönünde. Çünkü öğrenci sayısı 70 bine ulaştı ve kumara gelenler gibi, birkaç gün değil, yıl boyunca oradalar. Ülke ekonomisinin üçte birini de onlar sağlıyor. Ama nedense bir türlü kabul görmüyorlar!..
Anne babaları ve hocaları ürküttüğü kadar beni de paniğe sevk eden durum, kumarhanelerin dışındaki bahis merkezleri oldu. Ufacık köylere kadar girmişler. Büyük yerleşim bölgelerinde ise sayıları arttıkça artıyor. Hatta bazı bölgelerde her köşe başında bir tanesine rastlamanız mümkün.
Çoğu İngiltere merkezli ve at, köpek yarışları üzerine bahisler oynanıyor. En iyi müşterileri de öğrencilermiş.
Kumarhanelere gitmeleri ve girmeleri zor olduğu için buralara yönelmişler ve ceplerindeki tüm harçlıkları buralara yatırmaya başlamışlar.

Yazının Devamı

Kürşat Başar’dan hayat dersleri...

24 Ekim 2014

Gazeteci, yazar, televizyoncu, müzisyen Kürşat Başar, önceki gece Genç Bakış’ın konuğuydu. KKTC ODTÜ Kampüsü’nde gerçekleşen programda, hayata dair konular konuşuldu ve bol bol da müzik yapıldı.
İşte programdan satır başları...
‘Niye bıraktım?’
- Bu dönemde gazetecilik yapmak biraz sıkıntılı. Bu benim çok alışık olduğum bir şey değil. Gazetecinin işi memleketi kurtarmak değil ama doğru soruyu sormak. Bunu da yapamaz ve soru bile soramaz hale gelirseniz olmaz.
- Bir ülkede hiçbir karar alma sürecine kimse katılmazsa gazeteci tek başına ne yapabilir? Demokrasi sadece oy atmak değil ki. Karar alma süreçlerine de dahil olması gerekiyor insanların.
- Kitap yazmaya da uzun bir ara vermiştim, müziğe de biraz zaman ayırmak istedim. Şu ortamda kendime, kendi yaptığım işlere biraz daha zaman ayırıyorum. Biraz da yaşlandım galiba.
‘İki devlet daha iyi’

Yazının Devamı

İnsan gücü planlamamız var mı?

23 Ekim 2014

Milyonlarca genç işsiz var. Bunların en başında da öğretmenler geliyor. Diğer mesleklerde de durum farklı değil. İşsizlik sıralamasında, üniversite mezunları ilk sırada yer alıyor. Pek çoğu ya çok kötü şartlarda çalışıyor ya da diğer çalışanlarla aynı işi yaptıkları halde, hem çok az ücret alıyor hem de dışlanıyorlar. Örneğin ücretli öğretmenler...
Ücretli öğretmenlik konusunda, son haftalarda fırtınalar kopuyor. Tümden kaldırılsın diyenler de var. Uzun süreli yapanlar kadroya alınsın diyenler de.
İçlerinde çok kel alaka bölümlerden mezun olanları görmek de mümkün, binde birlik puanla atama şansını kaçıranlara rastlamak da...
MEB, sözleşmeli öğretmenliğe son verdiği gibi ücretli öğretmenliğe de son vermelidir. Çünkü doğru olan budur!..

Okumanın ödülü
Üniversiteye girmek ve mezun olmak için verilen onca mücadelenin ödülü, maalesef işsizlik!..

Yazının Devamı

Gıda krizi kapıda!

22 Ekim 2014

Kendi kendine yeten dünyadaki yedi ülkeden biriydik. Coğrafya kitapları öyle yazıyordu. Şimdi, samanı ve mısırı bile dışarıdan ithal eden bir ülke olduk. Tarım ve hayvancılığı körelttik, tarlaları, bağları, bahçeleri imara açtık.
Peki, bu gidişat nereye kadar böyle devam edecek?..
18 Ekim Dünya Gıda Günü’ydü. Bu işe gönül verenler, yine kendileri söylediler, kendileri dinlediler. Oysa her kelimesini, yediden yetmişe, Cumhurbaşkanı’ndan sokaktaki vatandaşa, herkesin can kulağıyla dinlemesi gerekirdi...

Gıda Mühendisleri Odası
Ankara’da cumartesi günü bu konuda çok önemli bir sempozyum gerçekleşti. Önemli oturumlardan birini de ben yönettim ve duyduklarım beni daha da ürpertti.
Gıda Mühendisleri Odası’nın ev sahipliğinde, BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ile Kimya ve Ziraat Mühendisleri odalarının ortaklaşa düzenlediği sempozyumda şu konular tartışıldı:

Yazının Devamı