Gençliğin en önemli sorunlarından biri yurtsa, diğeri de burs. Devletin verdiği para 300 lira. Ama yetmiyor. Özellikle de büyük kentlerde...
Cebinde parası olmadığı için günü tek öğün yemekle geçiren, her gün onlarca kilometre yol yürümek zorunda kalan, sinemaya, tiyatroya neredeyse hiç gidemeyen, ders kitapları dışında kitap alamayan, kalacak yurt ve elindeki üç kuruş paraya kiralayacak ev bulamadığı için memleketine dönen yüz binlerce üniversite öğrencisi var.
Oysa, her biri geleceğin doktoru, mühendisi, yargıcı, öğretmeni, bakanı, başbakanı olacak ama onları bu en zor günlerinde yapayalnız bırakmaya devam ediyoruz...
Her iki sorun da eğer istenirse, çok kolay çözülebilir. Çünkü o güce ve kudrete fazlasıyla sahibiz. Eksik olan
bu sorunu görüp, çözecek iradenin olmaması.
Bu dün de yoktu, bugün de... Ama gelecek için sanki ulu çınarlar tomurcuklanmaya, filizler vermeye başladı.
Peki nasıl mı? Karşıyaka Belediyesi’nin başlattığı “Karşıyaka’nın Filizleri” projesiyle... Pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da bir ilke imza attı. Yakında tüm ülkeye yayılır ve öğrencilerin en önemli sorunlarına çare olursa hiç şaşırmayın. Çünkü bu projenin sahibi siz olacaksınız!..
Ek yerleştirme başvuruları başladı. On binlerce adaya yeni olanaklar sunuyor. Birçoğu da, çok iyi üniversitelerde, çok iyi bölümler.ki, birinci yerleştirmede, kazandım diye havalara uçan birçok öğrenci, keşke biz de ek yerleştirmeyi bekleseydik diye dert yanıyor.bu yüzden, hiçbir yeri kazanamayan adayların bu fırsatı iyi değerlendirmeleri gerekiyor.sayıda adaydan soru geliyor.
Bu yıl mı girelim yoksa, biraz daha çalışıp, daha yüksek puan alıp, gelecek yıl daha iyi yerlere mi girelim diye soruyorlar.
Onlara önerimiz, eğer istedikleri bölümlere girebilme olanağı buluyorlarsa, nerede olduğuna bakmadan hemen gitsinler.
Daha yüksek puan almak için harcayacakları eforu da, not ortalamasını yükseltmek için kullanıp, yatay geçişle, o hayalini kurdukları üniversitelere gelsinler.
Bu yöntem, emin olsunlar ki, gelecek yıl sınava girip, aynı bölümü kazanmaktan çok daha kolay olacaktır...
Yasal olarak, gelecek öğretim yılından itibaren dershaneler kapanacağı için bu yıl herkes dershaneye yöneldi. Dolayısıyla, puanlar, önceki yıllara göre bir miktar daha artabilir. Bu da işinizi zora sokmanın ötesinde bir işe yaramaz.
Peki, bu yıl ille de bir yere gireyim diye inat eder ve
On binlerce üniversite öğrencisi perişan. Çünkü yurtlarda yer bulamıyor. Ev kiralarının yanına ise şu günlerde yaklaşmak mümkün değil.
Peki, yurt ihtiyacı bir anda mı ortaya çıktı? Evet demek mümkün değil ama bu yıl, ihtiyaç daha da arttı. Çünkü “paralel avı” nedeniyle, pek çok öğrenci yeni arayış içerisine girdi...
Peki, Türkiye yurt sorununu niye çözemiyor? Hemen her yıl 300 binden fazla konut üreten bir ülke, niye yılda 300 yurt yapamıyor?
Kalacak yer bulamadığı için birçok öğrenci, hemen her yıl olduğu gibi eğitimini yarıda bırakıp, ailesinin bulunduğu kente geri dönüyor. Çünkü başka çareleri yok. Yedek listelerde, önlerinde binlerce kişi var. Bu yüzden hatırı sayılır torpil peşindeler. Bulanlar mutlu, bulamayanlar ise bir kez daha kahroluyor.
Peki, bu arada YURTKUR ne yapıyor? Hepten içine kapandı. Bırakın soruları cevaplamayı, en ufak bir bilgiyi bile paylaşmıyor. Beş yıldızlı yurt efsanesi de söylemlerde kaldı. Keşke, şu günlerde, yurtlara bir gezi düzenlense de yapılanlar, yapılamayanlar kamuoyuyla paylaşılsa...
Barınma konusunda sınıfta kalan sadece devlet ve iktidarlar değil. Ev sahipleri de bu konu da çok masum değil. Pek çok kenti ayakta tutan en önemli
Başbakan Davut-oğlu’ndan eğitime yönelik ilk sözler, yeni öğretim yılıyla birlikte geldi. Bir anlamda, eğitime bakış açısını görmüş olduk...
Satır aralarında ilginç mesajlar var. Eğitime, sıcak bakıyor ama görünen o ki o da kendisine söylenenlerle yetiniyor. Keşke, biraz da dışarıdan biri, örneğin bir baba, bir veli, bir öğretmen olarak konuya yaklaşsaydı, çok daha iyi olurdu...
Gelin isterseniz önce neler demiş ona bir göz atalım, sonra da söylediklerini hep birlikte irdeleyelim.
Keşke öyle olsaydı!
Başbakan Davutoğlu, İlköğretim Haftası ve yeni eğitim-öğretim yılının başlaması dolayısıyla yayımladığı mesajda, bir ülkenin kalkınması ve müreffeh milletler arasında yer alması için sağlam bir eğitim sistemine sahip olmasının önemine dikkati çekti.
Mesajında, “Bizler bu şuurla, son yıllarda ülkemizin en büyük eğitim atılımlarını gerçekleştirmek ve geleceğimize yön verecek projeler üretmek gayreti içinde olduk” ifadesine yer veren Davutoğlu, Milli Eğitim Bakanlığı nezdinde yapılan büyük yatırımlarla maddi yetersizlikler nedeniyle eğitim-öğretim olanakları yetersiz olan, kültür, sanat ve bilim etkinliklerinden mahrum kalan çocuklara birçok imkân sağlandığını vurguladı.
Şu günlerde eminim ki kimse Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın yerinde olmak istemezdi. Çünkü, okların hedefinde ve ne yaparsa yapsın, kimseye yaranamıyor. Daha da vahimi, nereye el atsa sistem tıkanıyor, yol alamıyor, çözüm üretemiyorlar...
40 bin öğretmen ataması hâlâ gerçekleşemedi, çünkü araya seçimler girdi, torba yasanın çıkması zaman aldı...
Nakiller hâlâ devam ediyor, çünkü bürokratların azizliğine uğradı ve kapıda yüz binlerce öğrenci varken kontenjanlar dolmak bilmiyor...
Üniversiteler için ek yerleştirmeler dün sabah başlayacaktı, başlayamadı, çünkü YÖK’ün onayı bir türlü sonuçlandırılamadı, başvuru tarihi 18 Eylül’e ertelendi.
250 bin kolej öğrencisine devlet desteği verilecekti, 180 binde kaldı, çünkü kurallar iyi belirlenmedi.
Zorunlu temel eğitim 12 yıla çıktı ama yerine getirilemiyor, yüz binlerce öğrenci açık ortaokul ya da liseye gönderilecek, çünkü derslik yok. Bu yüzden ikili eğitime geçildi ve dersler sabah ezanıyla birlikte başlayacak!
Gerekli okullara ibadethane açılabilir dendi, öyle bir yönetmelik çıktı ki herkes üzerine vazife edinip, açmaya başladı. Bakan Avcı, öyle değil, böyle dese de tartışmaların ardı arkası kesilmedi...
Kurtuluş Savaşı’nda Haymana Sempozyumu’yla ilgili o kadar çok anekdot kaldı ve dünkü yazıya, o kadar çok geri dönüşler oldu ki ikinci yazı kendiliğinden geldi...
Haymana, Ankara’nın hemen burnunun dibinde, kaplıcalarıyla ünlü, Anadolu’nun en büyük buğday ambarlarından biri.
Ve mum dibine ışık vermez atasözünün de en güzel örneği. Tarihle ve devleti kuran kadrolarla bu kadar iç içe olup, sonra da unutulan herhalde başka bir kent yoktur...
57. Tümen
Büyük Zafer’in kazanılmasında, neredeyse yüzde 80’i şehit olan 57. Tümen’in ne büyük fedakârlıklar yaptığını dün yazmıştım.
Tarihçiler aradı, Çanakkale Zaferi’nin kazanılmasında da yine 57. Tümen’in inanılmaz azmi ve başarıları varmış.
Tarih sempozyumları çok ilginç oluyor. Hele bir de kendi doğduğunuz, büyüdüğünüz topraklarda gerçekleşiyor ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş mücadelesi anlatılıyorsa...
Ankara Üniversitesi İnkılâp Tarihi Enstitüsü’nün ev sahipliğinde gerçekleşen 3. Ulusal Sakarya Zaferi ve Haymana Sempozyumu’nda o kadar çok ayrıntıya girildi ki eğer canlı yayınlanıyor olsaydı, eminim ki ekrana çakılır kalırdınız..
İlgi çeken tartışmalardan biri de Mustafa Kemal’in ordu müfettişi olarak Samsun’a gönderilişiydi. Aynı dönemde, aynı, hatta daha fazla yetkilerle başka bölgelere de müfettişler gönderilmiş. Gerekçesi de Paris Konferansı öncesinde işgal güçlerinin tansiyonunu düşürmekmiş. Ama asıl ayrıntı, mali konulardaydı. Hepsi de belgelere dayalıydı...
Hani, Mustafa Kemal Samsun’a giderken, padişah kendisine bir sandık dolusu altın verdi derler ya, işte bu konu da soruldu. İşte ilginç ayrıntılar:
Eğer yola çıkmak için gerekli para daha önceden alınabilmiş olsaydı, Samsun’a çıkış 3-4 gün önce gerçekleşecekmiş.
Mustafa Kemal’in o dönemdeki tüm yazışmalarında, kendisine ve kadrosuna yeterli ödenek ayrılmadığı, hatta geçim sıkıntısı çektikleri sık sık vurgulanıyormuş.
Cephede savaş halindeyken aldığı maaşın
Okullar pazartesi açılıyor ama ne ilk ve orta öğretimde ne de üniversitelerde kayıtlar, hâlâ tamamlanabilmiş değil. Örneğin yerleştirildikleri liseleri beğenmeyen öğrencilerin durumu ne olacak? Göz göre göre, sokakta kalmalarına ya da hiç istemedikleri okula başlayıp, bir süre sonra eğitimlerini yarıda bırakmalarına izin mi verilecek?
Eğer bu yapılırsa, resmen Anayasa suçu işlenmiş olur. Çünkü temel eğitim artık 12 yıl!.. TEOG’daki son duruma gelince, umut verici kontenjan açıkları var ama onlar dolarken başka yerler boşalacak!..
Bu arada hâlâ çok sayıda öğrenci, pazartesi günü hangi okula başlayacağını bilmiyor. Bu yüzden okul alışverişini de yapmış değil.
Kayıtlı olduğu okulda okumak istemeyenler için süratle bir çözüm üretilmelidir, farklı seçenekler sunulmalıdır. Yoksa on binlerce öğrenci, zorunlu temel eğitimine ara vermiş olacak ki, devletin görevi bu olmamalıdır. Yoksa temel eğitimi tekrar 12 yıldan 8 yıla indirmiş oluruz!..
Ek yerleştirme
Üniversitelerdeki boş kontenjanlar, kayıtlardan 24 saat sonra belirlendi, taban puanları zaten belliydi, ek yerleştirme kılavuzu da bugün yarın açıklanır, bir kaç günlük başvuru süresinden sonra da ek yerleştirme gerçekleşir. Yani hemen her