YÖK’ten üniversite öğrencilerine bütünleme müjdesi! YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya, tüm üniversitelerde, bütünleme sınavı yapılacağını açıkladı. Çetinsaya, “Öğrencilere yaz okullarına mecbur olmadan bir şans tanınacak” dedi.
İşte bu karar, bütünlemeye kalan öğrenciler arasında müthiş bir sevinç dalgası yarattı. Aynı şekilde büyük bir mali külfetten kurtulan anne babalar da YÖK’e minnettar kaldı.
Peki madalyonun öteki yüzünde ne var? Üniversiteler bu durumdan memnun mu? Daha da önemlisi, bütünleme hakkı, bir çözüm mü?..
Hatırlayın, yıllarca süren bir uğraştan sonra öğrenci affı da çıkmıştı, peki ne oldu? Tam bir fiyasko. Geri dönenlerin başarı oranı yüzde 10 bile değil.
Hocaları anlamak bazen çok zor. Bıraktıkları öğrencilerin, başka güçler tarafından affedilmelerini içlerine sindiremiyorlar. Bütünleme hakkına da o gözle bakıp, yine sınıfta bırakırlarsa hiç şaşırmamak gerekir. Dolayısıyla o zaman da, şu anki sevinç, bir süre sonra hüsrana dönüşebilir.
Şimdi içlerinde, biz öğrencileri kasıtlı olarak mı bırakıyoruz diyenler çıkacaktır. Onlara cevabımız, o zaman iyi yetiştirseydiniz, iyi öğretseydiniz olacak. İşte o zaman da, yaz okulları da zaten bunun içindi, eksiklerini
LYS Maratonu, bu hafta sonu tamamlanıyor. Ama zor günler, asıl şimdi başlıyor.
Yani tercih süreci! Yani hangi meslek, hangi üniversite, hangi kent süreci. Siz siz olun tercihlerinizi, son dakikaya bırakmayın.
Çünkü o son dakikaya bırakılan tercihler, aslında hayatınızın bundan sonraki kısmına yön verecek olan bir yol haritasıdır. Öyle ya da böyle, son dakikada vereceğiniz bir karar, hayatınızı altüst edebilir.
Üzerinde fazla kafa yormadan yaptığınız bir tercih, sizi bir anda istemediğiniz bir kentte, istemediğiniz bir fakülteye ve istemediğiniz bir mesleğe yönlendirebilir.
Önce, madem ki girdim okuyup, bitireyim, ardında da madem ki okudum bu mesleği sürdüreyim derken, bir de bakmışsınız bir ömür geçmiş. Sonra da kendi yakalayamadığınız hayatı, çocuklarınız yaşasın diye koşuşturup durursunuz.
Bu yönde o kadar çok örnek var ki, bu kervana bir de sizler katılmayın! Mutlu olsanız sorun yok ama yanlış tercihler genelde hep mutsuzluk getiriyor.
İşte siz de bu tercih kurbanlarının saflarına katılmamak için ne olur geleceğinizi, yani tercihlerinizi ciddiye alın ve bu konuyu enine boyuna araştırmaya şimdiden başlayın. Tıkandığınız yerde biz devreye gireceğiz. Hemen her
4+4+4 fırtınası biraz dindi gibi görünse de, ateş düştüğü yeri yakar misali, o yaşta çocuğu olanlar için hâlâ en önemli sorunların başında geliyor.
Veliler gibi tedirgin olan bir başka kesim de öğretmenler. Gelecek yıl, nasıl bir tablo ile karşılaşacağını bilmeyen on binlerce öğretmen var.
3, 4 yıldır öğrenim gördüğü okulunu, tatil dönüşünde, başka bir tabela ile görenler de hiç şaşırmasın. Hatta şimdiden kendilerine yeni okul arasın!..
Yaş farkı ne olacak?
4+4+4’ün en büyük sıkıntısını, bu yıl okula başlayacak öğrenciler çekecek. Nasıl bir müfredat uygulanacağı, kimlerin derse gireceği, daha da önemlisi, aynı sınıftaki yaş ve eğitim farklılığının nasıl tolere edileceği konusunda hiçbir bilgi yok.
İsterseniz gelin önce yüz binlerce velinin tedirginliğine tercüman olan aşağıdaki satırları okuyalım, sonra da bir neslin nasıl feda edileceğini hep birlikte görelim:
Milli Eğitim Bakanı ile öğretmenler arasında devasa bir buzdağı var. Dışarıya yansıyan görüntüler ise aysbergin sadece görünen yüzü. Soğukluk çok daha ciddi boyutlarda. Ve bir an önce, öyle ya da böyle eritilmesi gerekiyor. Çünkü, yapacak çok iş var!..
Aslında her iki taraf da uzlaşma istiyor, her iki taraf da sorunların daha da büyümesinden yana değil. Ama aradaki buzlar eriyeceğine, daha da büyüyor...
Öğretmenlerin bir değil, bin tane sorunu var. Bakan bey de bunları çözmekte kararlı. Ama her yiğidin yoğurt yiyişi gibi onunki de çok farklı. Adil olmaya çalışıyor. Ama bunu yaptıkça da işler daha da Arap saçına dönüşüyor...
Örneğin öğretmenlerin başta eş durumu olmak üzere özür tayinlerinde ciddi sıkıntılar var. Kimileri, üç beş gün yüzünden, bu tayin hakkından mahrum kalıyor. Oysa bu gecikmenin çoğu öğretmenlerden kaynaklanmıyor...
Eş durumu tayinleri
LYS-4 yani Sosyal Bilimler Sınavı da dün tamamlandı. Adaylar gelecek hafta sonuna kadar rahat.
Peki dün yapılan sınavda tartışmalı sorular var mıydı?
Gelen duyumlar Psikoloji'de bir, Coğrafya'da iki sorunun hatalı düzenlendiği yönünde.
Farklı dersanelerden, farklı görüşler geldi. Öğretmen ve öğrenciler de bu tartışma farklı noktalardan katılıyor.
Görünen o ki Sosyal Bilimler Sınavı, daha uzunca bir süre tartışılacak.
Peki soruların içeriği nasıldı?
ÖSYM müfredat programı dışında soru sormama konusundaki titizliğini koruyor. Önceki sınavlarda olduğu gibi bu sınavda da müfredat dışı yok gibi. İnkilap Tarihi'nden ilk kez soru gelmesi dikkat çekti.
Üniversite sayısı 170’i aştı. Birkaç yıla kadar 200’ün üzerine çıkarsa hiç şaşırtıcı olmaz. Peki, bu sağlıklı bir büyüme mi? Evet ya da hayır demek o kadar zor ki! Her iki cevabı da destekleyen ya da çürüten çok sayıda argüman var.
Örneğin son iki yıldır, üniversitelerde 100 binin üzerinde kontenjan açığı var. Bu yıl, bu açık, daha da artabilir. Çünkü artık gençler, mezun olduklarında iş bulamayacakları fakültelere itibar etmiyorlar. YÖK ise kontenjanları makul sayılara indireceğine, bu yıl 10 bin daha artırmış...
Madalyonun bir yüzünde, giderek boş kalan üniversiteler varken öte yüzünde yükseköğrenimdeki okullaşma oranımızın düşüklüğü dikkat çekiyor. AB ortalamasının çok gerisindeyiz. Bu yüzden ne kadar çok üniversite açılsa, ne kadar çok öğrenci alınsa yine de onlara yetişmemiz kolay değil, gerçeği ile karşı karşıyayız.
Yani tam bir kaos söz konusu. Ve bu kaos, önümüzdeki yıllarda, pek çok üniversiteyi, kapısına kilit vurma noktasına getirebilir...
İlgi azalıyor
Katsayıların kaldırılması nedeniyle üniversiteye başvuran aday sayısında göreceli bir artış oldu ve bu yıl, 1 milyon 700 bin başvuruyla rekor kırıldı. Ama daha çarpıcı olan birinci basamak sınavı YGS
Sınav maratonun en zorlu sınavı matematik-geometri dün tamamlandı.
Matematik puanı, pek çok meslek için olmazsa olmazların başında geliyor. Bu yüzden, sınav bittikten sonra, akla ilk gelen soru şu oluyor:
”Peki benim bu kadar netim var da, başkalarının ne kadar?”
İşte bu konuda hemen geçen yılın değerlerine bakıyoruz. Yandaki Tablo 1’de kaç net yapan, kaç kişi vardı? Çok net görebiliyorsunuz. Bu yıl ki yığılma da artı-eksi yüzde 3, 5’lik bir değişim söz konusu olsa da geçen yıldan farklı olmayacaktır.
Peki bu yıl, LYS-1 puanıyla öğrenci alan fakültelerin puanlarında bir yükselme olur mu?
Soruların güçlük derecesine baktığımızda, geçen yıla paralel olduğunu görüyoruz. Yani ortalama ve standart sapma yine çok yakın olacak ve adaylar net sayılarına göre benzer puanlar alacaklar. Dolayısıyla, alınan puanlarda önemli bir değişiklik olmaz. Ama talebe göre yani fakülteleri tercih eden öğrenci sayısına paralel olarak, puanlarda düşme ve yükselmeler olacaktır.
Mühendisliğe olan ilgi azaldığı için birkaç büyük üniversite dışında bütün üniversitelerde mühendislik puanları düşerken, sağlık bilimlerinde artış olacaktır. Çünkü tıptan hemşireliğe, fizyoterapiden radyoterapiye
LYS Matematik-Geometri ve İngilizce sınavları tamamlandı. Matematik- Geometri’ye yönelik olarak gelen ilk değerlendirmeler, soruların, iyi hazırlananlar için kolay ama çok iyi hazırlanmayanlar için zorlayıcı olduğu yönünde.
Geometri’de yeni müfredata göre düzenlenen soruların, eski mezunlara, özellikle zor anlar yaşattığı belirtiliyor.
Hatalı ya da çift cevaplı soru var mı? Şu an için yok ama yine de kesin konuşmamak gerekiyor, çünkü bazen bir kaç gün sonra iddialar haklılık payı kazanabiliyor.
İngilizcede de itiraz edilen sorular var. Kolej mezunları dışındakiler için kesinlikle ağırdı deniliyor. Normal liselerdeki öğrenciler bu soruları nasıl çözsün deniliyor.
Hodri meydan
Öğretmenlerin değerlendirmeleri, soru ve sınav tekniği açısından olumlu ama öğrencilerin ki farklı. İşte LYS 1’e yönelik çarpıcı bir tespit:
“İki yıl matematik bölümünü okumuş ve bilgisayar öğretmenliğinden mezun biri olarak ;