Türkiye’de bilim ve üniversite var mı?

12 Mayıs 2012

Celal Şengör’ü, hep sivri çıkışlarıyla tanıdık. Kimilerine göre o Türkiye’nin en önemli bilim insanlarından birisi. Ama kimilerine göre de sadece konuşuyor.
Lafını hiç esirgemeyenlerden. Bazen dozunu öylesine kaçırıyor ki, haklı olsa bile üslubu nedeniyle, haksız duruma düşebiliyor. Eleştirilerin odağı haline gelebiliyor.
Renkli kişiliği var. Alanında en fazla uluslararası yayını olan hocalardan birisi. Dünyanın en önemli akademik kurullarının üyesi. Ama onu asıl renkli kılan, neredeyse hemen her konuda bilgi sahibi olması. Bazen hiç tahmin edemeyeceğiniz bir konuda bile konferans verirken, görürseniz hiç şaşırmayın...

Rektörlük seçimleri
Hemen her şeye karşı olduğu gibi rektörlük seçimlerine de karşı. Gönderdiği mektupta, bunu gerekçeleriyle açıklıyor. Haklı olduğu noktalar da var, haksızlık ettikleri de. Ama en azından, katılsanız da, katılmasanız da görüşlerini cesurca ortaya koyuyor.
Şimdi birileri çıkıp da, iktidara ve Cumhurbaşkanı’na karşı olduğu için bu sistemi eleştiriyor diyebilir. Hiç alakası yok. Celal Hoca’yı 25 yıldır tanırım. O hep böyleydi. Hep, her şeye karşıydı. Çünkü, hep mükemmeli arıyor.

Yazının Devamı

“2012 keşke böyle olmasaydı”

11 Mayıs 2012

Genç Bakış’ın bu haftaki konuğu Can Dündar’dı. Anadolu Üniversitesi’nde gerçekleşen programda öğrencilerin ilgisi yoğundu. Ağırlıklı konu ise siyasetti. Öğrenciler güncel konulara yöneldi, Dündar da hiç evirip çevirmeden net cevaplar verdi.
Dündar, 20 yıl sonra, bugünleri anlatan bir belgesel çekilseydi, başlığı ne olurdu sorusuna, “Keşke öyle olmasaydı” dedi ve gerekçelerini anlattı.
İşte programdan satır başladı:

Kavgasız bir Türkiye
- 20 yıl sonra bugünlerin belgeselini yapsam başlığı ‘keşke öyle olmasaydı’ olurdu. Aslında son derece rahat ve iyi koşullarda olabileceğimiz bir dönemi bir gerginlik ve kavga iklimi içinde geçiriyoruz.

Yazının Devamı

Rektörlük seçimleri?

10 Mayıs 2012

Onlarca üniversitede seçim heyecanı var. Pek çok rektör görevine veda edecek ya da yoluna devam edecek.
İki dönemden fazla görev yapılamadığı için ikinci dönemi dolanlar zorunlu olarak gidecek.
Ama diğerleri için bir kez daha rektörlük şansı var. Tabii seçimden galip çıkar, YÖK ve Çankaya engelini aşarlarsa. Aslında üniversitelerde, demokrasi adına tam bir komedi oynanıyor. Seçim yapılıyor ama kazananlar, her zaman rektör olamıyor. Dünden bugüne bu konuda o kadar çok örnek var ki, kimse kimseyi suçlayamaz.
Eğer ülkeye gerçek anlamda bir demokrasi getirilmek isteniyorsa, önce üniversitelere getirilmelidir. Hocalarımıza inanmadığımız bir ülkede halka nasıl inanabiliriz ki!
Aslında üniversitelerde seçimi komik bulanlar ve en sert şekilde eleştirenler de var. O ayrı bir konu ama eğer ille de seçim yapılıyorsa da bunun adil olması ve sandıktan çıkanın başa gelmesi gerekir. Ve ayrıca seçimle gelenlerin, üniversiteye katkılarının olmasını istiyorsak da önce aday olma koşullarını çok ciddi bir şekilde belirlememiz gerekiyor.
Yani hiçbir donanımı olmayan aday olmamalıdır. Yoksa yarardan çok zarar verebiliyorlar…

Yazının Devamı

YÖK, kontenjanlara ince ayar yapacak mı?

9 Mayıs 2012

Yusuf Ziya Özcan, iktidarın gözüne girmek için üniversite kontenjanlarını plansız, programsız bir şekilde sürekli şişirmişti. Bu yüzden, son iki yıldır üniversitelerde 100 bin civarından kontenjan boş kalıyor. Hem de sadece vakıf üniversitelerinde değil, devlet üniversitelerinde de ciddi kontenjan açıkları yaşanıyor. Özellikle de fen edebiyat fakültelerinde...
Yeni kontenjanlar, birkaç güne kadar netleşir. Gelen duyumlar, YÖK’ün boş kontenjanlar konusunda, önceki yıllara göre daha duyarlı olacağı yönünde. Yeni Başkan Gökhan Çetinsaya, henüz ne YÖK’e ne de üniversitelere nüfuz edebilmiş değil. Aldığı ciddi bir karar da yok. Kontenjan konusu, belki de alacağı ilk önemli karar olacak...
Ayinesi iştir kişinin derler. Çetinsaya’nın bu konudaki tavrı da, bundan sonraki icraatları için bir gösterge olacak. Aklın gereğini mi yerine getirecek, yoksa mavi boncuk dağıtılmaya devam mı edilecek? Hep birlikte göreceğiz...

Yeniden yapılanma şart!
Türk yükseköğretiminin ciddi bir reform sürecinden geçmesi, olmazsa olmazların başında geliyor. Ama bunu kim yapacak? YÖK mü, Üniversitelerarası Kurul mu yoksa siyasetçiler mi?
Doğru olan üniversitenin, kendi reformunu, kendisinin

Yazının Devamı

Süt meselesi, Başbakan ve yaşanan tedirginlikler?

8 Mayıs 2012

Fırtına kopartılmadık tek konu süt kalmıştı, hepimize helal olsun, bu konuda da fırtınalar koparmaya devam ediyoruz.

Hem de ne fırtına. Başbakan Erdoğan da, lodoslamadan tartışmanın içine girdi, hodri meydan çekti...

Hemen her konuda, tartışmak zorunda mıyız?

Biri eleştiriyorsa, diğeri ille de savunmak zorunda mı?

Yorulduk artık.

Süt gibi hayati bir konuda bile ortak bir noktada buluşamıyorsak, hangi konuda uzlaşacağız?..

Süt konusunda, bazı sorunlar yaşandığı kesin. Ama sonuçta, milyonlarca öğrenci içerisinde, sadece birkaç yüz öğrenci, öyle ya da böyle rahatsızlandı. Diğerlerinde hiçbir sorun yok.

Elbette tek öğrenci bile hastalansa olsa çok önemli. Ama dağıtılan tüm sütlerde sorun var yönünde bir algının yaratılması ne kadar doğru?

Yazının Devamı

Dünya Üniversitesi’nden mezun olmaya ne dersiniz?

6 Mayıs 2012

Şu an için çok uçuk bir fikir gibi gelse de, kısa bir süre sonra, istediğiniz TV kanalındaki maç ya da dizileri seçip izlediğiniz gibi, ilgi alanınıza yönelik dersleri de, dünyanın en iyi üniversitelerinin sanal kampüslerine girerek izleyebileceksiniz.
Örneğin mühendislik derslerini MIT’den, işletmeyi Harvard’dan, hukuku Sorbonne’dan, mimariyi Roma Üniversitesi’den alabileceksiniz. İsterseniz İngilizce, isterseniz kendi dilinizden. Henüz o noktaya gelmediler ama, başta dünyanın en popüler üniversiteleri olmak üzere ilk 500’e girenlerin hemen hepsi, en az 10 dilde, hem altyazılı, hem de dublajlı olarak, tüm derslerini, evrensel eğitimin hizmetine sunacaklar.
Elbette bu kadarıyla da kalmayacaklar. Derslerini takip edip, sınavlarını verenlere, sertifika, diploma ya da sadece aldıkları derslere yönelik başarı belgesi de sunabilecekler.
Peki, bütün bu hizmetler, gençlere mi yoksa yetişkinlere mi yönelik olacak?
Dünyadaki genel eğilim, yetişkinlere yönelik ama bizde tam tersi oluyor. Uzaktan eğitimin en yoğun katılımcıları yine gençler oluyor. Yetişkin eğitimi yani kendini yenileme konusunda, hâlâ çok fazla yol kat edebilmiş değiliz. Ama öğreneceğiz!..
Tekrar yazının başına

Yazının Devamı

Eğitimde eski iyi yeniler kötü mü?

6 Mayıs 2012

Dünyanın ya da Türkiye’nin en iyi eğitim kurumlarına baktığımızda, en iyiler sıralamasında, hep en köklü liseler ve üniversiteleri görüyoruz. Yenilerden bu sıralamayı zorlayanlar olmuyor mu? Elbette oluyor ama sayıları çok fazla değil. Çünkü eğitim kurumları da, tıpkı iyi şaraplar gibi yıllandıkça değerleniyorlar. Eğer kaliteli değillerse, sirkeye dönüşen şaraplar gibi sıradanlaşıyorlar ama iyilerse değerleri daha da artıyor…
Her ne kadar aksini iddia edenler olsa da, genel anlayış bu yönde. Peki bu doğru mu?
En azından yanlış değil. Ama istisnaların kaideyi bozduğu durumlar hızla artıyor. Yani kısa bir süre önce kurulmalarına rağmen, köklü öğretim kurumlarına rakip olan okulların sayısı hızla artıyor. Köklü öğretim kurumlarının en büyük handikabı, hantallıkları. Yenilerin en büyük sorunu ise oturmamışlıkları.
Veli ya da öğrencilerin, okul seçim dönemlerindeki, en büyük kafa karışıklığı bu yüzden. Birinin albenisi var, diğerinin bilinirliği.
Avantajlar, dezavantajlar tartıya konduğunda, eskilerin ağır basması da ya da elenmeleri de bu gerekçeye dayanıyor. Okul seçimi ve üniversite tercihlerinin şekillendiği şu günlerde, öğretim kurumları, kendilerini bir kez daha gözden

Yazının Devamı

Bu tedirginliğe birileri son vermeli!

5 Mayıs 2012

Hani hemen her konuda şehir efsaneleri vardır. Biri bir yalan söyler, biraz sonra kendisi de inanır cinsinden. Üçü doğru ise beşi yanlış çıkar. Ama kulaktan kulağa yayılır ve çoğu kez de inandırıcı etki yaratırlar.
Son dönemlerde eğitimle ilgili olumlu ya da olumsuz şehir efsanelerinin sayısında da patlama oldu. Hemen her gün farklı konuda o da değişiyor, bu da değişiyor şeklinde ne kadarı doğru, ne kadarı yanlış olduğu bilinmeyen şehir efsaneleri dolaşıyor. En sonuncusundan Bakan Dinçer’in bile haberi olmadığı ortaya çıktı...
Bu konuda MEB’in kabahati yok mu? Elbette var. Eğer onlara liseli öğrencilere, evlilik yolunu açan bir taslak hazırlamasa, böyle bir tartışma niye başlasın ki!
Öyle ya da böyle, ortada bir gerçek var ki, o da ipin ucunun iyice kaçtığı.
Neyin doğru ve neyin yanlış olduğu konusunda, MEB’den resmi bir açıklama yapılmadığı sürece, şehir efsanelerine inanmamak gerekir. Ama onların da artık bu konuda daha titiz olmalarında yarar var. Çıkan her söylentide bir haklılık payı olduğunu da özellikle hatırlatmak isteriz!..

Okul öncesi eğitim?

Yazının Devamı