Van’da eğitim-öğretime bayramdan sonra, kaldığı yerden devam edilecek. Ama öğretmenler de öğrenciler de fazlasıyla tedirgin. Ancak daha da önemli olanı, altyapının yeterli ve güvenilir noktaya henüz gelmemesi.
Anaokulundan üniversiteye eğitim mutlaka başlamalı. Ama devam konusunda çok da katı olunmamalıdır. Hatta isteyenlere öğrenim yılı ya da sömestr sonuna kadar nakil izni verilmelidir. Kesinlikle karşımıza çok büyük rakamlar çıkmayacak. Bu Kocaeli depreminde de böyle oldu, sonrakilerde de... Bir hakkın verilmesi, ille de onun kullanılması anlamına gelmez. Ama müthiş bir güven verir...
4 arkadaşımı kaybettim
Öğrenci ve velilerden barınma konusunda çok ciddi yakınmalar var. Özellikle de üniversiteli gençlerden. İşte onlardan birisi:
“Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi veteriner fakültesi öğrencisiyim.
7.2’lik depremde, kaldığım özel yurt içine girilmeyecek şekilde hasar gördü.
Türkiye’nin en köklü özel öğretim kurumlarından birisi de İzmir Özel Türk Koleji. 60 yılı geride bıraktı.
Mezunları arasında, hemen herkesin çok yakından tanıdığı politikacılar, işadamları, sanatçılar ve akademisyenler de var...
Türkiye’de özel okulculuk zor hem de çok zor. Bu yüzden, 60 yıllık özel öğretim kurumlarını saysanız, hepsi 20’yi bulmaz. Oysa, devletin üzerindeki eğitim yükünün hafifletilmesi için sayılarının çok daha fazla olması gerekirdi...
Dünyanın en iyi öğretim kurumlarına baktığınızda çoğu özel ya da vakıflara ait.
Bizde de bu gelenek var ama köklü ve kalıcı değil. Ne devlet ne de veliler, gözünü karartıp bu sektöre yönelen yatırımcılara cesaret vermiyor. İşte bu yüzden de özel okulculuk, tıpkı mehter takımı gibi iki ileri bir geri gidiyor. Yani yerinde sayıyor...
İnatla ayakta kaldı
Van ve Erciş’te en büyük acıyı, öğretmenlerimiz yaşadı. Hâlâ da onlar yaşamaya devam ediyor.
Depremde yaşamını yitiren her 5 kişiden birisi öğretmen.
Şehit olanlar, ebediyete intikal etti. Peki ya geride kalanlar?
İşte şimdi onlara sahip çıkma zamanı. Gelin önce su satırları bir okuyalım:
“Van’da öğretmenim. Eşim, Balıkesir’de görev yapıyor. En son özür grubu atamasında benim tayinim çıkmadı. Üç çocuğumla Van depremini yaşadık. Evimiz büyük hasar gördü ve oturulamaz raporu verildi. Bizlere atama hakkı verilmesini istiyoruz. Lütfen benim sorunumu köşenizde dile getirin.”
Şimdi MEB’e soruyoruz: Bu zor koşullarda yaşam mücadelesi veren yüzlerce öğretmenimizi, daha ne zamana kadar sabır testinden geçireceksiniz?..
Doğaya meydan okumak mümkün değil. Ama yarattığı felaketi asgariye indirmek mümkün.
Aynı şiddetteki bir depremin Japonya’da yarattığı etki ile Türkiye’de gerçekleştirdiği tahribat bunun en açık göstergesi.
Yazının devamını Milliyet Gazetesi 'Eğitim Vitrini' sayfasında okuyabilirsiniz...
Peş peşe büyük acılar yaşıyoruz. Ama bir yandan da hayat devam ediyor. Bu yüzden, resepsiyonlar ve törenler ertelense de Cumhuriyet Bayramı’nın coşkusu, yine yüreklerimizde aynı tazeliğini koruyacak. Tıpkı 88 yıldır olduğu gibi...
Geçtiğimiz hafta Eğitim Bayramı nedeniyle Besni’deydim. O manşette gördüğünüz fotoğrafı armağan ettiler. 1937’de kutlanan Cumhuriyet Bayramı’nı ve o günün Türkiye’sini yansıtıyor. Defalarca baktım ve her bakışta farklı bir detayı yakalamaya çalıştım. Sanki her karesi değişik bir mesaj veriyor...
Törenler ertelendiği için muhtemelen bugün Besni’de bir kutlama olmayacak. Ama geçen haftaki Eğitim Bayramı’nda Cumhuriyet Bayramı’nın adeta bir provası yapıldı.
Besni’de dünden bugüne değişmeyen bir gelenek var. Bayramlarda, şehrin ileri gelenleri, esnafı, öğrencileri ve sivil toplum örgütleriyle kentin bir ucundan diğer ucuna yürüyüş gerçekleştiriyorlar. O saatlerde kentte hayat adeta duruyor. Halk da ya kortejin bir parçası ya da yol kenarında alkışlayan konumunda oluyor. Büyük bir coşku ve büyük bir heyecan dalgası esiyor...
Besni tarihi ipek yolu üzerinde, Adıyaman, Gaziantep ve Malatya’ya komşu, binlerce yıllık bir tarihe sahip, en eski yerleşim
“Deprem öldürmez, bina öldürür” gerçeğini, bir kez daha çok acı bir şekilde yaşadık. Ama çok daha önemlisi, önceki depremlerden zerre kadar da olsa ders çıkartmamış olmamız. Görünen o ki, üç ay sonra Van‘ı, Erciş‘i de unutup, aynı vurdumduymazlıkla yola devam edeceğiz. Bunun aksini kim söyleyebilir ve buna bizi kim inandırabilir?..
Her şey gün gibi ortada. Bu konuda önlem alınmak istendi de kim engel oldu! Yasaysa yasalar değişsin, yıkımsa binalar yıkılsın, fedakârlıksa fedakârlık istensin. Ama ne olur, top bir kez daha taca atılmasın...
İstanbul Üniversitesi depremden hemen sonra Erciş’e ekip gönderdi. Ve ortaya çok çarpıcı bir rapor çıktı.
Farklı ne bekliyordun ki diyenler mutlaka çıkacaktır. Ama ortada bu resmi raporlar varken, eğer hâlâ sorumlular bulunmaz ve hesap sorulmaz ise işte o zaman geleceğe yönelik söylemlerin ve yaptırımların hiçbir inandırıcılığı kalmaz...
Denetimleri kim yaptı?
İÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Yar. Doç. Dr. Erdem Damcı ve İSÜDAK Ekip lideri Mehmet Güngör başkanlığındaki 27 kişilik deneyimli kurtarma ekibi, İstanbul Üniversitesi öğrencileri ve personelinden oluşuyor.
Karton gibi buruş buruş olan okul binalarını görünce yüreğimiz cız etti. Ya içinde öğrenciler olsaydı? İşte o zaman söylenecek söz kalmazdı...
MEB hiç zaman geçirmeden, birinci derecede deprem kuşağı olan kentlerdeki okulları süratle yeniden gözden geçirmelidir.
Yazının devamını Milliyet Gazetesi 'Eğitim Vitrini' sayfasında okuyabilirsiniz...
Van-Erciş depreminde 30 öğretmenimiz can vermiş. Ama sayının çok daha artmasından korkuluyor. Çünkü hâlâ kendisinden haber alınamayan çok sayıda öğretmenimiz var...
Yaşamını yitiren öğretmenlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına da sabır diliyoruz.
Hepsi de görev şehidi.
Her biri çok farklı kentlerden Van’a geldiler.
Ve her birinin ayrı bir hikâyesi var.
Kimi öğretmen olmak için üç beş yıl beklemiş, kimi göreve atandığı gün, dünyalar benim oldu diye çığlıklar atmış, kimi de nişanlanmış, evlilik için gün sayıyormuş.
Şimdi, bir bir cenazeleri kalkıyor...