Libya’daki gelişmeler Türkiye’yi nasıl etkiler?

4 Mart 2011

Libya eski Büyükelçisi Uluç Özülker ve DSP Genel Başkanı Masum Türker, Genç Bakış’ta Libya’da yaşanan gelişmeleri ve Türkiye’ye yansımalarını değerlendirdi. Ticaret Üniversitesi’nde gerçekleşen programda, Özülker Libya’nın kanlı çatışmalara gebe olduğunu anlatırken, Türker de 8 yıl önce DSP olarak devrettikleri ekonomi ile bugün arasında uçurum olduğunu söyledi. İşte programdan satır başları:

Uluç Özülker
- Kaddafi ruh hali kesinlikle normal olmayan bir insan. Oradaki fiili durum yarın öbür gün halka dönük ciddi bir katliama dönüşebilir. O zaman ne yapacaksınız?
- Libya’ya müdahaleyi Amerika yapamaz. Libya’ya bu kabile düzeninde yapılacak her müdahale inanılmaz kanlı sonuçlar verir. Bu noktada çok iyi düşünüp karar vermek lazım. Ama durum böyle giderse bir müdahale kaçınılmaz olur.
- Sayın Başbakan her ülke kendi içişlerini kendi çözmelidir dedi ama Libya’yı bu şekilde bırakırsanız oradaki insanları Kaddafi’nin gaddarlığına terk etmiş olursunuz.
- NATO Libya’ya giderse Türkiye katılmama hakkına sahip. NATO karar verdi diye herkes gitmek zorunda değil.

Yazının Devamı

Neden herkes üniversite kuruyor?

2 Mart 2011

Kuyumcusundan müteahhidine, tüccarından ticaret odalarına, holdinglerden kıdemli hocalara, vakıflardan cemaatlere kadar hemen herkes üniversite kuruyor.
Kârlı bir iş deseniz kârlı değil, kolay deseniz hiç değil. Peki o zaman bu üniversite sevdası niye?
İyi bir seçim yatırımı olduğu için hadi politikacıları anlarsınız, zaten sırtlarında yumurta küfesi de yok, devlet kasasından her ile yetmedi artık her ilçeye bir yükseköğretim kurumu açılmaya başlandı. Bacasız fabrika oldukları için halkın da hoşuna gidiyor...
Ama asıl önemlisi on milyonlarca, hatta yüz milyonlarca dolar harcanarak kurulan vakıf üniversiteleri için bu kıyasıya yarış niye?
En önemli gerekçe elbette prestij. Sosyal sorumluluk diyenler de var, vatan borcu diyenler de. Peki bu söylemlerinde ne kadar samimiler?
Çok önemli bir kısmı kesinlikle samimi. Hatta diğer işlerini aksatacak bir şekilde tüm zamanlarını üniversiteye harcayacak noktaya gelenler var.
Çünkü üniversite kurmak öylesine farklı bir yatırım ki, karşılığını çok kısa sürede almanız mümkün değil. Sürekli vereceksiniz ama çok uzun süre, 20, 30 yıl hiçbir beklentiniz olmayacak. Eğer 15 yıl sonra, kendi ayakları üzerinde duruyorsa, bu bir başarıdır.

Yazının Devamı

Şişirilen kontenjanlar, yurtlar ve işsizlik!

1 Mart 2011

Hükümet, her hafta, birkaç üniversite açıyor. YÖK de kontenjanları şişirdikçe şişiriyor. Peki ya sonrası?..
Yurtlarda yeterince yer var mı? Öğretim üyesi sayısı yeterli mi? Daha da önemlisi mezunlar iş bulabiliyorlar mı?
Bu konuda neler düşündüğümüzü açıklamadan önce isterseniz gelin şu iki habere göz atalım:

Yurt sayısı yetersiz!
CHP Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin soru önergesine yanıt veren Devlet Bakanı Faruk Nafız Özak, 2003-2010 tarihleri arasında yurtlardaki yatak kapasitesinin artış oranının yüzde 30, 83, 2002-2003 eğitim öğretim dönemi ile 2010-2011 eğitim öğretim dönemi arasında yüksek öğrenim örgün eğitimde öğrenim gören öğrenci sayısındaki artış oranının ise yüzde 70, 67 olduğunu açıkladı.
Özak, şöyle dedi:

Yazının Devamı

Ölümünün 50. yılında Hasan Âli Yücel?..

27 Şubat 2011

Milli Eğitim’in efsane Bakanı Hasan Âli Yücel, aramızdan ayrılışının 50. yılında törenlerle anılıyor.
Yücel anısına yurdun dört bir yanında anma toplantılarının düzenlenmesi boşuna değil. Başta köy enstitüleri olmak üzere Türk eğitim sisteminde gerçekleştirdiği reformların bugün bile hâlâ yanına yaklaşılamıyor.
Hasan Âli Yücel, Türk eğitim sisteminde en uzun süreli görevde kalan bakan oldu. Ama yaptıkları bir ömre bedeldi. Peki neydi onlar? Neydi onu unutulmaz kılanlar?..
Her şeyden önce, üreten bir eğitim modelini hâkim kılmak istedi. Okuyan, düşünen, uygulayan, soran, sorgulayan nesillerin yetişmesi için elinden geleni yaptı. O ve dönemin İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç, bugün hâlâ büyük bir coşku ile anılıyorsa, bu biraz da ondan sonra gelenlerin hâlâ onları aşamamalarındandır.

Neler dediler?
Ankara Üniversitesi’nde UNESCO Türkiye Milli Komisyonu ve Türkiye Felsefe Kurumu’nun ortaklaşa düzenlediği, ‘’Hasan Âli Yücel’in Eğitim, Kültür ve Bilim Dünyamıza Katkıları’’ konulu etkinlik, AÜ Rektörlüğü 100. Yıl Salonu’nda gerçekleştirildi.

Yazının Devamı

YÖK ve üniversiteler yeniden yapılanmak zorunda

26 Şubat 2011

Üniversiteye giremeyen bin pişman, girip aradığını bulamayan on bin pişman, mezun olanlar ise yüz bin pişman...
Üniversitelerden bazıları, “yüksek lise” yakıştırmasını bile hak etmiyor. Hele hele bazı fakülte ve yüksekokullar var ki, onlara yükseköğrenim kurumu demek için bin değil yüz bin şahit gerekir.
Yeni kurulanlar böyle de eskiler farklı mı? Alın birini, vurun diğerine.
Sonuçta yükseköğrenim kurumu demeye bin şahit gerektirenler de üniversite, uluslararası donanıma sahip olanlar da üniversite. Hepsinin aynı kefeye konması ise Türkiye’deki YÖK düzeninin en büyük handikabı...
100 yıllık bir üniversite ile yeni kurulan bir üniversiteyi, aynı kurallarla yönetemezsiniz. Yine aynı şekilde 70 bin öğrencisi olan bir üniversite ile iki bin öğrencisi olan üniversiteyi de aynı kefeye koyamazsınız. Devletle vakıfları, tıpla mühendisliği, meslek yüksek okulları ile araştırma enstitülerini aynı yasanın dar kalıpları arasına sıkıştıramayacağınız gibi...
İktidarın 9 yıl boyunca ilgilendiği tek konu, YÖK ve üniversiteleri nasıl “yandaş“ hale getiririm oldu. Onun ötesine geçip radikal bir reform, hiçbir zaman önermedi. Muhalefetin de onlardan hiçbir farkı olmadı. Onlar da tıpkı iktidar

Yazının Devamı

Kalple ilgili doğrular ve yanlışlar

25 Şubat 2011

Cleveland Klinik Kalp-Damar Hastalıkları Bölüm Başkan Yardımcısı ve Milliyet Yazarı Prof. Dr. Murat Tuzcu, önceki gece Genç Bakış’ın konuğu oldu.
Düzce Üniversitesi’nde gerçekleşen programa çok yoğun katılım oldu. Prof. Tuzcu, yaşam kalitesinin artırılması konusunda, öğrencilere ve ekran başındaki izleyicilere çarpıcı önerilerde bulundu. İşte programdan satır başları:

Aman sigara içmeyin!
- Kalp hastalıklarının yüzde 90’ını biz yapıyoruz, yüzde 10’u kader.
- İş dışındaki zamanlarda ekran önünde 2-5 saat üzerinde ekran önünde geçirilen vakit kalp hastalığı riskini ciddi şekilde artırıyor.

Yazının Devamı

Kalbinize ne kadar güveniyorsunuz?

23 Şubat 2011

Bu gece Genç Bakış’ın konuğu dünyaca ünlü doktorlarımızdan Prof. Dr. Murat Tuzcu. Tuzcu biliyorsunuz aynı zamanda Milliyet yazarı. En karmaşık konuları bile çok sade bir dille anlatıyor. Anlattıkça da daha çok bilgileniyoruz, bilgilendikçe de sağlığımızı daha bir ciddiye alıyoruz.
Her ne kadar son günlerde hemen her ailede en az bir kişi “keçi“ gribi mağduru olsa da, o gelip geçici. Asıl sorun meğerse kalbe yönelik rahatsızlıklarmış.
Eskiden kalp ve damar hastalıkları, sadece yetişkinlere yönelikti. Şimdi ise genç yaşlı dinlemiyor. 20’li yaşlarda yüksek tansiyonun pençesine düşen yüz binlerce gencimiz var...

Rakamlar aman dikkat diyor
Programla ilgili olarak istatistiki bilgilere baktığımızda, adeta ürktük.
Tamam, ülke olarak pek çok konuda olduğu gibi sağlıktan da sınıfta kaldığımızı biliyorduk ama bu kadarını da tahmin etmiyorduk. İşte bu konudaki çarpıcı rakamlardan bazıları:

Yazının Devamı

İktidarın duymadığı bu sesi muhalefet duyacak mı?

22 Şubat 2011

Atama bekleyen yüz binlerce öğretmen perişan durumda. Ama devlet onları kadroya atayacağına, taşeronluk yapıp ucuz işgücü çalıştırıyor. Böyle bir politika olabilir mi? Olmaması gerekir. Bunu savunanların başında da iktidar mensupları geliyordu. Ama hâlâ değişen bir şey yok. Hem de seçime rağmen. Muhalefet onlara sahip çıkarsa, iktidar belki o zaman çözüm üretir.
İşte o öğretmenlerin haleti ruhiyeleri:

Sokağa çıkamıyoruz
“Atanamayan yüz binlerce mağdur öğretmenden sadece biriyim.
Resim öğretmeniyim. Üniversiteden 2004’te mezun oldum. Ve hâlâ atanamadım.
Yıllar önce öğretmen ihtiyacının çok olduğu dönemde, herhangi bir bölüm mezunu (ziraat, makine, su ürünleri...) herkes öğretmen olarak atandı.

Yazının Devamı