Karne, ÖSS, Bizim Mucitler ve Erzurum

13 Haziran 2008

Bir öğretim yılının daha sonuna geldik. Öğrenciler, okulların açıldığı ilk gün, hele hele sınav dönemlerinde yaz tatilinin hiç gelmeyeceğini sanırlar. Oysa yıllar öylesine hızlı akıp gidiyor ki çocukların okula başlamasıyla, ilköğretimden, liseden, üniversiteden mezun olmaları, adeta göz açıp kapayıncaya geçip gidiyor.
Elbette okula gidilen her gün, özel bir gün. Öğrenciler için çok zor olduğu kadar bazen keyifli ve bazen de çok uzun geçtiği kesin. Ama bitiyor işte.
Belki de en acısı, hiç bitmez gibi sanılan okullardan mezun olurken sevinçle hüznün bir arada yaşanması. Bir yandan oh be kurtuldum diyorsunuz. Öte yandan çok uzun yıllarınızı birlikte geçirdiğiniz okulunuz, öğretmenleriniz, arkadaşlarınız ve anılarınız artık çok gerilerde kalıyor.
Yıllar geçtikçe de öfkenin yerini özlem alıyor. Artık yüzünü bile görmek istemediğiniz öğretmenleriniz, bir daha önünden bile geçmek istemediğiniz okulunuz burnunuzda tütüyor.
Ayrılıktan

Yazının Devamı

Karne sancısı

11 Haziran 2008

Öğretim yılının son günleri, okullarda olduğu kadar evlerde de sancılı geçiyor. Karne gerginliği daha şimdiden milyonlarca aileyi tedirgin ediyor. Kimileri çocuklarının yıl kaybetmesinden endişe duyuyor, kimileri yaz tatillerinin zehir olacağını söylüyor, kimileri de belge alma durumuna gelen 16-17 yaşındaki çocuklarının sokağa itilmesinin yanlışlığından dem vuruyor.
Eğer söz konusu olan eğitim ise elbette bir ölçme değerlendirme sistemi olacak ve başarılı öğrenciler sınıf geçerken, başarısızlar en azından bütünleme sınavına kalacaklar. Bu, dünyanın her yerinde böyle.
Lise sona kadar sınıfta kalmanın olmadığı ülkeler yok mu? Elbette var. Ama o sistemlerde başarılı olan ile başarısızlar hiçbir zaman aynı kefeye konmuyor. Örneğin üniversiteye gidişte not ortalaması iyi olanlar vize alıyor. Lise yıllarını lay lay lom ile geçirenler avucunu yalıyor. En önemlisi de böylesi durumlarda hiç kimse, hiç kimseye kabahat bulmuyor, suçlamıyor ya da mahkemenin yolunu tutmuyor. Çünkü ülkenin her yerinde çok

Yazının Devamı

OKS’de şampiyon enflasyonu

10 Haziran 2008

Okullarda en iyi öğretmen kim diye bir anket yapıldığında, sonuç hep aynı olur.
Sınavda en kolay soruları soran, en bol not veren öğretmen, hep en iyi öğretmendir. Zor soru soran, notu kıt olanlar ise hep sevilenler listesinin en alt sıralarında yer alır.
Milli Eğitim Bakanı Çelik, popülizmin en başarı örneklerinden biri. Hoşa giden konuları bulup toplumu etkilemeyi biliyor. Sonuç hüsran da olsa ilk andaki inandırıcılığı yüksek gözüküyor...
Çelik ve arkadaşları, son kez yapıldığı açıklanan OKS’de (ki bana göre tekrar bu sisteme dönülecek), tıpkı okullardaki popülist öğretmenler gibi kolay soru, yüksek puan yöntemini uygulayarak şirin gözükmek istediler. Ama çok önemli bir ayrıntıyı gözden kaçırdılar.
Okul sınavları ile giriş sınavları birbirinden çok farklı. Okulda bol not avantaj getirir ama OKS gibi sıralama sınavlarında kolay soru ve çok puanın, kaosun ötesinde hiçbir getirisi yoktur.
Şu an için 100 sorunun tümünü yapan şampiyon sayısı yüzlerle ifade ediliyor.

Yazının Devamı

OKS niye yapılıyor?

8 Haziran 2008

Bir milyona yakın öğrenci bugün OKS’ye giriyor. Pek çoğu muhtemelen bu yazıyı sınav bittikten sonra okuyacak. Dolayısıyla moral bozukluğu yaşamayacak.
Evet, yazının başlığındaki soruyu bir kez daha soruyorum: OKS niye yapıldı?
Anadolu liseleri için mi?
Ortada anadolu lisesi mi kaldı ki? Anadolu liselerinin yüzde 90’ından fazlası tabela okul haline geldi. Yabancı dille eğitim kaldırıldı. Öğretmen ve yöneticilerin motivasyonu bozuldu. Farklılıkları, üstünlükleri adeta törpülendi. Geriye de tabelalarından başka bir şey kalmadı.
Kolejlere bakacak olursanız onların da anadolu liselerinden farklı bir yönü yok. Tarihi geçmişe sahip yabancı okullar ve birkaç Türk okulu dışında, aldıkları paranın karşılığını vereni bulmak çok zor. Veli ve öğrenci memnuniyeti giderek azalıyor.
Fen liselerine baktığımızda da içler acısı bir durumla karşı karşıyayız. Pek çoğu tarikatların kontrolünde. Pek çoğu da her ile bir fen lisesi aymazlığı nedeniyle iyice sıradanlaştı.
Endüstri meslek liseleri ve teknik liseler için ise sınav olsa da olur,

Yazının Devamı

Tüm zamanların en büyük okuma kampanyası! (2)

7 Haziran 2008

Milli Eğitim Bakanı Çelik büyük(!) düşünmeyi seviyor. Baksanıza artık son 10, 50, 100 yılın değil, tüm zamanların en büyük kampanyasını düzenliyor. Adı “kampanyacı bakan“a çıktığı için uzunca bir süre kampanyalara ara vermişti. Belli ki seçim zamanı geldi. Yine hemen her gün yeni bir kampanya başlatıyor. Bununla da övünüyor. Üç günde üç büyük kampanya başlattım. Var mı bana yan bakan der gibi fiyaka satıyor...

Şarkılı, türkülü başlangıç
Tarihe tanıklık edip tüm zamanların en büyük okuma yazma kampanyasına verilen startı yerinde görmek için dün sabahın erken saatlerinde Cemal Reşit Rey’in yolunu tuttum. Her taraf polis kaynıyordu. Görevlilerin paniği ise ya salon dolmazsa, rezil oluruz yönündeydi. Tüm Halkevleri’ne talimat verilmiş. Ama yine de işi garantiye almak istiyorlardı. Salon kısa sürede doldu. Üçte ikisi türbanlı hanımlardı. Belli ki parti desteği de sağlanmış.
Tören 10 dakika gecikmeyle başladı. Salona Emine

Yazının Devamı

Tüm zamanların en büyük okuma kampanyası!

6 Haziran 2008

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in gönderdiği davetiyenin metni aynen şöyle:
“Ana-Kız Okuldayız
Okuma Yazma Kampanyası”
Sayın Emine Erdoğan Hanımefendi’nin himayelerinde gerçekleştirilecek, tüm zamanların en büyük okuma yazma kampanyasının tanıtım toplantısında sizi de aramızda görmekten onur duyarız!
6 Haziran Cuma 2008 (yani bugün), Saat 11.00, Cemal Reşit Rey Konser Salonu/Harbiye-İstanbul“
Davetiyenin en altında da Milli Eğitim Bakanlığı’nın logosu ile birlikte Halk Bankası’nın da logosu var. Belli ki ana sponsoru Halk Bankası.
Bugüne kadar bu konuda pek çok kampanya gerçekleşti. Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Milli Eğitim Bakanlığı koltuğuna oturan isimlerin ya da eşlerinin öncelikli projesi hep bu oldu. Fazla uzağa gitmeye gerek yok. Semra Sezer’in öncülük ettiği “Ulusal Eğitime Destek Kampanyası“ Sezer döneminin en çarpıcı sivil toplum hareketiydi. Aynı dönemde bu kampanya devam ederken Milli Eğitim Bakanlığı da Haydi Kızlar Okula Kampanyası başlatarak ona alternatif olmuştu. Tabii bu arada

Yazının Devamı

Öğrenciler çöp toplar mı?

4 Haziran 2008

5 Haziran Dünya Çevre Günü nedeniyle okullar bugün tatil. “Niye yarın değil de bugün?” diyenler var. Ama asıl soru: “Çevre bilinci yaratmak için ille de okulların tatil edilmesi mi gerekiyor?”
Eğitim-Sen’in bu konudaki bildirisi çok sert. “İktidar olarak siz, çocuklara çöpçülük yaptıracağınıza, gidip denizleri, nehirleri, göletleri, ormanları kirletenlerle mücadele edin” diyor. Haksız da sayılmazlar.
Bu konuda okul yöneticilerinin ve velilerin de  kafası karışık. Okul yöneticileri, “Tam da sınavların olduğu bir dönemde, bu tatil de nereden çıktı, anlamadık” derken, veliler de “Biz çocuklarımıza çöp toplatmayız” görüşündeler. “Çevreyi temizleyeceğiz derken çocuklarımız hasta olursa ne olacak?” sorusunu sormadan geçemiyorlar.
Dahası diğer özel günlerde okullar tatil edilirse, eğitimin vay haline...

Koç da tıp açıyor
Saint Benoit Lisesi’nde öğrencilerle dün bir söyleşi

Yazının Devamı

SBS kaosuna kim son verecek?

3 Haziran 2008

Anadolu liseleri ve kolejlere girişte OKS’nin yerine getirilen SBS’nin yarattığı kaos velilerin kafasını allak bullak etmeye devam ediyor. Sınav yaklaşıp gerçeklerle yüzleştikçe, yaratacağı tahribatın etkileri çok daha net görülmeye başlandı. İşte gelen mektuplardan sadece birkaçı:

‘Tüm kazancımız dershaneye’
“İlköğretim 5 ve anadolu lisesi 1’inci sınıfa giden iki çocuğum var. Seneye küçük oğlum SBS’ye girecek. Şu ana kadar dershaneye göndermemek için direndim. Fiyatlar 3 bin YTL’nin üzerinde. Tüm arkadaşlar gönderdi. Ben ise iki yıl önce OKS’den çıkmış bir veli olarak buna yanaşmadım. İki yıl hafta sonumuz zehir oldu. Şimdi aynı eziyeti küçük oğlumda yaşamak istemiyorum. Ama sanki yapacak bir şey yok. İster istemez bu çarka uyacağız. Anne baba olarak vicdanımız el vermiyor. Bu sistemde öğretmenlerin köleleri olmuş durumdayız. SBS mantık olarak güzel ama uygulama çok farklı. Yıllarca dershaneye bağımlı olarak yaşayacağız. Düşünün, oğlumun lise sona

Yazının Devamı