Aydın Doğan olmanın zorluğu

13 Temmuz 2008

Patronu bir yıldır görmüyordum. Tatilde karşılaştık. Sabah yürüyüşlerini ve kahvaltıları da birlikte yaptık. Her gün bir saat yürüyor. Bir saat de yüzüyor.
Sağlığı yerinde. Ama keyfi yerinde değil. Ülkede olup bitenler, herkes gibi onu da fazlasıyla üzüyor.
Aydın Bey’de anı çok. Son 30 yılın en önemli tanıklarından birisi. Hafızası güçlü olduğu için her şeyi günbegün tüm ayrıntılarıyla hatırlıyor. Anılarını yazdığında eminim çok ses getirecek. 

Hedefi üniversite
Öylesine ilginç anekdotlar var ki, bilinenlerin çok ötesinde. Peki neden doğrusunu anlatmıyorsunuz, kamuoyuyla neden paylaşmıyorsunuz dediğinizde ise, ya bu bize yakışmaz diyor ya da şimdi zamanı değil, ortam zaten yeterince karışık diyerek topu taca atıyor.
Peki ne zamana kadar? ‘Çok uzun sürmez’ diyor. Birkaç yıl sonra, yönetim kurullarından çekilip işleri tümüyle ikinci kuşağa bırakmak istiyor. Hepsi de zaten çok başarılı derken gözleri ışıldıyor. Çocuklarının performansından ve

Yazının Devamı

Sıralama skandalı

12 Temmuz 2008

Ortaöğretim Kurumları Giriş Sınavı OKS’de, bugüne kadar eşine benzerine rastlanmayan hayal kırıklıkları yaşanıyor. 100 sorudan 100’ünü yapan öğrenciler bile istedikleri okula “Ya giremezsem” paniği yaşıyor. Muhtemelen giremeyecekler de. Çünkü 100 sorudan 100’nü yapan tam 263 öğrenci var. 99-98 netli öğrenci sayısı da yine yüzlerle ifade ediliyor.
Böylesi bir durumda ise sağlık bir tercih sıralaması yapmak hele hele hedeflenen okulları kazanmak, önceki yıllarla kıyaslandığında imkânsızın da ötesinde. Örneğin geçen yıl 92-93 neti olan Türkiye’nin en iyi okullarına girebiliyorken, bugün önlerinden bile geçemeyecek haldeler.
Dün açıklanan listelerdeki en büyük skandal ise 100’de 100 yapan öğrenciler arasında yaşandı. 100 sorudan 100’ünü yapan M.Y. 99.35 diploma notuyla Türkiye sıralamasında 23’üncü olurken, yine 100 sorudan 100’ünü yapan U.S., 99.6 diploma notuyla çok daha üst sırada yer alması gerekirken, 128’inci sıraya

Yazının Devamı

Kutsal mesleği ne hale getirdik!..

11 Temmuz 2008

Öğretmenlik, meslekler içerisinde belki de en kutsal olanı. Onlar geleceğimizin mimarları.
Bir ülkenin öğretmenleri ne kadar güçlüyse o ülke o kadar güçlü, öğretmenleri ne kadar mutluysa o ülke o kadar mutludur.
Hayatının bir zamanında hemen herkesin, bir kez de olsa, mutlaka aklından öğretmenlik geçmiştir. Öğretmenin, bildiklerini paylaşmanın, karanlığı aydınlatmanın ve her türlü olanaktan yoksun çocukları hayata kazandırmanın keyfi, eminim ki, her şeyin üzerindedir.
Peki, en değerli varlığımız olan çocuklarımızı kimlere emanet ediyoruz? Bunu hiç düşündünüz mü? Gördükleri eğitimi, aldıkları maaşı, göreve nasıl atandıklarını, mesleklerini sevip sevmediklerini, sınıfa girdiklerindeki ruh hallerini hiç sorguladınız mı?
Ya da son yüz yılda hukukçu, mühendis, asker ve diğer meslek alanlarındaki eğitim sistemleri hiç değişmeyip sadece kendi içinde gelişirken, öğretmen yetiştirme düzenimizin neredeyse her 10 yılda bir, sil baştan yeniden yapılandırıldığı ve her defasında

Yazının Devamı

İlanla rektör aranıyor

9 Temmuz 2008

Evet evet, başlığı yanlış okumadınız. 23 üniversiteye ilanla rektör aranıyor. Bir şekilde profesör olduysanız ve iktidara yakınsanız, rektör olmamanız için hiçbir neden yok. Hemen yok.gov.tr’ye girin ve başvurunuzu yapın!..
YÖK’ün internet sitesindeki başvuru koşullarını okuyunca şoke oldum. Akademik birikim, liyakat, yönetim tecrübesi, yöreyi tanıma, mali donanım, uluslararası tanınırlık gibi bir rektörde olmazsa olmaz haline gelen kriterlerin neredeyse hiçbiri aranmıyor.
Sanki, önemli olan o koltuğun hakkını vermek değil de farklı değerlermiş gibi. Ya da adayların, YÖK başkan ve üyelerine, “Peki, aradığınız kriterler siz de var mı?” sorusundan çekinildi.
Zaten gelen duyumlar, yeni üniversitelerin “arka bahçe” haline getirilmeleri için yoğun bir faaliyetin sürdüğü yönünde. Bu konuda biri eski bakan, biri eski YÖK mağduru, biri de aileye yakın olmak üzere üç milletvekili görevlendirilmiş. Atanacak isimler şimdiden belliymiş! İlan ve başvurular ise prosedür gereğiymiş.
Eğer

Yazının Devamı

Jüri üyemiz Sinan Aygün

8 Temmuz 2008

Sinan Aygün’ü daha önce sadece medyadan tanıyordum. Ama Bizim Mucitler Yarışması’ndaki jüri üyeliği nedeniyle son iki yıldır çok yakın teşriki mesaimiz oldu.
Bölge finalleri nedeniyle, Türkiye’nin dört bir tarafını gezdik. Birkaç saatliğine gelir, hiç uyku uyumadan tekrar yola koyulurdu. Gözaltına alınıp bir de tutuklanınca üzüldüm.
Hani ne varsa dilinde var denilir ya, işte öyle biri. Sempatik kişiliğiyle Ankara’da, Çankaya’dan Genelkurmay’a, medyadan Emniyet’e, bakanlıklardan ibadethanelere kadar girip çıkmadığı yer, görüşmediği kişi yoktu. ATO’ya gelip gitmeyen de yok gibiydi. Elbette en doğru kararı yargı verecektir. Bekleyip göreceğiz. Bu iki yıllık koşuşturma sırasında benim de kendisiyle ilgili izlenimlerim oldu. Hani kişiler en iyi seyahatte tanınır derler ya, işte öyle izlenimler:
Türkiye sevdalısı olduğu kesin. Hem de fazlasıyla. Kravatında, kol düğmesinde, saatinde, yakasında, çakmağında ya ay-yıldız vardı ya da Atatürk.
Müthiş yardımsever. Yardıma ihtiyacı olduğuna inandığı

Yazının Devamı

Bütünleme sınavı kandırmacası

28 Haziran 2008

Milli Eğitim Bakanlığı, bilindiği gibi, Sınıf Geçme Yönetmeliği’ni son dakikada değiştirerek, bütünleme sınavlarını eylülden hazirana aldı. Öğrenciler, öğretim yılı bittikten sonra, bazı okullarda bir hafta, bazıların da ise iki gün sonra sınavlara girmek zorunda kaldı. Bu yüzden de başarı oranları çok yüksek olmazsa hiç şaşırmamak gerekir.
Çünkü bir yıl içinde başaramadıkları dersleri, birkaç gün içinde başarmaları istendi. Bu da herkes için mümkün değildi. İşte bu yüzden eylülde yeni bir sınav hakkı, daha doğrusu, şimdiki gibi not yükseltme sınavı değil de bütünleme hakkı olmazsa olmaz haline geldi.
Bütünleme sınavlarının bir amacı vardı. Birkaç dersten de olsa sınıfta kalan öğrenciye, hatasını telafi için bir şans tanınırdı. Öğrenci, tüm yaz tatili zehir olduğu için bir sonraki yıl derslerini ciddiye alır ve bir daha bütünlemeye kalmazdı. Dahası, tüm yazı ders çalışarak geçirdiği için öğretmenlerinin istediği noktaya da gelirdi. Zaten

Yazının Devamı

Dershaneler kapatılsın mı?

27 Haziran 2008

Genç Bakış’ta önceki gece, dershanelerin kapatılıp kapatılmamasını uzun uzadıya tartıştık. Konuklarımız, TBMM Milli Eğitim Komisyonu üyesi Muharrem İnce, dershaneler üzerine en kapsamlı raporu hazırlayan TED’in Genel Müdürü Selçuk Pehlivanoğlu ve ÖZDEBİR Genel Başkanı Faruk Köprülü’ydü.
Ayrıca bir de “Dershanelerin kapatılması gerektiğine inanıyor musunuz?” diye bir SMS anketi yaptık. Sonuç: Yüzde 70 kapatılsın.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’ndeki genel hava da farklı değildi.
Peki kapatılabiler mi? sorusuna ise hep bir ağızdan verilen cevap ise “Bu kafa, bu sistem devam ettiği sürece mümkün değil“ şeklindeydi.
İşte konuşmalardan bazı satırbaşları:
Muharrem İnce - CHP Yalova Milletvekili
-  Başbakan dershaneler kapatılmalı ama karşımıza nasıl engeller çıkar bilemiyorum diyor. Bu ülkede Telekom’u satarken, Sümerbank’ı kapatırken ne gibi engellerle karşılaştık ki, şimdi korkuyor?

Yazının Devamı

Özyeğin Üniversitesi?

25 Haziran 2008

Hüsnü Özyeğin sıfırdan dolar milyarderi olan başarılı işadamlarımızdan biri. Genç Bakış’ta, yaşam öyküsünü tüm detaylarıyla dinlemiş ve geldiği noktayı öğrencilere örnek olarak göstermiştik. Eşi Ayşen Özyeğin’in AÇEV ile gerçekleştirdiği çalışmalar da takdire şayan.
Uzun süredir hazırlıkları süren Özyeğin Üniversitesi’nin tanıtımı, önceki gün nihayet gerçekleşti. Ben gidemedim. Ama ekonomi basınının hiçbir süzgeçten geçmeyen abartılı gözlemlerini ayrıntılarıyla okudum.
İşadamları ve ekonomi basını, üzülerek bir kez daha gördüm ki, eğitimin ruhuna hâlâ vakıf olabilmiş değiller. Özyeğin, eğitime yatırım yapan ilk işadamı değil. Koç’lardan Sabancı’lara, benzeri yatırım yapan en az 20 işadamı var. Hemen hepsinin hedefi de dünyanın en iyi eğitim kurumlarından birini kurmaktı. Ama geriye dönüp baktığımızda, bu işin o kadar kolay olmadığını onlar da gördü.
İşadamları, sanıyor ki, iş dünyasında olduğu gibi her şey paraya bağlı.

Yazının Devamı