"Mum önce dibine ışık vermeli” atasözü çok şeyler anlatıyor.
Örneğin, kendine ve yakın çevresine hayrı olmayanın başkasına da olmaz, örneğin başkalarını aydınlattığın kadar dibini de aydınlatmalısın, örneğin kelin merhemi olsa kendine sürer, örneğin yakın uzak demeden paylaşmak güzeldir.
Bu çerçeveden baktığımızda, dünyayı kurtarmaya soyunmak elbette çok güzel ama öncelikle kendimizden ve yakın çevremizden işe koyulmak sanki çok daha güzel. Sokağı temizlemeden mahalleyi, kenti, ülkeyi, dünyayı temiz tutmak mümkün mü?
Eğitime ve geleceğe yönelik yol haritasına gelince: Sizi sizden daha iyi kimse tanıyamaz.
Bilginizi, donanımınızı, ilgi ve yeteneklerinizi, yetkinliklerinizi ve en önemlisi de hayallerinizi sizden daha iyi hiç kimse bilemez.
Bu yüzden, başta aileniz ve öğretmenleriniz olmak üzere herkesten her türlü desteği alın ama son kararı hep siz söyleyin. Çünkü gelecek sizin geleceğiniz! Çünkü hata yapanların pardon deyip geçiştireceği hayat sizin
Cumhuriyet’in ilk yıllarında Tevhidi Tedrisat yani eğitimin bütünlüğü kanunuyla tüm öğretim kurumları tek çatı altında toplanmıştı. MEB de tek patrondu.
Yıllar ilerledikçe, yetkiler budandıkça budandı.
Önce YÖK ve ÖSYM özgürlüklerini ilan etti. Ardından Cumhurbaşkanlığı Eğitim Öğretim Politikaları Kurulu geldi.
ÖSYM sınavları yüzünden lise eğitimi adeta felç oldu. MEB seyretti. Kalite dibe vurdu, YÖK görmezden geldi.
Yeni sistemde politikaları yüksek kurul oluşturacak, MEB, YÖK ve ÖSYM de uygulayacaktı.
Gelinen noktanın özeti şu: Sanki sistem işlemiyor.
Örneğin, Öğretmenlik Meslek Kanunu, Cumhurbaşkanlığı Eğitim Öğretim Politikaları Kurulu’nun içine sindi mi? Yaptıkları öneriler dikkate alındı mı?
YÖK ve ÖSYM’den bu konuda görüş istendi mi?
Kim nereden bakarsa baksın, kim ne derse desin, öğretmenlik kutsal bir meslektir.
Bilgi ve donanım adına onlara çok şey borçluyuz.
Hem kişi hem de devlet olarak, öğretmenleriniz ne kadar güçlüyse, siz de o kadar güçlüsünüz.
Bu yüzden onlara yönelik olarak alınacak her karar, sadece onları değil, hepimizi ilgilendirir.
Öğretmenlik Meslek Kanunu teklifi 2021 bitmeden alelacele Meclis’e sunuldu.
Bu bir ilk deniliyor ama bu konuda da ciddi kutuplaşmalar oluştu.
Teklifi beğenen kadar, yetersiz bulan da var.
Peki, söz konusu teklif yasalaştığında ciddi kazanımlar olacak mı?
2023’e de tıpkı 10. yıla olduğu gibi görkemli
bir şekilde girmeliyiz.
100. yıla sadece bir yılımız kaldı ve her ayını, her gününü, her saatini en verimli bir şekilde kullanmalıyız. Referansımız da akıl ve
bilim olmalı.
Yarın yeni yılın üçüncü günü. İlk günler hep zor geçer. Ama her şey gibi onlar da geliyor, yaşanıyor ve bir süre sonra da sıradanlaşıyor. Tıpkı önceki yılların ilk günleri gibi.
Karamsar olmaya hiç gerek yok. Her geçen yıl bizden çok şey götürüyor gibi görünse de kazanımları sanki hep daha fazla.
Niye mi? Çünkü her zaman olduğu gibi yaşananları değil yaşanmayanları, kazandıklarımızı değil kaybettiklerimizi, yaptıklarımızı değil yapamadıklarımızı düşünüp kendimizi üzmek için bahaneler arıyoruz.
Bir şeyi kaybettiğimizdeki üzüntüyle kazandığımızdaki sevinç doğru orantılı olmalı ama nedense üzüntünün dozu hep daha fazla oluyor.
Yeni yıla sayılı saatler kaldı.
Hayaller, umutlar, beklentiler bir kez daha tazelenecek. Temennilere yenileri eklenecek.
Peki, bu yeni temenniler ne olacak?
İşte bu kişiden kişiye, ülkeden ülkeye değişir.
Eminim ki bizim ilk 10’umuz ile farklı ülkelerin ilk 10’u arasında birbiriyle örtüşen temenninin sayısı üçü beşi geçmez.
Koronadan kurtulma, hiç tartışmasız, tüm ülkelerin ilk üçünde yer alıyordur.
Ekonomik sıkıntılar ve özellikle işsizlik, her ülkenin olmasa da yarıdan fazlasının ilk beşinde en ön sıralara oturacaktır.
Daha iyi bir eğitim ve daha iyi bir gelecek temennisi de tüm dünyanın ortak beklentileri arasında, tıpkı huzur ve güvenlik gibi.
Yıllar ne kadar hızlı akıp gidiyor. Milenyumun üzerinden bile 21 yıl geçti. Oysa ne kadar çok beklemiş ve ne umutlar bağlamıştık.
Peki, geriye dönüp baktığımızda, umutlarımızın, beklentilerimizin ne kadarını karşıladı?
Felaketler yılı olarak tanımlanan 2020 bitse de kurtulsak diye az dua etmedik. Peki, 2021 çok iyi mi geçti?
Şimdi yine tüm hayaller yeni yıla endekslendi. 2022, öncekilerden farklı mı olacak?
Hepsi bir yana korona belasından kurtulabilecek miyiz?
Kronikleşen diğer tüm sorunlar bir bir çözülecek mi yoksa çok daha karmaşık hale mi gelecek?
Hangi konuyu ele alsak, kime sorsak, bir dokun bin ah işit durumuyla karşılaşırız ama yine de iyi düşünelim, iyi olsun.
En iyi miras?
Eğitimde sıkıntılarımız çok. Yabancı dil öğrenme ve öğretme konusunda da başarılı olduğumuz söylenemez. Hele ki Anadolu liselerini tabela okullar haline getirdikten sonra. Madalyonun ön yüzü can sıkıcı olsa da arka yüzünde moralimizi yükseltecek ayrıntılar hep vardı, olmaya da devam edecek.
Abdurrahmanpaşa Lisesi öncülüğünde gerçekleşen Kastamonu Liseleri “Topluluk Önünde İngilizce Konuşma” Yarışması da bunlardan biri.
Yarışmayla ilgili detaylar hemen her öğretmene, her ders için pedagojik referans olabilecek nitelikte.
Ayrıntıları, İngilizce Zümre Başkanı Serdar Uçar’dan dinleyelim: “Katılımcılardan ‘Okul hayatı ve sosyal hayat dengesi nasıl kurulur?’ sorusunun cevabını 3-5 dakika içinde videoya kaydetmelerini istedik. Yarışma kurallarına göre konuşma kaydını hiç kesinti olmadan bir kerede yapmaları ve konuşurken hiçbir not kullanmamaları gerekiyordu.
Konuşmalarını iki ana bölümde -içerik ve dil– olarak değerlendirdik.
İçerik bölümünde amaç, organizasyon,
Bilim, bir ülkeyi geleceğe taşıyan en önemli lokomotiflerden birisi. Bilimde söz sahibi olmadan geleceğe damga vurmak mümkün değil. Peki, Türkiye bilim toplumu olur mu? “Mümkün değil” diyen çok olsa da bir o kadar inanan var ve bunlardan birisi de İlim Yayma Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Bilal Erdoğan...
Erdoğan, üniversiteye giren ya da bitiren en iyi öğrencilerin öğretmenliği ve öğretim üyeliğini seçmeye başladığında bu yöndeki umutların daha da artacağına dikkat çekerek, “Bunu elbirliğiyle başarmamız gerekir” diyor.
İlim Yayma Vakfı tarafından düzenlenen 2021 İlim Yayma Ödülleri, yarın akşam, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katılacağı törenle sahiplerini bulacak.
Peki, verilen ödüller, hak edenlere ulaşacak mı?
Vakıf Başkanı Erdoğan, bu konuda, titiz hem de çok titiz olduklarının altını özellikle çizerek, “Bu ödülün uluslararası bir saygınlık kazanması, ödülü hak edenlerin başarısıyla mümkün olacak. Bu yüzden, dört elemeli bir