<#comment>#comment>Televizyon ve gazetelerin aşırıya kaçan şekilde magazinleşmesinden şikayetçi olanların en başında okumuşlar geliyor. Entelektüel kesime göre televoleci yayınlar yüzünden gerçekler göz ardı ediliyor. Haksız da sayılmazlar...
Peki o halde bu yayınları kim izliyor? A, B grubu diye nitelendileren aydınlar mı yoksa C, D diye katagorize edilen daha düşük eğitimliler mi? Kim bu tür programların müptelası?..
Akla ilk gelen, televizyonların yayın kalitesini düşürdükleri gerekçesiyle adeta günah keçisi ilan edilen gecekondu ve varoşlar. Onlara göre programlar hazırlandığı için yayınların içeriği giderek magazinleşiyor. Kim kimle geziyor? Kim nerede ne yapıyor? Bütün programlar üç beş manken, futbolcu ve eğlence dünyasının çevresinde gelişiyor.
Ana haber bültenleri bile magazinleşti. Tartışma programları bile televoleleşti. Bu tür söylemleri hep duyuyoruz...
Önümde geçen haftanın reyting raporları var. Hangi programları en çok kimler izlemiş. Tek tek çıkartılmış. Örneğin üzerinde en çok konuşalan programlardan birisi olan televoleyi ele alalım. Genel program sıralamasında 7'nci sırada. Yani A, B, C, D grupları dikkate alındığında ilk beşte yok. Ama grupları
Koalisyonun diğer ortakları ve iktidara gelmek için can atan muhalefet partilerinin ağzından da eğitim, bilim, teknoloji ve gençlere y"nelik bir s"ylem duymak da neredeyse olanaksız.MEB, Y™K, TšBİTAK, TšBA, DPT gibi bu konuda ulusal politikalar oluşturması gereken kurumlar da yukarıdan bir talip gelmediği için rehavet içerisindeler.Her ne kadar kağıt üzerinde bilimsel üretkenliğimiz artıyor g"zükse de bunun ne kadarı teknolojiye daha doğrusu üretime d"nüşüyor? İşte o tartışılır. Genç araştırmacılar doçent, profes"r oluncaya kadar uluslararası dergilerde refere edilen makaleler yazıyorlar. Unvanları kapınca onlar da bırakıyorlar. Y™K'ün bu konudaki dayatmacı ve üretkenlikten uzak tutumunun yeniden g"zden geçirilmesinde sonsuz yarar var.Hocalar, makale yazıp doçent, profes"r oluyor. İyi güzel de bu yayınların ne kadarı uygulamaya d"nüşebiliyor ve Türkiye'ye ne faydası var? Bilim bilim için mi yapılıyor yoksa toplum için mi? Bunların artık sorgulanması gerekiyor? Başbakan'ın kafasında eğitim, bilim, teknoloji adına bir şey olmadığı son ABD geziyle bir kez daha anlaşıldı. Çankaya'nın ilgi alanında ise bilim ve teknolojiden çok okuma yazma bilmeyenler var. Ulusal Eğitime Destek
<#comment>#comment>Başbakan'ın kafasında eğitim, bilim, teknoloji adına bir şey olmadığı son ABD geziyle bir kez daha anlaşıldı. Çankaya'nın ilgi alanında ise bilim ve teknolojiden çok okuma yazma bilmeyenler var. Ulusal Eğitime Destek Kampanyası bile kör topal gidiyor.
Koalisyonun diğer ortakları ve iktidara gelmek için can atan muhalefet partilerinin ağzından da eğitim, bilim, teknoloji ve gençlere yönelik bir söylem duymak da neredeyse olanaksız.
MEB, YÖK, TÜBİTAK, TÜBA, DPT gibi bu konuda ulusal politikalar oluşturması gereken kurumlar da yukarıdan bir talip gelmediği için rehavet içerisindeler.
Her ne kadar kağıt üzerinde bilimsel üretkenliğimiz artıyor gözükse de bunun ne kadarı teknolojiye daha doğrusu üretime dönüşüyor? İşte o tartışılır. Genç araştırmacılar doçent, profesör oluncaya kadar uluslararası dergilerde refere edilen makaleler yazıyorlar. Unvanları kapınca onlar da bırakıyorlar. YÖK'ün bu konudaki dayatmacı ve üretkenlikten uzak tutumunun yeniden gözden geçirilmesinde sonsuz yarar var.
Hocalar, makale yazıp doçent, profesör oluyor. İyi güzel de bu yayınların ne kadarı uygulamaya dönüşebiliyor ve Türkiye'ye ne faydası var? Bilim bilim için mi
Geçenlerde İngiltere Başbakanı da eğitim ve gençler bizim için çok "nemli dedi. Bir dizi projeler açıkladı. Almanya'nın, Fransa'nın gündeminde de eğitim, bilim, teknoloji ve gençler "ncelikli konular arasında. Ama nedense bizim devlet y"neticilerinden bu y"nde ciddi bir s"ylem ya da icraat g"rmek mümkün değil...Halen ABD'de 15 bini aşkın resmi ve "zel "ğrencimiz var. Bunlar için harcanan para bir milyar dolara yakın. Peki Türkiye'de kaç ABD'li "ğrenci var? Hepsini toplasanız 20'yi bulmaz! Yani tek taraflı bir etkileşim s"z konusu.Aslında heyette üniversiteleri temsilen de birisi olsaydı karşılıklı "ğrenci değişimi konusunda çok "nemli mesafeler kaydedilebilirdi. Ya da uzun süredir hazırlıkları yapılan ortak diploma projesi, Bush / Ecevit zirvesinin "nemli ayaklarından birisi olabilirdi. Ama devlet zirvesinin bu taraklarda bezi yok. Onlar için varsa da yoksa da para para para...Hazır üniversiteler ve "ğrenciler gündeme gelmişken Bush, Ecevit'e şu hocalara yapacağınız zam ne oldu sorusunu da y"neltseydi keşke. Bakın o zaman ayladır askıda kalan zam bir anda nasıl gerçekleşirdi...ABD'de her eyaletin bir ya da birkaç Y™K'ü var. New York'taki de bunlardan birisi. Onlarla yapılan
<#comment>#comment>Ecevit / Bush zirvesinde neler konuşulduğuna ilişkin pek çok detay var. Bunlardan birisi de şöyle: Bush, Ecevit'e ABD'deki Türk öğrencilerin durumunu sormuş. Nasıl bizden memnunlar mı? Onlar ülkelerimiz arasındaki dostluğun geleceği açısından çok önemliler demiş. Ecevit ne demiş onun detayları fazla yok. Muhtemelen fazla bir şey diyememiştir. Çünkü böyle bir soru beklemiyordu. Eğer bekliyor olsaydı 100 kişiyi aşkın heyetin içerisinde YÖK ya da üniversitelerden de en azından bir kişi olurdu!..
Geçenlerde İngiltere Başbakanı da eğitim ve gençler bizim için çok önemli dedi. Bir dizi projeler açıkladı. Almanya'nın, Fransa'nın gündeminde de eğitim, bilim, teknoloji ve gençler öncelikli konular arasında. Ama nedense bizim devlet yöneticilerinden bu yönde ciddi bir söylem ya da icraat görmek mümkün değil...
Halen ABD'de 15 bini aşkın resmi ve özel öğrencimiz var. Bunlar için harcanan para bir milyar dolara yakın. Peki Türkiye'de kaç ABD'li öğrenci var? Hepsini toplasanız 20'yi bulmaz! Yani tek taraflı bir etkileşim söz konusu.
Aslında heyette üniversiteleri temsilen de birisi olsaydı karşılıklı öğrenci değişimi konusunda çok önemli mesafeler kaydedilebilirdi.
Başkan Gürtuna'nın İstanbul'un tarih boyunca g"rdüğü en büyük felaketlerden birisi diye nitelendirdiği yasal düzenleme, 4 gün "nce TBMM'den bir oldu bitti ile geçirildi. Kamu Mallarının Tüketimi Kanunu g"rüşülürken, iktidar partilerince verilen tek maddelik ortak bir "nergeyle sadece İstanbul Belediyesi'nin kasasından 500 trilyona el konuldu...Başkan Gürtuna, 1.5 katrilyon liralık bütçenin üçte biri giderse ben ne yapabilirim ki diyor ve ekliyor:Eğer bu yanlış Çankaya'dan d"nmez ve Meclis'te yeniden ele alınıp düzeltilmezse İstanbul'un tüm yatırımları durur. İstanbul'u modern bir kent haline getirme çabalarımız durmakla kalmaz, mevcut durumu dahi koruyamayız.Anlayacağınız zaten megak"y durumundaki İstanbul daha da k"yleşecekmiş. Peki İstanbul'a b"ylesine ağır bir kazık atılırken Meclis'teki İstanbul milletvekilleri ve muhalefet partileri neredeydi? Haberleri dahi olmamış...Yasaya g"re o kentte elde edilen tüm vergi gelirlerinin yüzde 5'i belediyeye veriliyor. Yeni düzenlemeyle bu yüzde 5'lik payın yüzde 60'ı Bayındırlık Bakanlığı'nın dolayısıyla iktidarın kontrolüne giriyor...Gürtuna ve arkadaşları, İstanbul'un yanı sıra Ankara ve İzmit'i de cezalandırmaya y"nelik bu yasal
<#comment>#comment>Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna ve bazı ilçe belediye başkanları dün gazetemizi ziyaret etti. Öyle bir tablo çizdiler ki, tası tarağı toplayıp bir an önce İstanbul'dan kaçmak galiba en iyisi diye düşünenler çıktı.
Başkan Gürtuna'nın İstanbul'un tarih boyunca gördüğü en büyük felaketlerden birisi diye nitelendirdiği yasal düzenleme, 4 gün önce TBMM'den bir oldu bitti ile geçirildi. Kamu Mallarının Tüketimi Kanunu görüşülürken, iktidar partilerince verilen tek maddelik ortak bir önergeyle sadece İstanbul Belediyesi'nin kasasından 500 trilyona el konuldu...
Başkan Gürtuna, 1.5 katrilyon liralık bütçenin üçte biri giderse ben ne yapabilirim ki diyor ve ekliyor:
Eğer bu yanlış Çankaya'dan dönmez ve Meclis'te yeniden ele alınıp düzeltilmezse İstanbul'un tüm yatırımları durur. İstanbul'u modern bir kent haline getirme çabalarımız durmakla kalmaz, mevcut durumu dahi koruyamayız.
Anlayacağınız zaten megaköy durumundaki İstanbul daha da köyleşecekmiş. Peki İstanbul'a böylesine ağır bir kazık atılırken Meclis'teki İstanbul milletvekilleri ve muhalefet partileri neredeydi? Haberleri dahi olmamış...
Yasaya göre o kentte elde edilen tüm vergi
Dünya biyoteknoloji pazarı, yalnızca ilgili şirketler ve onların yarattığı katma değer dikkate alındığında 63 milyar dolar. Bu pazarın 2010 yılında 160 milyar dolarlık bir düzeye ulaşacağı tahmin ediliyor.Peki biyoteknoloji ne? Kapsamı ve uygulama alanları nereler? İşte bu sorunun cevabı:Biyoteknoloji, tanım olarak "zel kullanımlara y"nelik ürün ve işlemleri d"nüştürmek veya oluşturmak için biyolojik sistemleri ve canlı yapıları kullanan teknolojik uygulamalardır. Milattan "nce 1700'lere kadar giden tarihi bir geçmişi vardır. İlk kez mayalama amacıyla kullanılan biyoteknoloji, bugün aşılar, ilaçlar, hastalık tanımları, gen tedavisi, doğal üretime alternatif olarak kimyasal y"ntemlerle endüstriyel üretim, tarım - hayvancılık, bitkisel üretim, enerji, ormancılık, su ürünleri gibi doğrudan insanı ilgilendiren geniş uygulama alanları bulunmaktadır. Dünya korkunç hızla bir yerlere gidiyor. Bilişim teknolojisi çağa damgasını vurdu. Ama sanki yerini biyoteknolojiye bırakmak üzere. Moleküler Biyoloji ve Genetik'in bugün geldiği nokta ve on yıl sonrası için hedeflenenler, sanki içinde bulunduğumuz yüz yıla adını verecek gibi... Tohum altından pahalı Ama aradan yıllar geçtikten sonra