Milli Eğitim Bakanı Selçuk dün televizyonlardaydı. Yeni bir şey söyledi mi? Evet demek zor. Topu gelecek haftaki Bakanlar Kurulu toplantısına attı. Selçuk, yüz yüze yapılacak tek sınavla 22 Ocak’ta öğrencilere karne vermek istediklerini belirtti.
Yarıyıl tatilinin öne alınmasına ilişkin olarak farklı senaryolar olduğunu söyledi.
Merakla beklenen öğretmen atamaları konusunda ise bu alandaki sorumluluğun tek başına kendilerine ait olmadığını ifade etti! Öğretmenlerin bir an önce aşılanması için çalışmaların sürdüğünü ve vadedilen 500 bin tabletten 150 binin dağıtıldığını söyledi!..
Açılım şart!
Öğrenciler evde çok sıkıldı. Uzaktan eğitim ise bıktırma noktasına geldi.
Sıkılan sadece onlar mı?
Ebeveynler de burunlarından soluyor.
Bu olağanüstü koşullarda, kabahatli aramak ve enerjimizi boşuna tüketmek yerine, hep birlikte çözüm için kafa yormalıyız.
Eğitimin, içinden geçtiğimiz zor süreç nedeniyle onlarca sorunu vardı. Ona şimdi bir tane daha eklendi.
Öğrenciler mücbir nedenlerle de olsa okul değiştiremiyor!
Bırakın aynı kent içerisindeki nakilleri, bir kentten başka bir kente taşınsanız bile çocuğunuza okul bulamıyorsunuz, bulsanız da kaydını gerçekleştiremiyorsunuz!
MEB, nakillerin ortaya çıkardığı sakıncaları samimi bir şekilde ortaya koymadığı sürece, bu konudaki kamuoyu baskısının önüne geçemez.
“Eğitim zaten uzaktan yapılıyor, ha orada olmuş, ha burada ne fark eder” diyenler mutlaka çıkacaktır ama bu hiç doğru bir yaklaşım olmayacaktır.
Eğitimde zorlama olmaz! Olmamalı da!..
İşsizlik azalmış!
Kim nereden bakarsa baksın, kim ne derse desin, koronadan sonra en büyük sorunumuz işsizlik.
Korona nedeniyle hepten bozulan moraller, TIMSS sonuçlarıyla, bir nebze de olsa düzeldi.
Eğitimdeki bu pozitif tırmanış, pandemi nedeniyle umarız sekteye uğramaz. Aynı tempoda devam eder!..
Bakan Selçuk, “Uluslararası Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırması TIMSS 2019 sonuçlarına göre, Türkiye, ölçek orta noktasının yani 500 puanın her iki alanda da ilk kez üzerine çıktı” müjdesini verdi!
Önemli bir başarı. Peki, bu kadarı yeterli mi, daha da önemlisi bu yükseliş ne anlama geliyor?
Çıtayı aştık!
Gelin isterseniz önce TIMSS sonuçlarına bir göz atalım. Sonra, Bakan Selçuk bu konuda ne diyor, onu dinleyelim. Ondan sonra da biz ne düşünüyoruz, onu paylaşalım.
TIMSS’in, Uluslararası Eğitim Başarılarını Değerlendirme Kuruluşu (IEA) tarafından 4 yıllık periyotlarda gerçekleştirilen bir başarı izleme araştırması olduğunu belirten Selçuk, araştırmayla 4 ve 8’inci sınıf düzeyindeki öğrencilerin matematik ve fen alanlarındaki başarılarının değerlendirildiğini ifade etti ve şu bilgileri paylaştı:
“Matematikte, 2015’te
Bilim insanı kime denir konusunda farklı görüşler var.
En iyi bilim insanı, en popüler olan mı, en çok yayın üreten mi, en çok para kazanan mı, en çok öğrenci yetiştiren mi yoksa hepsini birden yerine getiren mi?..
Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Serhat Kaya, konuya farklı bir pencereden bakıyor ve yeni tartışmaları da beraberinde getiriyor:
“Bilim insanlarının atıf almaları, çalışmalarının başka kişilerce değerlendirilmesi elbette çok önemlidir. Ancak sayılar (atıf ya da yayımlanan makale sayısı) tek başına bir şey ifade etmez.
Bugün bahsi geçen çalışmaları (çok atıf) yapan insanlar, daha az atıf alan, başka bilim insanlarının çalışmaları üzerinden kendi çalışmalarını yapar.
Bu da demektir ki atıf tek başına bir başarı göstergesi değildir, nitelikli yayın daha önemlidir.
Bir soruna yanıt aramak için bizler ömrümüzü harcamak isteriz, ancak ülkemizin bilim insanı politikasındaki yapısal sorun buna müsaade etmiyor.
Bunu anlamak i&cced
Korona nedeniyle öyle ya da böyle tüm sektörler bir şekilde etkilendi.
Bizim gibi turizmin lokomotif olduğu ülkelerde ise etkilenen sadece sektör değil ülke oldu!
Turizmin en çok sekteye uğrattığı ülkelerin başında İspanya geliyor.
Ulusal İstatistik Enstitüsü’nün (INE) verilerine göre ocak-ekim döneminde İspanya’ya gelen
ziyaretçi sayısı yüzde 76 azalarak 74,4 milyondan 17,9 milyona düştü.
Aynı dönemde turizm geliri de yüzde 87 düşüşle 81,8 milyar avro’dan 18,6 milyar avro’ya geriledi.
Gayrı safi yurtiçi hasılasının yüzde 12’si turizmden oluşan İspanya’nın turizmdeki birinci pazarı olan İngiltere’nin aldığı kararlar, ülkede fırtınalar estirdi.
İspanya’nın salgın nedeniyle 25 yıl geriye düşeceği konuşuluyor.
Televizyonlarda, hemen her gece, onlarca profesörü evimize konuk ediyoruz.
Hemen her konuda uzun uzadıya konuşuyorlar.
Bazıları var ki her konuda ama her konuda ahkâm kesiyor.
Siyaset, eğitim, yargı, sağlık, tarım, deprem, ekonomi demeden gündemde ne varsa, uzman olarak başköşede oturuyor ve konuştukça konuşuyorlar.
Konuşmasınlar mı?
Elbette konuşsunlar. Toplumu aydınlatsınlar ama birinin ak dediğine, diğeri kara demeden.
Daha da önemlisi, kendi uzmanlık alanlarında ve bugüne kadar bilim adına ortaya koydukları çerçevesinde konuşurlarsa hem çok daha inandırıcı olurlar hem de bilimi ve bilim insanlarını onore etmiş olurlar.
Akademik kariyer ile bilim insanı olmak çok farklı şeyler.
Sadece ÖSYM’nin yaptığı sınavlara 10 milyon aday giriyor.
MEB’in yaptığı sınavları da dikkate aldığımızda, hemen her yıl 15 milyon aday sınavlar için ter döküyor.
Buna bir de 20 milyona yakın aile büyüklerini katarsak müthiş bir rakam!
Sınav sektörü işte bu yüzden burnundan kıl aldırmıyor, ÖSYM işte bu yüzden Ali kıran baş kesen!
Peki, harcanan onca paraya, onca zamana, onca emeğe değiyor mu?
Sınava girip de hayaline kavuşan yüzde kaç?
Sınav sektörü dışında sevineni var mı?
Adaylar, aileler, bir üst öğretim kurumları ya da işverenler, yapılan bu seçimden memnun mu?
Zor günlerden geçiyoruz.
Kenetlenmemiz gerekirken daha da hırçınlaştık.
Ülkedeki genel hava ne ise, evlerde, çarşıda, pazarda, iş yerlerinde, her yerde o!
Sıkıldık hem de çok sıkıldık.
Bir de üzerine ekstra sorunlar eklendiğinde zıvanadan çıkıyoruz.
Koronanın yarattığı stres nedeniyle eğitim kazanı fokur fokur kaynıyor.
Kaynamayan kazan mı var ki diyenler çıkabilir ama eğitim de en az ekmek, su kadar önemli!
Özellikle de fırsat eşitliğine dayalı adil bir eğitim!..