MİLLİ Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam, öylesine bir yabancı dil fırtınası estirdi ki, eğitimin diğer sorunlarını bir haftalığına da olsa unuttuk gitti. Belki de istediği buydu...
Bu arada önümüzde yığınla faks ve sürekli çalan telefonlar var. Verdikleri mesaj, yabancı dille eğitime son vermenin pek o kadar kolay olmadığı...
Bu konudaki gelişmeleri sıcağı sıcağına sizlere aktarma hakkınız saklı kalmak koşuluyla, bugün iki farklı konuyu gündeme getirmek istiyoruz. Birincisi hep horlanan, itelenen, küçümsenen açıköğretim öğrencileri, ikincisi ise iki yıllık meslek yüksekokulu mezunları...
YÖK Başkanlığı döneminde, açıköğretim fakültesi mezunlarının, diğer fakültelerden hiçbir farkı olmadığı yönünde genelgeler çıkartan Mehmet Sağlam'ın şimdi yan çizerek, öğretmenlik başvurularında kendilerini safdışı bırakması açıköğretimlileri çok üzmüş.
Eğitim fakültesi dışındakilerin öğretmenlik yapmalarının yanlış olduğunun altını çizerek, açıköğretimlilerin kızgınlıklarına neden olan uygulamalara dikkat çekmek istiyorum.
* İşsiz ne kadar üniversite mezunu varsa, hepsine öğretmenlik hakkı tanınırken, diplomaları, diğer üniversitelerle eşdeğer sayılan, üstelik bir yıllık eğitim formsayon eğitimi alanlara bu hakkın tanınması...
* Açıköğretimin verdiği eğitimi ciddiye almayıp, öğretmenlik hakkı vermeyen Milli Eğitim Bakanlığı'nın, öğretmen lisesi ve iki yıllık eğitim enstitüsü mezunu 130 bin öğretmenin lisans tamamlama eğitimini, ciddiye almadığı açıköğretim kanalıyla yapması...
* Milli Eğitim Bakanlığı, madem açıköğretimi ciddiye almıyordu, neden açık lise uygulaması başlattı. Kendileri, üniversitenin diplomasını kabul etmezse, başkaları onların verdiği lise diplomasını kabul eder mi?..
Çeşitli nedenlerle uzaktan eğitim yönetmi olan açıköğretimi tercih ederek, zor koşullarda mezun olanları rencide etmeyecek bir ortamın yaratılması, yeni küskünler yaratılmasını önleyecektir...
Açıöğretimliler gibi hep horlanan bir başka kesim ise, iki yıllık üniversite mezunlarıdır. Dört yıllık fakülte mezunlarından sadece iki yıl eksik eğitim almalarına karşın, adeta ilkokul mezunlarıyla eşdeğer tutuluyorlar.
Örneğin askerliğe ele alalım. Böyle adaletsizlik olmaz. 4 yıllığı bitiren subay oluyor, maaş alıyor, iki yıllığı bitirenler er oluyor, maaş alamıyor. 4 yılı bitirenler şef oluyor, müdür oluyor, birinci dereceye kadar terfi ediyor, neredeyse iki kat maaş alıyor. İki yıllıklar ise, 8, 9 yıl fazladan eğitim görmelerine karşın ilkokul mezunlarıyla eşdeğer tutuluyor.
Ondan sonra da, hiç sıkılmadan soruyorlar:
"Niye bu iki yıllık meslek okulları tutmadı? Niye bu okullara ilgi olmuyor? Niye Türkiye'de ara elamanı yetişmiyor..."
Önce sorun ve çözümsüzlük yaratıp, arkasından da ahkam kesmeyi ne kadar da çok seviyoruz...
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025