Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Üniversitelere başvuru sayısında patlama var. İki milyona ulaştı. Ama bu, gençler ille de üniversitede okuyacak anlamına gelmiyor. Çünkü geçen yıl 170 bin kontenjan boş kaldı.
Fazla değil on yıl öncesine kadar, üniversite olsun da neresi olursa olsun mantığı hakimdi.
Hangi üniversite, hangi bölüm, pek de o kadar önemli değildi.
Çünkü üniversite bir statü kaynağıydı...
Peki şimdi durum ne?
Bir yanda üniversiteye girmek için rekor başvuru gerçekleşirken, öte yanda neden boş kontenjan rekoru kırılıyor?..

Kafalar karma karışık
Başvuru sayısındaki artışın en önemli nedeni, elinde iyi bir diploma olmadan iş bulmanın, neredeyse artık imkansız hale gelmesi.
Boş kontenjanların gerekçesi de aynı. Yani önemli olan artık herhangi bir diploma değil, sizi farklı kılacak bir diploma.
Gençlerin kafası da işte bu yüzden karma karışık...
Hem üniversitede okumak istiyorlar hem de çok istedikleri bir yer olmasa bile, mezun olduklarında iş bulmalarına olanak sağlayacak bir fakülteye kapağı atmanın peşindeler.
Bunu yapan da var yapamayan da.
Ve bu süreç önümüzdeki yıllarda, çok daha acımasız hale gelecek.

Diplomalı işsizler
Üniversite mezunları, işsizlik sıralamasında, en önlerde yer alıyor. Şu anda işsiz üniversite mezunlarının sayısı milyonlarla ifade ediliyor.
Sadece ve sadece, öğretmen olmak için yola çıkan eğitim fakülteleri ile fen edebiyat fakültesi mezunlarının sayısı, bir milyonun üzerinde.
İşsiz mimar, mühendis sayısı da onlardan az değil.
İdari bilimler fakültelerinden mezun olanlar da işsizlik yarışında hep ilk üçteler.
Sosyal bilimler, yabancı diller, güzel sanatlar ve spor mezunlarına da bir dokunun bin ah işitin...
Ve bütün bu gençler, iyi bir lise, iyi bir üniversite için yıllarca dershaneye gitti, on binlerce lira harcadı, gece gündüz, hafta sonu bayram tatili demeden dershanelerin yolunu tuttular. Ne çocukluklarını yaşayabildiler ne de gençliklerini...
Ve ödülleri işsizlik oldu!..

Sorun nerede?
Ülkemizde dünden bugüne, ne insan gücü planlaması var ne de kariyer. Ne üç çocuk yetmez derken onların geleceğini düşünüyoruz ne de eğitime yön verirken...
Yeni YÖK yasa tasarısı hazırlandı. Hem de YÖK tarafından, bu konularla ilgili tek satır gördünüz mü?
Yükseköğretimin, ülke ihtiyaçları doğrultusunda yeniden yapılandırılacağına ilişkin detaylar gözünüze çarptı mı?
Örneğin tanımlanmış ve eğitimi yapılan meslek çeşitliliği ciddi ülkelerde on binlerle ifade edilirken, bizde neden bini bile bulmadığı hiç sorgulandı mı?..
Hiçbirisi olmadı.
Çünkü, ne eğitim ve çocuklarımız ne de onların geleceği, hiç kimsenin umurunda değil...

Moralinizi bozmayın
Evet tablo hiç de parlak değil. Ama siz yine de moralinizi bozmayın. Çünkü okuyabildiğiniz kadar okumak, her zaman için okumamaktan daha iyidir.
Bizim bu kadar feveran etmemizin nedeni, eğitime ayrılan kısıtlı kaynak ve çocuklarımızın geleceğinin hovardaca harcanması.
Konu biraz ciddiye alınsa, sihirli bir dokunuş gibi her şey yoluna girebilir. Ama olmadı, olmuyor. Ancak, bundan sonra da olmayacak anlamına gelmemeli.
2013’e büyük umutlarla girdik ve bu umudumuzu hala koruyoruz.
Bu yıl, kesinlikle önceki yıllardan farklı olacak. Akıl ve bilim, sıradanlığın, boş vermişliğin, partizanlığın önüne geçecek. O olduğunda da zaten gerisi kendiliğinden gelecek...

Adaylar niye şaşkın?
Yazının başında da belirttiğimiz gibi geçen hafta, iki milyon aday, iyi bir gelecek arayışı için üniversiteye başvurdu.
Üniversiteler, eğer önümüzdeki 7 aylık süreçte yeniden yapılanıp, bir de kendilerini iyi anlatırlarsa, değil kontenjanların boş kalması, puanlarını en yükseklere tırmandırabilirler.
Aynı şekilde adaylar da, üniversite ve meslek arayışına erken başlayıp, kendileri için en doğru üniversite ve meslek seçimini bir an önce gerçekleştirirlerse, mutlu sona ulaşmak için ortada hiçbir neden kalmaz.
Bu o kadar zor mu?
Kesinlikle hayır.
Bu konuda en büyük görev, ne YÖK’e ve ÖSYM’ye ne de MEB’e düşüyor. Gençlerin geleceği onlara kaldıysa zaten yandılar. Aile büyükleri ve öğretmenler, bu konuda en önemli referans. Çünkü çocuklarını ve öğrencilerini en iyi onlar tanıyor. Ama böylesi önemli bir görevi üstlenmek de her türlü ayrıntıyı bilmeden olmuyor.
İşte bu yüzden, adaylar testlerle boğuşurken, büyükler de sistemi, üniversiteleri, meslekleri ve geleceğe yönelik trendleri araştırsalar çok iyi olur...
Özetin özeti: Ne olur çocuklarınızın geleceğini şansa bırakmayın...