EĞİTİMDE tansiyon giderek yükseliyor. Eğer, tedirginliğin ve kışkırtıcılığın yerini sağduyu almazsa, durum daha da vahimleşebilir.
Örneğin yabancı dille eğitim konusunda, hiç yokken, kamuoyunun zihni bulandırıldı. Büyük bir ihtimalle, sonuçta hiçbir şey değişmeyecek ama, kafalar karmakarışık oldu.
Hükümet adına, bundan daha büyük talihsizlik olamaz. Çünkü, hem Başbakan, hem de Başbakan Yardımcısı yabancı dille eğitim yapan okullardan mezun. Şimdi bu durumda, yabancı dille eğitimin milli kültürü ve Türkçeyi yok ettiğini hala savunabilecekler mi?
Giderek tırmandırılan bir başka nokta ise; "Madem Anadolu liselerinde, bazı derslerin İngilizce, Fransızca, Almanca okutulması kaldırılıyor. O halde imam hatiplerde de bazı derslerin Arapça okutulmasına son verilsin" şeklinde. Yani durduk yerde, imam hatip liseleri bir kez daha tartışma ortamının içine çekiliyor.
Daha önce de defalarca yazdık. Eğitimin mümkün olduğu kadar siyasetten uzak tutulması gerekir. Siyasetçiler, politikada olduğu gibi kinlerini, nefretlerini, inatcılıklarını, takıyyeciliklerini, eğitime taşıdıkları takdirde, kamplaşmalara neden olacaklar ki, bu da çok tehlikeli.
Şunun altını çok iyi çizmek gerekir: Türkiye'de veli ve öğrencilerin isteği, öyle ya da böyle, yabancı dilin iyi bir şekilde öğrenilmesidir. Kırk yıllık tecrübe de göstermiştir ki, Anadolu liseleri ve kolejlerdeki bugünkü yöntem dışında başka bir yöntemle, daha iyi yabancı dil öğretildiği görülmemiştir. Bizim de, diğer destekleyenlerin de, mevcut durumu savunmasının nedeni budur. Ama kaldırmayı düşünenler ve kaldırılmasını savunanların, ortaya attıkları her iddia, inandırıcılıktan çok uzak.
Sonuç olarak, bir yabancı dile, örneğin İngilizceye her ne şekilde olursa olsun karşı çıkmak, bugünü inkar etmek olur. İngilizce artık sadece İngilizlerin dili değil, bir dünya dilidir. Zamanında nasıl ki, Arapça, Farsça, Türçe, Fransızca bir dünya dili ise şimdi de İngilizce o işlevi görüyor. Eğer biz dilimizin yani Türkçenin dünyada bir yükselen değer olmasını istiyorsak, olaya duygusal olarak değil mantıklı olarak yaklaşıp, Türkçe için, Türkiye için çok daha fazla ne yaparız, onu düşünmemiz gerekir.
Veli ve öğrencilerin kafasını karıştıran bir başka konu ise, "Olgunluk sınavı". İlk denemesi nisan ayında yapılacakmış. Projeye göre, üniversite giriş sınavları kaldırılarak onun yerine, Lise 1, 2 ve 3'üncü sınıfta yapılan sınavlarla öğrenci alınacakmış. Bu sınavlarda öğrenciye sadece belirli derslerden değil, lisede gördüğü tüm derslerden soru sorulacakmış. Amaç da, öğrencileri dershane bağımlılığından kurtararak, sınıf içi eğitime yöneltmekmiş. Bu sınavlardan ilki de deneme amacıyla, nisan ayında yapılacakmış.
Hep, "miş"li, ifadeler kullandım. Çünkü, yabancı dil konusunda olduğu gibi, kesinleşmiş bir şey yok. Ama, bir sabah kalktığımızda sistemin değiştiğini görürsek de hiç şaşırmayalım.
İşin özeti, okullarda bir telaş var. Herkes panikte. Bu yüzden bakanlığın etraflıca bir açıklama yapması gerekir.
Böyle bir sistem, uygulanmaz değil. Ama Türkiye'de olmaz. Ülkenin dört bir yanındaki okullar arasında bir standart sorunu olmayan Almanya için düşünülebilir. Ancak, bırakın Doğu'yla Batı arasındaki farkı, İstanbul'un iki semti arasındaki okullarda bile uçurum olan bizde zor, hem de çok zor...
Yani uygulanamaz. O halde kafa karıştırmak niye?..
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025