Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

9. Yükseköğretim Tanıtım Ganleri ve Eğitim Fuarı için dün Antalya’daydım. Hava muhteşemdi. Denize giren turistler de vardı güneşleyenler de. Ama havadan, denizden ve doğal güzelliklerden çok daha muhteşem olanı gençlerdi.
Antalya’ya ne zaman gelsem hep mutlu dönüyorum. Çünkü soran, sorgulayan, her zaman çok daha iyisini arayan gençlerle karşılaşıyorum. Hemen her yıl ÖSS’de ilk üçe girmeleri boşuna değil.
Fen, anadolu, sosyal bilimler, klasik ve meslek liseleriyle tüm öğrencileri, istisnasız Türkiye’nin en donanımlı lise öğrencileri. Kaleiçi Rotary ve Rotaract Kulüplerinin ortaklaşa düzenlediği bu etkinliğe bir, ikisi hariç kuruluşundan bu yana geliyorum. Katılımcı üniversite sayısı bu yıl 50’ye ulaşmış. KKTC ve yurtdışı üniversitelerden temsilciler de vardı. Standlar, her yıl olduğu gibi bu yıl yine çok yoğundu. Üç günde 30 bin yakın kişi gezmiş.
Üç gün boyunca değişik konferanslar gerçekleşmiş. Bizim sohbetimizin konusu ise yeni sınav sistemi, ünivesiteler, meslekler ve işsizlikti. Salon ise her zamanki gibi yine tıklım tıklımdı. Ayakta durmak için bile yer yoktu. Ve her biri soru sormak için yarıştı. Bir saatte toparlamamız gerekirken üç saate sarktı.
İşte ısrarla merak ettikleri konulardan bazı satır başları:
-  En iyi üniversiteler hangileri?
-  İşsiz kalmamak için hangi mesleklere yönelmeliyiz?
-  Üniversitelerin yurt sorunu neden çözülmüyor?
-  180 TL’lik burs ile büyük kentlerde yaşamak mümkün mü?
-  Aile ve öğretmenlerimizin yönlendirdikleri mesleklere mi yoksa kendi istediğimiz mesleklere mi yönelelim?
-  Katsayı sorunu ne zaman çözülecek?
-  Gelecek yıl uygulanması düşünelen yeni sınav sistemi neleri değiştirecek? Avantajları ve dezavantajları neler?
-  İlle de herkes üniversiteye gitmek zorunda mı?
-  Sosyal bilimleri seçen öğrencilere neden ille de matematik ve fen dersleri dayatılıyor.
-  Devlet üniversiteleri mi yoksa vakıf üniversiteleri mi?
-  Dersaneye gitmeden de üniversiteyi kazanmak mümkün mü?
-  Stres ve konsantrasyon bozukluğu ile nasıl baş edebiliriz?
-  Türk üniversitelerinin dünyadaki yeri ne?
-  Siyasetçiler neden eğitime daha fazla önem vermiyorlar?
Beklentiler yüksek
Antalya’da iyi bir üniversite olmasına rağmen öğrencilerin hedefi Ankara ve İstanbul. Çünkü çok daha fazlasını istiyorlar. Rakipleri de başkaları değil, kendileri. Kendi içlerinde yarışıyorlar ve ne istediklerini çok iyi biliyorlar. Örneğin pek çok kentte, üniversiteyi kazanayım da neresi olursa olsun mantığı hakimken Antalya’da bunun tam aksi bir durum söz konusu. Hedefler belli. Örneğin tıbba ya da hukuka gitmek istiyorsa, en iyiler hangileri ve A fakültesi’nin, B Üniversitesi’ndeki fakülteye göre üstünlükleri ne gibi sorular geliyor.
Peki okullarda onların bu yoğun bilgilenme arzularını karşılayacak bir rehberlik alt yapısı var mı? Evet demek zor. İşte düzenlenen bu eğitim fuarları o açığı kapatıyor.
Eskiden bu tür organizasyonlara sadece vakıf üniversiteleri yoğun ilgi gösterirdi. Ama şimdi devlet üniversiteleri de artan bir şekilde fuarlarda yerlerini alıyor. Çünkü iyi öğrencileri başkalarına kaptırmak istemiyorlar.
Keşke tüm sivil toplum örgütleri böylesi yararlı aktivitelere imza atsalar ve keşke her kent eğitimi böylesine yaşamın bir parçası haline getirebilse...
Son bir haftada ordan oraya uçup duruyorum. Batman, Çanakkale, İstanbul, Ankara ve Antalya arasında dolaşıp durdum. Ama beni çileden çıkartan yolların uzunluğu değil, THY’nin rötarları oldu. Cuma günü Ankara’da olmam gerekiyordu. Bir saat gecikmeyle gittim. Ankara’dan Antalya’ya uçak olmadığı için tekrar İstanbul’a dönmem gerekti. Tam iki saat rötar yaptı.Antalya uçağını kaçırdım. İkincisini zor yakaladım.
Ne bir bilgilendirme var ne de özür dileme!
Ayrıca kime sorsanız hemen herkesin bir hikayesi var. Tıpkı THY’nin gibi. Onlar da biz yolculardan şikayetçi. Örneğin geçen gün, bir yolcu, valizinde cep telefonunu açık unutmuş o yüzden gecikme olmuş. Ama görünen o ki, Atatürk Havaalanı artık İstanbul’a yetmiyor.
Özetin özeti: Gençler kesinlikle, ülkeye yön verenlerden çok daha ilerideler. Ama onları da köreltmenin ötesine geçemiyoruz...