Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye, yarın tarihi günlerinden birini daha yaşayacak. Genel seçim havasındaki yerel seçimlerde oy patlaması olursa hiç şaşırmayın. Seçime, başta gençler olmak üzere toplumun hemen her kesiminden öylesine ilgi var ki, katılım oranı bakımından rekor çıkabilir.
Siyasete karşı her zamankinden çok daha fazla ilginin olması demokrasinin daha iyi işliyor anlamına geliyor ki, bundan da mutluluk duymalıyız.
Oyunuzu kime vereceğiniz sizin kararınız. Bu konuda en ufak bir dayatmada ya da yönlendirmede bulunmak yanlıştan da öte etik değil. İsteyen istediğine oyunu verir, istemeyen de kimi neden istemediğini ilan edebilir ama başkalarından aynı yönde hareket etmesini isteyemez. Yoksa bunun adı demokrasi olmaz.
Bunun aksi yönde hareket eden yok mu? Fazlasıyla var. Liderlerin kampanyasına bakın yeter. Neden kendilerine oy verilmesi gerektiğinden çok, niye karşı tarafa oy vermemeleri gerektiğini anlatıyorlar. Oysa doğru olan, hangi partiye ya da hangi belediye başkan adayına, niye oy vereceğimiz olmalıydı.
Peki liderler kampanyalarını yanlış zemin üzerine oturtuyor da biz seçmenler doğru olanı mı yapıyoruz? Onu da yarın akşam göreceğiz. 

Nasıl bir sonuç çıkar?
Demokrasinin olmazsa olmazlarından biri mutlaka sandığa gitmekse, bir diğeri de verilen o oyu bilinçli kullanmaktır. Yoksa eksik demokrasi olur.
Takım tutar gibi ille de benim partim, benim liderim anlayışı partileri bir uçtan ötekine götürür ki, bugüne kadar bu yöntemin hiçbir yararı görülmedi. Umarız bu kez alışkanlıklar, ideolojik takıntılar ve kızgınlıklar değil akıl ve mantık hâkim gelir.
Türkiye, yarınki demokrasi sınavından nasıl bir not alacak? Nasıl bir sonuç çıkacak? İşte bu konuda en çok konuşulan seçenekler:
-Seçmen bildiğini okumaya devam edecek.
- Balans ayarı yapacak.
- Erken genel seçim için sinyal verecek.
- Herkes kazandım diyecek.
- Bir deprem kaçınılmaz olacak. İktidarı da vurabilir, muhalefeti de...
Evet, yarın önemli bir gün. Şaşırtmayı seven halkımız bakalım bu seçimde de birilerini ters köşeye yatıracak mı?..
Öyle ya da böyle, çıkacak sonucun ülkemize hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyoruz. Kazanan Türkiye, demokrasi ve o belediye başkanlığı koltuklarını en çok hak eden ve en iyi temsil edecekler olsun.

Bu kadarı da ayıp
Öğrenci değişimi yoluyla her yıl binlerce öğrenci yurtdışına gidiyor. Devlet liseleri ya da üniversitelerinden gidenler için bir sorun yok. Ama kolejler ve vakıf üniversitelerinden yurtdışına gitmek olağanüstü mali külfeti de beraberinde getiriyor.
Örneğin, birçok özel öğretim kurumu, geçici bir süre için yurtdışına giden öğrencisinden öğrenim ücreti almazken, önemli bir bölümü, öğrenci tasdiknamesini alıp gitse de ille de okul ücretini istiyor. Yoksa geri döndüğünüzde kabul edilmeyebilirsiniz tehdidini savuruyor.
Böyle durumlarda veliler hem Türkiye’deki okula hem de yurtdışındaki okula ücret ödediklerinden çok zor durumda kalıyorlar.
Halbuki yurtdışı öğrenci değişimi özellikle teşvik edilmelidir. Çünkü yurtdışına gidip gelen her öğrenci sadece kendini geliştirmekle kalmayacak okuluna da yeni bir hava getirecektir.
Okul yöneticileri ise olaya öncelikle mali açıdan bakıyor: Giden öğrenci sayısı arttığında bütçeler altüst oluyor. Bu da farklı sorunları beraberinde getiriyor. Tümüyle vazgeçmemiz mümkün değil.
Peki bu durumda orta yol bulunamaz mı? Örneğin, öğrenim ücretinin tamamı değil de, bir bölümü alınamaz mı?..
Özetin özeti: Neden hep bir uçtan ötekine gidiyoruz. Makul olanı yapmak o kadar zor mu?