İstanbul Üniversitesi’nde ilginç mi ilginç bir seçim dönemi yaşandı. Rektör Söylet hakkında dosyalar havada uçuştu. Ama bu “yıpratma“ kampanyası, öğretim üyeleri üzerinde ters etki yarattı. Oy vermeyecek olanlar bile, tercihini ondan yana kullandı. Çünkü Yunus Hoca’yı 4 yıldır yakından tanıyorlar...
Seçimde havada uçuşan elbette sadece dosyalar değildi. Cumhurbaşkanı ile kol kola çekilmiş fotoğraflar, YÖK ve iktidarın kesin adayı bu diye lanse edilenler, güç birliği oluşturup tek aday olarak girenler de vardı.
Ama Rektör Söylet’in oyları azalacağına, neredeyse üç kat arttı.
Yunus Hoca, 4 yıl önce 483 oyla birinci olan Prof. Ali Akyüz’ün ardından 467 oyla ikinci olmuştu, şimdi 1207 oy aldı.
Peki bu müthiş oy artışı, Ankara’da birilerini rahatsız etti mi, eder mi? Özellikle de YÖK’ü!
Herkesi kucakladı
Yunus Hoca’nın oylarını zirveye taşımasının en önemli nedeni olarak, rektör atandıktan sonra, herkesi kucaklaması gösteriliyor. Bu durum, Ankara’da birilerini rahatsız etse de, kişiliğe, başarıya, çalışkanlığa ve aidiyete önem veren hocalar tarafından kabul gördü.
İstanbul Üniversitesi’nin bölünmesine, Cerrahpaşa ve Çapa’nın Büyükçekmece’ye taşınmasına şiddetle karşı çıktı, gerekirse rektörlükten istifa edeceğini söyledi. Bu da kendisine çok puan kazandırdı.
İkili ilişkilerdeki başarısı ve mütevazılığı da, bu artılarına eklenince sandıktan zaferle çıktı.
Peki bütün bunlar rektör olmasına yetecek mi?
İşte cevabı çok zor bir soru!..
Şimdi ne olacak?
Mevcut sisteme göre, seçimde en yüksek oy alan 6 aday YÖK’e bildirilecek. YÖK de aday sayısını 3’e indirerek Çankaya’ya sunacak. Cumhurbaşkanı Gül de bu adaylardan birini rektör olarak atayacak.
İşte asıl kritik dönem şimdi başlıyor. Yani rektör olmak için rakiplerinizden iki, üç kat fazla oy almak yetmiyor. YÖK bir çelme atsa yandınız. Yani ilk sıradaki adayı alıp, alt sıralara da atabilir, ilk 3’ün dışında bırakıp Çankaya’ya da göndermeyebilir. Yasa kendilerine bu hakkı veriyor ve bu yetkisini de sık sık kullanıyor.
Peki, YÖK, yakın bir zamana kadar kendisi de YÖK üyesi olan ve etik olmayacağı gerekçesiyle seçim öncesinde, bu görevinden istifa eden Prof. Söylet’e, böylesine bir “kazık“ atabilir mi?
Akademik çevreler, YÖK, YÖK’lüğünü her zaman yapabilir görüşünde. YÖK’te hocayı sevenler kadar sevmeyenler de var. YÖK Başkanı olmasına ramak kalmışken, şimdi YÖK üyelerinin iki dudağı arasında kalmak, eminiz ki hocanın da hiç hoşuna gitmiyordur. Ama yasa böyle...
YÖK’ün gazabına uğramadan, sandıktan çıktığı şekilde ilk sırada ya da sonraki sıralarda Çankaya’ya giderse ne olur?
Şu ana kadar görünen şekliyle Çankaya’dan veto yiyecek izlenimi görünmüyor. Ama hiç belli de olmuyor.
İTÜ Rektörü Muhammed Şahin de seçimde açık ara birinci olmuş ama hem YÖK’ten hem de Çankaya’dan veto yiyerek, koltuğundan olmuştu.
Yani Köşk’ten resmen açıklama yapılıncaya kadar, hiçbir rektör adayı için her şey bitmiş değil...
Bravo Tükel’e
Rektör adayları içerisinde demokratik anlamda en net tavır koyan Prof. Dr. Raşit Tükel oldu. Sandıktan ikinci sırada çıkmasına rağmen, rektörlük benim değil, birincinin hakkı diyerek adaylıktan çekildi.
Bu tavrını, seçimden önce, çok açık bir şekilde duyurmuş ve herkesten de bu tavrı beklemiş ama yalnız kalmıştı.
Demokrasi adına istediği tek şey, hocaların iradesine saygı gösterilmesiydi. Kendisi bunu gösterdi. Keşke herkes aynı duyarlılıkta olsa.
Raşit Hoca, bu davranışıyla, bu dönem rektör olamayacak ama şimdiden söylüyorum, gelecek seçimin galibi kesinlikle o olacaktır...
İstanbul Üniversitesi, ülkemizin ilk ve en büyük üniversitesi, her yönüyle Türkiye’ye örnek olmak zorunda. Raşit Hoca ile başlattığı bu demokratik tavrını her yönüyle devam ettirmeli, sandığa olan inancı ve güveni pekiştirmelidir...
Özetin özeti: İstanbul Üniversitesi’nde yapacak o kadar çok iş var ki, bu süreç hemen tamamlanmalı ve yeni rektör hemen kolları sıvayıp işe başlamalıdır. Hayırlısı kimse o olsun. Kendisine şimdiden başarılar diliyoruz...