Öğretmenlerimizin hangi koşullarda görev yaptıklarına ilişkin anket sonuçlarını dün yayınlamış, değerlendirmeyi de bugüne bırakmıştık.
Öylesine çarpıcı sonuçlar var ki, üzerine saatlerce konuşabilir. Örneğin gazete okumayan öğretmenler, nasıl okuyan bir gençlik yetiştirebilirler? Ya da ay başını zor getiren öğretmenler, nasıl gülen bir yüzle sınıfa girebilirler?..
En önemlisi de bu kutsal mesleği seçtikleri için pişmanlar. Sanki bugünkü koşullarda bir başka mesleği seçseler çok daha mutlu olabileceklermiş gibi!..
Elbette kendilerine göre haklı gerekçeleri vardır. Hem de fazlasıyla. Bunların en başında da geleceğe güvenle bakamamaları geliyor.
Peki bu konuda, yani öğretmenlerin içinde bulunduğu bu zor koşulların iyileştirilmesi konusunda ne yapıldı? Hiç bir şey desek, emin olun abartılı olmaz.
Zaten anket sonuçları da bunu ortaya koyuyor.
Maaş yetmiyor
Öğretmenlerin moral açısından çökmelerinin en önemli nedeni, ekonomik sıkıntı içinde olmaları. Aldıkları maaş, ihtiyaçlarını karşılamıyor, ek iş yapamıyor, tatile gidemiyor, sinema tiyatro gibi en doğal kültürel etkinliklere bile kaynak ayıramıyor. Yani kendilerini ne maddi olarak ne de manevi olarak besleyemiyorlar. Bu da huzursuzluklarının ana kaynağı oluyor.
İşte bu yüzden öğretmenlerin maaş konusu İMF pazarlıklarının dışında tutularak, özel olarak ele alınmalıdır. Devletin verdiği maaşın yanı sıra, özel idarelere ve yerel yönetimlerin bütçelerinden de öğretmenlere destek için bir fon ayrılmalı ve onlara katkıda bulunulmalıdır. Yoksa, ekonomik durumları bugünkünden de vahim hale gelecek ve bunun yansımaları, Türkiye’nin geleceğini de etkileyecek boyutlara ulaşacaktır.
Yatırımla ilgili soruya verilen cevap da çok ilginçti. Yüzde 96’sı kenara hiç bir şekilde para ayıramadığı gibi, çocuklarının ve kendilerinin gelecekleri için bir dikili ağaca da sahip olamıyorlar. Bu da onları mutsuz etmeye yetiyor da artıyor. Bu da günü kurtaramayan, geleceğe nasıl güvenle bakar söylemini beraberinde getiriyor.
Kredi kartı sayılarına bakıldığında ise nasıl geçindikleri ortaya çıkıyor. Dörte üçünün birden fazla kredi kartı var. Yani yaşamlarını bir ölçüde kredi kartı ile sürdürüyorlar. Ödedikleri faizin ise haddi hesabı yok. Zaten yetmeyen maaşlarının önemli bir bölümü de faizlere gidiyor.
Sendikal faaliyetlere ve devletin sağladığı sosyal güvenlik şemsiyesinin dışında özel sigortalara katılım ise yok denecek kadar az.
Dünya Kadınlar Günü nedeniyle, BES tarafından kadın öğretmenlerle yapılan anketin sonuçları, en iyi konumda olması gereken kadınlarımızın bile çok büyük sıkıntılar içerisinde olduğunu, çok çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor.
Kadın öğretmenlerimiz böyle ise kim bilir diğerleri nasıl? Özellikle de çalışma olanağı bulamayanlar!..
Yıllarca dirsek çürütüp, onca fedakârlığa katlanıp, üniversiteyi bitiren o kadar çok genç kızımız var ki, durumları içler acısı. Pek çoğu da uzun süredir atama bekleyen öğretmenler.
Ve şimdi haklı olarak şunu soruyorlar:
“Yıllarca Haydi Kızlar Okula, Baba Beni Okula Gönder diye kampanyalar yaptınız. Biz de siz büyüklerimize inandık, güvendik ve okuduk. Ama şimdi, ‘okudunuz da ne oldu?’ diye bizimle alay ediyorlar. Siz mi yalan söylediniz, biz mi yanlış yaptık yoksa bilmediğimiz başka şeyler mi var?”
Aslında kızlarımız çok haklı. Onlara haydi okula diye hedef gösteren biz yetişkinler, gün gelip iş diye kapımıza dayanacakları günü de hesap etmeli ve ona göre ortam hazırlamalıydık. Ama bunu yapmadık. Bu konuda en büyük hata da maalesef devlete yön verenlerin.
Özetin özeti: Bu günü, kadınlarımızı bir kez daha kandırma günü olarak değil, yapamadıklarımız için onlardan özür dileme günü olarak değerlendirelim. En azından sinirlendirmemiş oluruz...
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025