Milli Eğitim’in elinde ciddi bir temcit pilavı listesi var. Ne zaman bakan değişikliği olsa, ısıtılıp ısıtılıp gündeme getirilir. Çünkü bürokratlar ancak bu şekilde varlıklarını devam ettirebiliyorlar. Sağ olsunlar, bakanlar da, eğitimin öncesine yeterince vakıf olmadıklarından, önlerine gelen her projeye, yeni muamelesi yapıyorlar.
Nabi Avcı, koltuğa henüz oturdu. Yakında onun da önüne bu temcit pilavlarından bazıları getirilmeye başlanır. Ve eminim ki bunlardan birisi de eğitim kampüsleri projesi olacaktır.
Bu projeye göre, devlet liseleri şehir dışındaki kampüslere taşınacak. Onların boşalttığı binalar da ilk ve ortaokullara kalacakmış.
Tabii eğer TOKİ ya da Emlak Konut daha önce davranıp, o arsalara, gökdelen ya da AVM yapmazsa...
Neredeyse 20 yıldır dinlediğimiz bu projeye göre, Anadolu, fen, sosyal bilimler ve meslek liseleri, eğitim kampüsü adı altında, şehirlerin, yeni gelişen bölümlerine taşınacak ve ortak sosyal alanlara sahip olacaklar.
Oysa, asosyal gençlik yetiştiği gerekçesiyle, dünya bu modelden çoktan vazgeçti. Ama bizimkilerin hala bundan haberi yok. Ya da, şehirlerin en güzel yerlerindeki okul arazilerine göz dikilmiş olabilir!..
Umarız her ikisi de doğru değildir ve okullar yerli yerinde kalır...
Çünkü okullar, öğretmenler ve öğrenciler de, şehirlerin en güzel yerlerinde yaşamayı hak ediyorlar...
Eğitim nereye?
Türk eğitim sisteminin çok önemli sorunları var. Özellikle de özel öğretim kurumlarının. Ama gel gör ki, inek yetiştiricilerine sağlanan destek, özel okullara sağlanmıyor. Çünkü özel okulcular, birbirlerinin ayağını kaydırmanın ötesine geçemiyorlar.
Her yıl Antalya’da toplanıyorlar. Şu anda yine toplantı halindeler.
Gündemdeki maddelere ve yapılan konuşmalara baktığınızda, gelecek için iyimser olmanızı gerektirecek mesajlar yok gibi.
Keşke inek yetiştiricilerindeki heyecan, birliktelik ve sektör ruhu onlarda da olsa...
Ama tünelin ucunda en ufak bir ışık belirtisi dahi görülmüyor.
Marka yaratamıyoruz
Marka olan eğitim kurumlarımızın sayısı, bir elin parmaklarından daha fazla değil.
Özel okullarda, bu sayı daha da az.
Binlerce yıllık tarihimize karşın, yüz yıllık okul sayımız 20’yi geçmez.
Nobel ya da uluslararası başarı ödülü alan üniversite ya da araştırma merkezimiz hiç yok.
İlk 100’e giren üniversitemiz de maalesef hiç olmadı.
Ekonomide hızla büyüyoruz, ciddi hedeflerimiz var ama eğitimde esamemiz okunmuyor!
Peki ama neden?
Çünkü, en başta, devletin ne bir eğitim ne de bilim politikası var.
Girişimcilik konusunda ise özel sektörler arasında belki de en yavaş olanı eğitim.
Ne uzuyorlar ne de kısalıyorlar.
Emlak sektörü olmayan konutlarını, maket üzerinden satarken, onlar kontenjanlarının yarısını bile dolduramıyor, 25 milyon öğrencinin olduğu bir ülkede sektörü büyütemiyorlar...
Günün birinde, giderek artan yabancı yatırımcılar, bu sektörü de tümüyle ele geçirirse hiç şaşırtıcı olmaz!..
Antalya’da resmi toplantılarda olmasa bile kulislerde, umarız, biraz da bu konular konuşulur ve başkalarını eleştirme yerine çuvaldızını biraz da kendilerine batırırlar...
Ama adım kadar eminim ki, yine, eğitim sektörünü nasıl büyütürüz yerine, bu satırları yazdığım için bana kızıyorlardır...
Eski bakanlar!..
Çiçeği burnunda yeni Milli Eğitim Bakanımız Nabi Avcı, eski bakanlarla görüşüyor.
İlk ziyaretçileri Hüseyin Çelik ve Hasan Celal Güzel oldu.
Çok yerinde bir düşünce.
Keşke hayattaki diğer tüm Milli Eğitim Bakanlarıyla görüşse de, nerede hata yaptıklarını sorsa ya da onlar anlatsa.
Böylece, en azından, aynı hatalar yapılmamış olur. Zaman kazanılır. En önemlisi de ortak akıl oluşturulur.
Ve görünen o ki, Bakan bey aynı kadro ile yol devam edecek ve etliye sütlüye fazla karışmayacak.
Hayırlı uğurlu olsun.
Bu da bir yönetim şekli...
Özetin özeti: Ulaştırma’da 10 yılda tek bakan, eğitimde 10 yılda 5 bakan ve sonuçlar ortada... Ama hiçbir şey için geç kalınmış değil!..