Malatya’da hava -5 derece. Her taraf bembeyaz. Hava soğuk mu soğuk.
Peki böyle bir havada Malatya’da ne işin var diyenleriniz mutlaka çıkacaktır.
Hele hele Malatya’yı iyi bilenler, nisanda kayısılar çiçek açtığında gitmek varken, şimdi niye gittin diyebilirler.
Haklılar ama Malatya’nın kışı da ayrı bir güzelmiş. Onu gördüm. İyi de oldu...
Basın Günleri
Malatya Gazeteciler Cemiyeti, 10 Ocak’ta başlayıp 13 Ocak’a kadar devam eden Çalışan Gazeteciler Günü’nü artık geleneksel hale getirdi.
Her yıl bu tarihlerde hem basının sorunlarını tartışmaya açılıyor hem de Türkiye’nin gündemindeki sorunlarına, “Minder Sohbetleri”nde çareler arıyor.
Ben de bu toplantılardan birinin konuğu oldum.
Malatya Park’ta gerçekleşen “Minder Sohbet”nde eğitimi, üniversiteleri, işsizliği konuştuk.
Ve her defasında söz döndü dolaştı siyasete geldi.
Gençler doluydu, kırgındı, eleştireldi. Çoğu üniversite öğrencisi ya da üniversite mezunuydu. Ve hepsi de gelecek kaygısı yaşıyordu.
Eğitimin iyi yönetilip yönetilmediğini sordum evet diyen yok gibiydi. Serbest kıyafette de durum farklı değildi.
İktidarı destekleyen de vardı karşı çıkan da. Ama söz konusu gelecekleri olduğunda hemfikirlerdi.
Eğitime ve gençlik politikalarına yön verenler, keşke arada bir halkın ve gençlerin arasına da katılsalar.
Hiç aracısız, sorunları birinci ağızdan dinleseler, bakın o zaman her şey çok daha farklı olacaktır...
Minder sohbetleri
MalatyaPark Türkiye’deki en donanımlı AVM’lerden birisi. Sadece alışveriş merkezi değil. Gençlerin buluşma noktası ve kültürel etkinliklerin merkezi haline gelmiş. Minder sohbetlerine de onlar ev sahipliği yapıyor.
Basın Günlerini, Gazeteciler Cemiyeti, Malatya Belediyesi ve MalatyaPark ortaklaşa düzenliyor. Sohbetlere ise alışverişe gelen herkes katılıyor.
İlgi müthişti. Kimi yerlerdeki minderlerde, kimi geçerken ayakta, kimi üst kat balkonlarda, kimi de sandalyeye oturup dinliyor.
Hava her ne kadar soğuk olsa da sohbet sıcaktı.
En kısa zamanda yeniden buluşma sözü verdim. Çünkü eğitime böylesine ilgili bir kent bulmak her zaman mümkün olmuyor..
Muhtar Caddesi
Malatya sokaklarında gezerken bazı isimler dikkatimi çekti. Ulusal bazda tanıdık isimler değildi. Sordum. Biri besteci, diğeri de muhtarmış.
Fahri Kayan Caddesi, Malatyalı Türk Sanat Müziği bestecisinden ismini alıyormuş. Keklik Dağlarda Çağlar, Ayrılık Ateşten Bir Ok gibi şarkılara imza atan Fahri Kayan’a saygılarını böyle dile getirmişler.
İnönü ve Özal Malatyalı olduğu için en büyük caddeler onların ismini taşıyor. Ama bir cadde var ki
Hamidiye Mahallesi’nde kırk yıl muhtarlık yapan Abdulhadi Çekirdek’in ismini taşıyor.
Muhtarlık yaptığı kırk yıl boyunca Malatya’daki tüm cenazelere katılmış ve bu yüzden de mezarlığa giden caddeye onun ismini vermişler.
Bu kadirşinaslık örneği için kendilerini tebrik ettim.
Kayısı bildiğiniz gibi
Malatya’ya ne zaman gitsem sohbetlerin en önemli konusu kayısı oluyor. Çünkü dünyanın en büyük kayısı üreticisi. Ama yüz yıldır, kayısıyı kurutup satmanın ötesine geçemediler. Vali Vasip Şahin, Belediye Başkan Vekili Hasan Atay ve gazeteci arkadaşlarla yaptığımız sohbetlerde de hep bu konu konuşuldu ve şu karara varıldı:
Onlar altı ay içerisinde kayısıdan kebap, pasta, çay, tatlı, çorba, yemek aklınıza artık ne geliyorsa, en az 60 çeşit ürün geliştirecekler, ben de gidip tadacağım. Yoksa bir daha Malatya’ya gelmem dedim.
Çünkü bunu yapabilecekleri her türlü donanımları var ama girişimci ruhlarını niyeyse bu konuda hiç harekete geçirmiyorlar.
Umarım bu kez şeytanın bacağını kırarlar.
Özetin özeti: Yolunuz bu taraflara düşerse, özellikle de baharda gelirseniz, hem çeşit çeşit kayısı yemekleri yersiniz hem de bölgenin güzelliklerini gezersiniz ve kesinlikle pişman olmazsınız...