Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Diyalog 7'ncisi düzenlenen Akdeniz Uluslararası Yükseköğretim Tanıtım Günleri'ne bu yıl 26'sı vakıf, 21'i devlet, 4'i de uluslararası olmak üzere 52 üniversite katılmış. Cam Piramit'te gerçekleşen organizasyona geçen yıl üç günde 35 bin kişi katılmıştı. Bu yıl 40 bini aşması bekleniyor. Türkiye'yi eğitim fuarlarına yabancı üniversiteler alıştırdı. 10 yıl öncesine kadar sadece onlar gelip üniversitelerini tanıtıyordu. Bizimkilerin, hele hele devlet üniversitelerinin, kendilerini tanıtmak hiç aklına gelmiyordu. Çünkü, öğrenci çantada keklikti. Nasıl olsa kontenjanlarının dolmaması gibi bir sorunları yoktu. Ayrıca boşta kalsa, puanı da düşse, bu kimsenin umurunda değildi.Vakıf üniversitelerinin yaygınlaşması ve iyi öğrencilere burs vermesi, sadece devlet üniversitelerini kış uykusundan uyandırmakla kalmadı, aradaki rekabeti de kızıştırdı...Fuarı gezerken, bu rekabetin farklı bir boyutu dikkatimi çekti. Üniversiteler, kendi stantlarına öğrenci çekebilmek için kıyasıya bir promosyon yarışı içine girmişler. Bu yüzden organizasyonun temel amacı olan bilgilendirme faslı adeta ikinci plana itilmiş.Öğrencilerin standa uğradıklarında ilk sordukları soru, ne fakültelerin puanları ve öğretim kadrosu ne de sağladığı burs olanakları ve barınma koşulları, varsa yoksa promosyonlar.Söze ne veriyorsunuz diye başlıyorlar. Eğer ortada kapışacakları, kalem, anahtarlık, CD, çanta ve benzeri promosyon ürünleri yoksa tanıtım broşürlerini bile almıyorlar. Öğrencilerin promosyon dağıtılırkenki ve fuardan çıkarkenki hallerini görmek gerekir. Ya batan geminin mallarını kapışan yağmacılar ya da elleri kolları tıklım tıklım dolu alışveriş çılgını tüketiciler gibiler.Bu yüzden benzeri fuarlarda, promosyon çılgınlığının önüne geçilmesi gerekiyor. Yoksa gazetelerin başına gelen üniversitelerin başına da gelir. Bir süre sonra ne verirseniz verin bir anlam ifade etmemeye ya da daha fazlasını istemeye başlarlar. Bu da ana ürünün yani gazetenin, üniversitenin, bilginin ikinci, üçüncü plana atılması anlamına gelir ki hiç hoş değil.Üniversite yönetimleri gibi ailelerin de bu tanıtım günlerini daha bir önemsemeleri gerekiyor. Özellikle de Antalya gibi kentlerde. Çünkü öğrencilerin bir bölümü dersleri kırmak peşindeyken, bazıları ise, promosyonun büyüsüne kapılıp işi dalgaya vursa da bazıları ciddi arayış içerisinde. Farklı bir tanıtım, ciddi bir yaklaşım bir anda çok iyi öğrencilerin kendilerine yönelmesine olanak sağlayabilir. Veliler de katılmalı çünkü bazı konular da asıl muhatap onlar. Antalya Kaleiçi Rotary Kulübü 7 yıldır çok önemli bir organizasyona ev sahipliği yapıyor. Ben de fırsat buldukça katılıyorum. Dün de bu amaçla turizmin, eğitimin, tarımın, tarihin, kültürün, damak tadının ve daha pek çok şeyin sembolü olan Antalya'daydım. İki oturum Cam Piramit'te, bir oturum da Atatürk Anadolu Lisesi'nde olmak üzere, öğrencilerle iki günde üç toplantı gerçekleştirdik. Salonlar tıklım tıklımdı. En çok sordukları soru, hangi üniversiteye ve hangi fakülteye girersek, mezun olduğumuzda iş bulabiliriz şeklindeydi.Aileleri ve öğretmenlerine karşı da sitemkârlar. Çünkü kendilerine meslek dayatması içerisindelermiş. Yönelmek istedikleri mesleklerden çok günümüzün popüler sektörlerini tercih etmelerini istiyorlarmış. Bu da hiç hoşlarına gitmiyor. Sınav sistemine, siyasetçilere, eğitimin geneline ve pahalılığa karşı isyan içindeler. İşte bu yüzden, gençleri hesaba katmadan yapılan seçim anketlerinin hepsi fiyaskoyla sonuçlanacak.Antalya'ya yaz çoktan gelmiş. Gömlekle gezenler kadar plajda ya da havuz kenarında güneşlenenler de vardı. Sadece uzaktan bakmakla yetindim. Çünkü yetişmem gereken bir uçak ve bugün Bilkent'te katılmam gereken toplantılar var...Özetin özeti: Gençler kıpır kıpır. Onları ciddiye alan kazanır. Antalya'da bazı noktalar hâlâ şantiye alanı gibi. Menderes Başkan'a turizm sezonunun açıldığını birileri hatırlatmalı! aguclu@milliyet.com.tr Neleri merak ediyorlar?