Sıradan insanlarla, sıradan olmayanlar arasında öylesine derin farklılıklar var ki! Hiç bu konuya kafa yordunuz mu? Ya da ben hangi guruba giriyorum diye hiç düşündünüz mü?
Bugüne kadar siyasetçilerden gazetecilere, zenginlerden akademisyenlere, sanatçılardan güvenlik güçlerine kadar öyle ya da böyle karşılaştığınız kişileri, sıradan ya da sıra dışı diye hiç değerlendirmediyseniz, en azından şimdiden sonra, bir de bu açıdan bakmayı deneyin.
Vermeyi mi seviyorlar yoksa rabbena hep bana mı diyorlar, gücü mü seviyorlar yoksa mütevazılığı mı, öncelikleri ceza mı yoksa hoşgörü mü? En önemlisi de içgüdüsel olarak akıllarına ilk geleni mi yapıyorlar, yoksa kılı kırk yararak kendisinden önce karşısındakinin de bir kişilik olduğunu düşünüp ona göre mi hareket ediyorlar?
Hani çevremizde kraldan çok kralcı olanlar var ya, işte en sıradan olan onlar. Ellerine bir güç geçmeye görsün, kendilerini dünyanın en kudretli insanı sanırlar. Hele bir de karşısındaki zayıf ise kendi zayıflıklarına hiç bakmayıp akıllarınca onu ezmeye çalışırlar. Aslında ezmeye çalıştığı kendi egosudur ama bunun farkında bile değildir.
Eski Milli Eğitim bakanlarından rahmetli Avni Akyol’un bir sloganı vardı. O dönemde bütün okul duvarlarını süslüyordu. Çok sade ama çok mesaj yüklüydü. Önce insan diyordu. Sevgi dolu mesajlar veriyordu. Neyi olursa olsun, sevmeyi bir öğrenirlerse gerisi gelir diyordu. Hatta o dönemde yeni doğan torununa bile Sevgi adını vermişti.
Zaten eğitimin, insan yetiştirmenin, insan ilişkilerini düzenlemenin, toplumsal kurallar oluşturmanın temeli de nefrete değil sevgiye dayalı olması değil midir?
Ama bir de geldiğimiz noktaya bakın!
Siyasetçisinden dizidekilere, tribündekilerden sokaktakilere hemen herkes kin, öfke ve nefret yüklü.
İşte bu yüzden insan yetiştirme sistemimizi, yani eğitim sistemimizi anaokulundan üniversiteye sil baştan yeniden ele almalıyız. Yoksa, üç beş yıl sonra bugünü de arayacağımız çok daha vahim noktalara gelebiliriz.
Bu konuda ne zaman bir sohbet açılsa, kimse kimseden memnun değil. Örneğin yönetenler çalışanlardan, siyasetçiler halktan, öğrenciler öğretmenlerden, kızlar erkeklerden, şoförler müşteriden, izleyiciler televizyonculardan, varoşlar kentlilerden, sağcılar solculardan hiç ama hiç memnun değiller. Tıpkı tam zıttı olduğu gibi.
Peki ne yapılması gerekiyor? O kadar çok ki! En azından düşünmeye başlamak bile ilk adım olabilir.
Farkındalık yaratmak
Hangi yaşta olursanız olun, hangi işi yapıyorsanız yapın, hangi ortamda bulunuyorsanız bulunun, eğer ciddiye alınmak istiyorsanız, farkındalık yaratmak durumundasınız. Yoksa siz de o çok eleştirdiğiniz sıradanlardan biri olur çıkarsınız.
Gazeteciyseniz olayların görünen yüzünün ötesindeki farkındalıkları bulup çıkarmak zorundasınız. Yok eğer politikacıysanız sizi en çok eleştirenleri bile dinlemekle işe başlayabilirsiniz.
Peki ya öğrenciyseniz, ineklik her şey mi? Okul birincisi olmak, sınavları kazanmak, en iyi üniversitelere girip, en popüler mesleklerden birine sahip olmak, hayatta başarılı ve mutlu olmanın anahtarı mı?
Öylesine aksi örnekler var ki! Bu yüzden sizin öncelikleriniz kadar, karşı tarafın sizden beklentileri de çok önemli. İşte o hassas dengeyi ne kadar iyi kurarsanız, geleceğe o kadar güvenle bakabilirsiniz.
Geçenlerde bir toplantıda, bir işadamı, ben sıradan mühendis istemiyorum dedi. Onu dinleyen mühendislik fakültesi dekanı ise tek tip YÖK kanunu ve tek tip sınavla istediğiniz farkındalığı ben nasıl yaratacağım, öğrenci zaten bize kalıplara girmiş şekilde geliyor, bir de onu tek tip elbisenin içine sokmaya çalıştığınızda, sizin beklentileriniz doğrultusunda yaratıcı, üretken, maliyet hesabını bilen, pazarlamacı, liderlik özellikleri olan ve bir o kadar da sosyal olan mühendisi nasıl yetiştireceğiz diye yakındı.
Her iki taraf da çok haklıydı. Ama sistemsizliğin sistem diye dayatıldığı bugünkü koşullarda bunu nasıl başaracağız?..
Özetin özeti: Farkına varılmanın yolu sıradanlıktan kurtulmaktan geçiyor. Farkındalığı ise olanı kabullenmek değil istek ve beklentiler yaratıyor.
Özay Şendir
Ayıplı bir tartışma, 'işine yarayacak'
14 Mayıs 2025
Didem Özel Tümer
Türk şirketlere BAE’de finansa erişim kolaylığı
14 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
En son imparator!
14 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
EOKA’nın köyünde ölümle burun buruna! Neşe Karaböcek’ten Kıbrıs anıları…
14 Mayıs 2025
Dilara Koçak
Yaz gelmeden detoks değil, denge zamanı
14 Mayıs 2025