Türkiye, bu pazar sandık başına gidecek ve yeni yerel yöneticilerini seçecek. 29 Mart’ta gerçekleşecek bu seçim, şu yönüyle tarihe geçecek.
Liderler, seçim meydanlarında yaptıkları konuşmalarla ana haber bültenlerini “Televole”ye çevirdi, ama nedense bir TV kanalının açık oturumunda bir araya gelemedi...
Oysa Amerikalılar, yeni başkanlarını TV’de çıktıkları açıkoturumlar sayesinde belirledi.
Hatırlarsanız seçim yarışının başladığı ilk günlerde Cumhuriyetçi John McCain, Demokrat Barack Obama karşısında açık ara öndeydi...
Taraflar ekrana çıkıp ülke meseleleri konusunda fikirlerini açıkladıkça tablo değişti.
Ve sonunda Amerikalılar, McCain’i değil, Obama’yı seçti.
Bizim Başbakanımız ise liderlerle açık oturuma çıkmamaya yeminli.
Televizyon dünyasına onlarca dizi ve yıldız kazandıran Yağmur Ajans’ın sahibi Osman Yağmurdereli artık yok... Ama eşi Esin Yağmurdereli, 2008 yılında kaybettiğimiz dizi yapımcısı Osman Yağmurdereli’nin Yağmur Ajans’ın bayrağını dalgalandırmaya kararlı.
Eşini kaybetmenin acısını yüreğine gömen Esin Yağmurdereli, yıllarca birçok insana ekmek kapısı olan şirketi kapatmak yerine, imza atacağı yeni dizilerle Yağmur Ajans’ı, “Yağmur Yapım” olarak yaşatmak için kolları sıvadı. Esin Yağmurdereli’nin yapımcı olarak imza attığı ilk dizisinin adı “Hicran Yarası”...
İlk bölümü 23 Mart Pazartesi saat 21.20’de TRT 1’de ekrana gelecek dizinin senaryosunu Hakan Haksun yazdı, yönetmenliğini ise Nursan Esenboğa üstlendi.
Miraç Eronat, Murat Daltaban, Durul Bazan, Nazan Kesal, Gülsün Kamu, Toprak Sağlam, Cengiz Coşkun, Levent Can, Ata Aksu, Barış Aksavaş, Altan Karındaş, Ece Şakar, Gülnihal Karanizma, Orhan Gürses, Didem Uğurlu ve İncilay Şahin’in rol alacakları “Hicran Yarası”, insanların para için nelerden
Gelişen teknolojinin müziğe etkisi tartışılmaz... Teknoloji yüzünden müzik sektörü bir yandan darbe üstüne darbe yiyor, ama öte yandan da bazı sorunlarından kurtuluyor. Örneğin müzik sektörünün bir türlü adil ve sağlıklı çözüm bulamadığı sorunlarından biri şuydu:
“Mağlubiyet yetimdir, ama galibiyetin sahibi çoktur” denir ya, müzik sektöründe satan bir albümde eseri olan herkes, “Bu albüm benim şarkım sayesinde sattı” diye kendine yontuyor, teliften daha fazla pay istiyordu.
Bu da haliyle, o albümde eseri bulunanları rahatsız ediyor, bu rahatsızlık zamanla albümün sahibine ve yapımcısına kadar uzuyordu.
Ancak teknolojinin gelişmesiyle birlikte bu sorun kendiliğinden ortadan kalktı. Artık dijital müzik pazarında hangi albümden, hangi şarkının ne kadar satış yaptığı belli.
Dijital satışlar sadece bunu belirlemiyor. O albümün “tek şarkılık” mı, yoksa “gerçek bir albüm” olup olmadığını da gözler önüne seriyor. 2008 yılının dijital müzik pazarının en çok satan ya da indirilen 50 şarkı listesine baktığınızda karşınıza çıkan tablo bu ayrımı açık ve net bir şekilde ortaya koyuyor.
2008 yılının CD satış pazarında “Top 10” listesinde Ferhat Göçer, Serdar Ortaç, İbrahim Tatlıses, İsmail
Sevda Karababa’nın bir süre önce yaptığı, “Yılmaz Erdoğan’la büyük aşk yaşadık. Belçim’in yerinde ben olmalıydım” açıklaması gibi Seda Sayan ve Onur Şan hakkında söylediklerine de kayıtsız kalacaktım. Ancak arabalı vapurla Harem’den Sirkeci’ye geçerken yan masamdaki kadınların Karababa’nın sözlerini tartıştıklarına tanık olunca kararımı değiştirdim.
40’lı yaşlardaki kadın, “Çok doğru söylemiş ‘Seda Sayan, Onur’un velisi’ diye” deyince, genç olanı itiraz etti:
“Seda Sayan’la Onur Şan arasındaki yaş farkından ona ne? Reklam peşinde işte...”
Haberi okumamış olanlar için Karababa’nın Sayan- Şan çifti hakkında niye böyle bir çıkış yaptığını özetleyeyim.
İTÜ Devlet Konservatuvarı’nın 34. kuruluş yıldönümü kutlaması yapıldı geçenlerde.
Onur Şan, öğrenci affından yararlanıp yeniden döndüğü okulunun etkinliğine eşi Seda Sayan ve medya ordusuyla gitmesi aynı okul mezunlarından Sevda Karababa’yı küplere bindirdi. “Parayla çağırdığı kameralarla akademik havayı bozup Seda Sayan şovuna çevirdi. Onur’la aynı okulda okuduğum için utanç duyuyorum. Babanın koyduğu isme layık ol sübyan” diyen Karababa, Zafer Akbaş’a yaptığı açıklamaları şöyle sürdürdü:
“Seda, Onur Şan’ın velisi olarak geldi,
Uzunca bir aradan sonra ekrana dönen “Kurtlar Vadisi Pusu”nun jeneriğindeki devrim niteliğindeki bir değişiklik dikkatimi çekti.
Çünkü bildiğim kadarıyla Pana Film ekibi, şimdiye kadar diziye kattıkları yeni oyuncuları jeneriğe adeta bir kuyumcu terazisi hassasiyetiyle tartıp, öyle yerleştiriyordu.
Öyle ki bazı önemli karakterlerin jeneriğe girmesi bile haftalar alıyordu.
Oyuncular, dizide canlandırdıkları karakterlerin sevilmeye başlamasına rağmen jenerikte niye yer almadıklarını sorduklarında da, “Jenerikte değişiklik masraflı bir iş” yanıtı alıyordu.
Yani her dizide oynayan hemen dizinin jeneriğine giremiyordu.
Hele hele de üst sıralarda yer almak her oyuncuya kısmet olmuyordu.
Ama bu dönemde nasıl olduysa oldu, Hatice Şendil, Necati Şaşmaz’ın ardından ikinci sıraya yerleşti.
Henüz kendi kanatlarında uçmaya başlamadı... Ancak perşembenin gelişi, çarşambadan belli... Ersin Korkut’un gruptan ayrılıp, tek başına uçacağı günler çok uzak değil... Ha bugün, ha yarın... Belki yarından da yakın...
Kamuoyunun “Yılmaz Erdoğan’ın kuzeni” olarak tanıdığı Ersin Korkut’un Facebook’taki hayran sayısı, onun için açılan sayfalar ve oluşturulan gruplar bunu gösteriyor çünkü...
Ersin Korkut için facebook’ta 125 sayfa ve grup var. Ersin Korkut’un facebook’taki toplam üye sayısı ise 8.052.416...
Bu rakamların ne ifade ettiğini anlayabilmek için benzer bir şeylerle mukayese etmek gerekir değil mi?
Ersin Korkut’un da görev yaptığı “Çok Güzel Hareketler Bunlar”, Yılmaz Erdoğan, Cem Yılmaz, Tolga Çevik ve “Komedi Dükkanı”nın Facebook rakamları öyle sanıyorum ki mukayeseyi yapabilme adına çok önemli. İşte Ersin Korkut ile diğerlerinin rakamları ve aradaki farklar:
Ersin Korkut için 125 sayfa ve grup var... Korkut’un üye sayısı 8.052.416.
“Çok Güzel Hareketler Bunlar” için 74 grup ve sayfa var... ÇGHB’ın üye sayısı 5.069.501.
Bir davette karşılaştığım Ali Atıf Bir’i tebrik etmek istedim. Çünkü, Bir’in Kanaltürk’te ekrana gelen “Atıf Hoca ile Reklam ve Rekabet” programının Cem Yılmaz’lı bölümünü çok beğendim.
“Atıf Hoca ile Reklam ve Rekabet”, Yılmaz’ın daha önce Show TV’de ortalığı yıkıp geçtiği “Var Mısın Yok Musun?” gibi bir eğlence programı olmamasına rağmen söyledikleriyle ekran karşısındakilere yine de keyifli anlar geçirtti.
Bir, bu akşam ekrana gelecek Cem Yılmaz’lı ikinci bölümün, ilkinden daha renkli olduğunu söyledi. Bir, “Üstelik bu bölümde müthiş de bir bomba var” dedi. Bunun ne olduğunu merak edip Bir’i sıkıştırdım, o da “bomba”yı patlattı:
“Cem Yılmaz, Oray Eğin’e ‘düdük’ dedi.”
Akşam yazarı Oray Eğin’le Cem Yılmaz arasında ne gibi bir husumet olduğunu bilmediğim için ünlü komedyenin niye böyle bir çıkış yaptığını öğrenmek için Bir’den programın o bölümünün deşifresini istedim. Gelen metin gösterdi ki Yılmaz’ın Eğin’e yaptığı gönderme “düdük”le sınırlı değil.
Yılmaz, Eğin’in, eski bakanlar, milletvekilleri, üst düzey devlet memurları ile onların eşleri ve çocuklarına verilen ve birçok ülkeye vizesiz giriş ayrıcılığı olan “yeşil pasaport”a sahip olmasını da taktı!
“Güneşi Gördüm”ün saat 21.00’deki galasından çok önce buluştuk arkadaşlarla İstinye Park’ta... Amacımız akşam yemeğini burada yedikten sonra galaya geçmekti.
Malum bu tür galalara işten çıkıp gelenlerin kokteyl sırasında bir şeyler atıştırıp, açlıklarını yatıştırma şansı yok.
Birincisi bu tür popüler filmlerin galalarında izdiham yaşanıyor.
İkincisi ekonomik kriz nedeniyle olsa gerek ha bire bu tür galalardaki ikramlar zayıflıyor.
Bunu bildiğimiz için biz tedbirimizi aldık, ama böyle yapan sadece biz değildik.
Meğerse film ekibi de aynı şekilde Masa’da buluşup, burada bir şeyler atıştırdıktan sonra galaya gitmeye karar vermiş. O yüzden “Masa”, “Güneşi Gördüm”ün yıldızlarıyla kaynıyordu.
Sadece onlar değil, bizim yönteme başvuran başka davetliler de vardı. Bizim masanın yanı başında ise Ali Sunal ile sevgilisi Gökçe Bahadır, Ali Sunal’ın annesi ve orta yaşlı bir kadın ile bir erkek oturuyordu.