Paris Hilton’un Les Ottoman’daki bir grup gazeteciyle yapacağı yuvarlak masa sohbetine niye katılmadığımı cuma günü yazmıştım.
Ancak cumartesi günü Sabah’ta Hıncal Uluç’un ve Hürriyet’te de Mevlüt Tezel’in Paris Hilton’la yapılacak o toplantıya gitmeyenlere (Akşam’dan Oray Eğin, Sabah’tan Rahşan Gülşan ve ben) dair yazdıklarından sonra yeniden bir şeyler yazma gereği doğdu.
“Miss Turkey 2008 Yarışması” için Kanal 1’in hazırladığı ilginç bir ilan vardı. Ne diyor orada?
“Türkiye’nin yeni güzelini Paris Hilton seçiyor.”
Peki gerçek öyle mi? Değil...
Türkiye’nin yeni güzellerini Paris Hilton’un da aralarında bulunduğu Hıncal Uluç, Prof. Dr. Onur Erol, Deniz Akkaya, Okan Bayülgen, Nurgül Yeşilçay, Özcan Sandıkçıoğlu, Ahu Aysal, Fatoş Yalın, Fatih Aksoy ve Yüksel Evsen’den oluşan jüri seçti.
O jüride ben olsam, o ilandan sonra bunu “onur meselesi” yapar madem Paris Hilton seçecek bana zaten gerek yok, der
Kanal D’nin Özgü Namal’ın sunuculuğunda yeni bir “yaz projesi” olarak ekrana getirdiği, iyi reyting elde edince de kış sezonunda da sürdürdüğü “Koca Kafalar” yeni formatı ve yeni sunucusuyla yeniden ekrana dönüyor.
Abdullah Oğuz’un yazıp, yönettiği “Mutluluk” filmindeki rolüyle ödül üstüne ödül alınca sinemacıların yeniden gözdesi olan Özgü Namal, bu yaz peşpeşe çekeceği yeni film projeleri için “Koca Kafalar”dan izin istedi.
“Koca Kafalar”ı 14 hafta boyunca Özgü Namal’a sunduran yapımcı, bu kez de yine çıtı pıtı birini buldu sunucu olarak. Bu arada programın formatı da değişti.
Artık konuklu ve seyircili olarak ekrana gelecek “Koca Kafalar”ı Evrim Akın sunacak.
Küçük Armutlu’da bir DÜKKÂN!
Fikret Kuşkan, Nejat İşler, Vildan Atasever, Mehmet Günsür, Erkan Can ve Melisa Sözen gibi yıldızların başrolünde oynadığı “Bıçak Sırtı”, bir ya da birkaç ay hiç fark etmez ne zaman biterse bitsin, Türk televizyon tarihinin en ilginç yapımlarından biri olarak akıllarda kalacak...
Çünkü Kanal D’nin “yılın dizisi” olarak lanse ettiği “Bıçak Sırtı” kadar “total seyirci”siyle “AB seyircisi” arasında bu kadar fark olan bir dizi daha ekranlara gelmedi...
Diziyi, toplumun üst gelir ve yüksek eğitimine sahip kesimi ne kadar sevdi ise her kesimden insanın yer aldığı “Toplam seyirci” grubu ise o denli kayıtsız kaldı... Bu kesim diziyi kendine uzak görüp, izlemedi...
O nedenle de “Bıçak Sırtı” reytingde “AB grubu”nda hep üst sıralarda yer aldı ama “total seyirci” listesinde zirveye bir türlü çıkamadı.
Bu tablo da diziyi “Bıçak Sırtı” bir duruma getirdi.
Kanal D, atv, Show TV ve Star TV gibi kanallar yapımcılarla ABC1’de 6.9
Söz yazarı, besteci, müzisyen, şarkıcı, aranjör, müzik yapımcısı ve jüri üyesi... Orhan Gencebay’ın meziyetleri bu kadarla sınırlı değil... Müzik sektörünün meslek birliklerinden bir kısmının kurucusu, bir kısmının da yönetim kurulu üyesi olan Gencebay, telif haklarından müzik türlerinin tarihlerine kadar her konuda rafine bilgi sahibi bir müzik adamı...
Müzik dünyasının “Orhan Baba”sı Gencebay’la MESAM’ın Şişli’deki merkezinde Popstar Alaturka’dan Bülent Ersoy’a kadar geniş bir yelpazede kimi zaman tansiyonu yüksek bir “Cafe Sohbeti” yaptık.
Jüri üyesi olarak görev yaptığınız Star TV’deki “Popstar Alaturka”da uzun süredir iktidar Bülent Ersoy’da... Hepinizi sindirdi, susturdu.
Böyle bir şey yok. Kesinlikle olması da mümkün değil.
Nasıl yok? Size “sus” deyince reklam arasında jüriyi terk etmediniz mi?
Hayır bana ne Bülent, ne de başka kimse sus diyemez. Ayrıca ben de kimseye sus demem. Çünkü orada hepimiz müzik insanı
Beyoğlu Belediyesi ile TÜRSAK Vakfı’nın ortaklaşa düzenlediği “Yeşilçam Ödülleri”nin Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’ndaki gecesine giderken bu denli eğlenebileceğimi tahmin etmiyordum. “Yeşilçam Ödülleri” ilk kez düzenlenen bir yarışma...
O nedenle bardağın boş değil de dolu yanına bakacağım...
Ödül töreninde sahnede olduğu birkaç dakika içinde söyledikleriyle salonda kahkaha fırtınası koparan Cem Yılmaz’la, daha önce onun hakkında “soytarı” diyen İlyas Salman’ı ilk kez aynı çatı altında görür de, yan yana getirmez mi magazinciler...
Tuhaf bir muhalif olan Salman’ın Yılmaz’ı görünce geri adım atacağını sananlar yanıldı.
Çünkü İlyas Salman, Cem Yılmaz’ın “soytarı”lığı konusunda kesin kararlıydı.
Salman bu kez sadece Yılmaz’a layık gördüğü unvanı biraz özelleştirdi:
“Memlekette soytarı çok ama bu en iyisi.”
Beyoğlu Belediyesi ile TÜRSAK Vakfı’nın ortaklaşa düzenlediği “Yeşilçam Ödülleri”nin Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’ndaki gecesine giderken bu denli eğlenebileceğimi tahmin etmiyordum. “Yeşilçam Ödülleri” ilk kez düzenlenen bir yarışma...
O nedenle bardağın boş değil de dolu yanına bakacağım...
Ödül töreninde sahnede olduğu birkaç dakika içinde söyledikleriyle salonda kahkaha fırtınası koparan Cem Yılmaz’la, daha önce onun hakkında “soytarı” diyen İlyas Salman’ı ilk kez aynı çatı altında görür de, yan yana getirmez mi magazinciler...
Tuhaf bir muhalif olan Salman’ın Yılmaz’ı görünce geri adım atacağını sananlar yanıldı.
Çünkü İlyas Salman, Cem Yılmaz’ın “soytarı”lığı konusunda kesin kararlıydı.
Salman bu kez sadece Yılmaz’a layık gördüğü unvanı biraz özelleştirdi:
“Memlekette soytarı çok ama bu en iyisi.”
Hafta sonu, televizyon yapımcısı bir dostumun ofisine uğradım, hazırlık aşamasında olduğu yeni projeleri hakkında bilgi almak için.
Televizyon yapımcılarının ofislerinde klasik bir manzaradır.
Patron odasının bir tarafı, çoğu küçük ama biri büyük ekranlardan oluşan plazma televizyonlar köşesidir.
Her plazmada farklı bir kanal açıktır, en büyük ekranlı plazma ise yapımcının en iddialı projesini yayınlayan kanala tahsis edilmiştir.
İşte tam böyle bir ortamda sohbet ederken aynı anda üç televizyon kanalında Uğur Yücel’in oynadığı son reklam filmi yayınlanmaya başlayınca yapımcı arkadaşım, “Uğur Yücel’in Coca Cola Zero’nun reklamında neden oynadığını biliyor musun?” diye 10 puanlık uzmanlık sorusunu sormasın mı?
Soru bazen çalışmadığınız yerden çıkar ya...
Bu kez de öyle oldu...
“Menekşe’ye söyle, fazla üzülmesin. Böyle zamanlar oluyor insanın hayatında. Dirayetli durmak lazım. Bekaret bu toplumun tabusu. Kızlarımıza haksızlık ediliyor. Kadınlarımız eziliyor. Menekşe’nin dik durması lazım. Söyle ona, unutmasın ki, kaç genç kızımıza örnek oluyor.
Bu lafları bana söyleyen hatun, durmadan televizyon seyreden bir ev kadını değil. 1970’lerin Ankara Yeni Mahallesi’nin dar mahalle ortamlarında bile bağımsızlığını korumayı bilmiş, genç yaşta yürümeyen bir evliliği noktamış, ‘single mother’ kavramının bilinmediği dönemde beni tek başına büyütmüş, boşandıktan sonra tekrar üniversiteye dönüp eğitimini tamamlamış, yemek pişirmeyi, ev işlerini bilmeyen, tipik annelere benzemeyen, hayatında yaptığı en kapsamlı yemek kereviz salatasından ibaret olan, uzun yıllar yurtdışında ülke ülke idari ataşe olarak görev yapmış, eğitimli, laik, modern, Atatürkçü annem... Öylesine kaptırmış ki, kendini diziye, Menekşe’ye iletmem için mesajlar veriyor bana...”
Buraya kadar yazdıklarımın