Yavuz Donat
ÜÇ gündür Almanya'dayız...
Türkiye'ye
"Avrupa'nın kalbinden" bakıyoruz.
Ve
"Almanya'nın bizi nasıl gördüğünü" anlamaya çalışıyoruz.
"Söylenen" özetle şu:
- Hükümet gidecek... Sorunlarınız ise sürecek.
Almanya'nın gündeminde
"Türkiye diye bir konu" yok.
"Avrupa Birliği'ne girişimiz" diye bir konu ise hiç yok.
Acı ama gerçek.
* * *
ALMANYA bize
"nasıl" bakıyor?
Alman'ın
"iki gözlüğü" var.
"Birincisini" takınca şöyle diyor.
- Türkiye'de güneş var. Türkler konuksever. Ve Türkiye ucuz.
İki çocuklu bir Alman ailesi, iki haftalık tatilini
"Almanya içinde" geçirse
"yol, yiyecek ve konaklama" harcaması 3500 mark.
İspanya'ya giderse 5500 mark.
İtalya, 6500 mark.
Yunanistan, 4000 mark.
Türkiye ise
"3000 mark."
Ayrıca
"alışveriş için" en cazip ülke yine Türkiye.
Bu yıl, geçen yıl gelenden, daha fazla Alman turist gelecek.
* * *
SONRA Almanya
"ikinci gözlüğünü" takıyor.
Ve bize
"şöyle" bakıyor:
- Türkiye büyük ülke... Ama "projesi olmayan"
ülke... Ayrıca "Almanya'ya muhtaç"
bir ülke.
* * *
YA Alman medyası bize
"hangi gözle" bakıyor?
"İyi gözle" bakmıyor.
Medyanın yaklaşımı şu:
- İslamcı hükümet askerlerin baskısı altında.
Medya
"Türkiye, siyasi İslam sorununu kısa sürede çözemez" görüşünde.
* * *
GEÇEN hafta Meclis'te, Mesut Bey konuşurken kavga çıkmıştı.
Kavga
"neden" çıkmıştı?
Yılmaz
"bir eski olayı" anlatmıştı.
"Olay" malum...
Erbakan
"askerle uyum içindeyiz" demişti.
Asker
"Atatürk'e karşı çıkanlarla uyum içinde olamayız" açıklamasını yapmıştı.
Mesut Bey kürsüde
"bunları" tekrarlamıştı.
Bu
haber, Alman medyasına,
"şu şekilde" yansımış:
"Asker: Erbakan'la aynı masaya oturmayız."
Ve bir ayrıntı...
Alman medyası
"Türk medyasına da pek iyi gözle bakmıyor."
* * *
ORDUMUZ Kuzey Irak'ta operasyon yapıyor.
PKK yanlıları da Alman sokaklarında
"asker aleyhine" sloganlar atıyor. (Örnek: Cumartesi günü öğleden sonra Hamburg'daki yürüyüş).
"İmajımız" zaten bozuktu.
Daha da bozuluyor.
Bozuldukça, Alman
"ikinci gözlüğünü" çıkarmıyor.
Çıkarmadıkça da
"Türkiye İslama mı dönüyor?.. Türkler yeniden İslamın kılıcı mı olmak istiyorlar" diye soruyor.
* * *
PAZAR günü biraz dolaştık.
Hamburg'dan trenle Ulm'a gittik.
Mesafe 800 kilometre.
Ve akşama da döndük.
Biz Ankara - İstanbul arasında bile
"hızlı tren" işletemiyoruz.
Alman ise
"sürekli demiryoluna yatırım yapıyor."
Ulm'da, Hamburg'da... Dolaştığımız diğer yerlerde "Türklerin de kafaları karışık."
Bonn'dakinin de kafası karışık, Frankfurt'takinin de...
Herkes
"ne oluyor" diye söze başlıyor.
"Nereye gidiyoruz" diye devam ediyor.
Alman
"Türkiye'de demokrasi yok" diyor.
Türk
"demokrasi yaşayacak mı" diye soruyor.
Biz
"merak etmeyin" diyoruz.
Ülkemizin
"parlak geleceğinden bahsediyoruz.
Ne Alman inanıyor.
Ve ne de Türk.
Almanya'ya sık sık geliyoruz.
Siyasetçiyle de konuşuyoruz, bilim adamıyla da, gazeteciyle de.
Eskiden de Türkiye'yi eleştirdikleri olurdu.
Ama bu kez
"eleştiri ötesi" sözler dinledik.
Ve en acısı
"gündemlerinde Türkiye'nin olmadığını" öğrendik.
Yazara Emaily.donat@milliyet.com.tr