Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

“Keşke dünya sahnemiz gibi olsa”

Kardeş Türküler’i neden seviyorum biliyor musun, hiç ayrım yapmıyorlar... Kürt, Ermeni, Alevi, Romen, Balkan... Herkesin türküsünü söylüyorlar.” Neşet Ertaş ifade edince böyle yalın, böyle sade oluyor işte. Aslında 20 yıl önce bir grup Boğaziçili tarafından kurulmuş bir düşün, bugün herkesi nasıl sarıp sarmaladığının sırrı yatıyor bu cümlelerde.
Onları bu yıl Türkiye Barış Meclisi’nin organize ettiği, Demokrasi Partisi (DEP) milletvekillerinden Orhan Doğan anısına verilen Barış Ödülü’ne değer gören jürinin başkanı Ayşe Soysal’ın kararın gerekçesinde söylediği gibi “Barışı sadece Türkiye’de değil, Ortadoğu’dan Avrupa’ya, Amerika’dan Afrika’ya kadar her yerde seslendiren ve yaşadığımız topraklardaki tüm barışseverlerin umudunu ve sesini dünyaya duyuran” bir grup Kardeş Türküler... Ve hikayeleri 1993 mayısında Boğaziçi Üniversitesi Demir Demirgil Salonu’nda verilen bir konsere dayanıyor. Aslında daha da öncesine ama o çok daha detaylı bir yazının konusu.
Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları (BÜO) üyelerinden Ömer Faruk Kurhan tarafından önerilmiş bir projeydi Kardeş Türküler. Ana fikir Anadolu’da yaşamış ve yaşayan halkların müziklerinin kendi dillerinde icra edildiği bir konser düzenlemekti. Halkların kardeşliği temalı bir konser...
Kürtçenin fısıltıyla konuşulduğu, önüne “afedersin” eklemeden Ermeni sözcüğünün pek telaffuz edilmediği bir dönemde, kısıtlı kaynaklar arasından Ermenice, Azerice, Türkçe ve Kürtçe bir repertuar hazırladılar. Ve gördüler ki içine girildikçe yeni diyarlara götüren bir deniz gibi halkların türküleri... Bu proje kesinlikle bir konserlik olmayacaktı.
Nitekim, 1994’te aynı adla yine kampüste verilen ikinci konserde repertuara Gürcü, Laz ve Megrel müziklerinden örnekler de eklenmişti. Sonra Mıhitaryan Derneği’nden davet alarak ilk kez üniversite dışına çıktılar. O gece tanıştıkları Rakel ve Hrant Dink’le de dostluk kuruldu aralarında.

Haksızlığın ve sömürünün olduğu yerde bir panzehir gibi onları görecektik
Katıldıkları ikinci etkinlik ise Sivas katliamının ilk yıldönümünde düzenlenen anmaydı. Misyonlarından biri daha ortaya çıkmaya başlamıştı: Haksızlığın, ezilenin, sömürünün, şiddetin, savaşın, ayrımcılığın olduğu yerde Kardeş Türküler’i görür olacaktık, bir panzehir gibi...
Grup üyeleri bir bir mezun olmaya başlayınca, projeyi artık üniversite dışına taşımak şart oldu ve 1995’te Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu kuruldu.
Bu arada müziği dansla desteklemeye başladılar ve İnsan Hakları Haftası’nda sergiledikleri Karola adlı gösteride Alevi ve Yahudi dansları yer aldı. Bu form, giderek Kardeş Türküler’in alametifarikası haline gelecekti.
Bu arada albüm fikri gelip gidiyordu ama önceliği Feryal Öney’e verdiler ve Kardeş Türküler’in sesi-nefesi Öney’in “Hardasan / Azeri Şarkıları” albümü, Güvercin Müzik etiketiyle yayımlandı 1996’da. Kardeş Türküler adıyla ilk albüm ise bir yıl sonra çıkacaktı. Ancak kayıtlar sırasında Haydar Güvercin’le uyuşmazlık yaşanınca o dönem Grup Yorum elemanı olan Kemal Sahir Gürel, Kalan Müzik’in sahibi Hasan Saltık’a götürdü “Demme-Alagözlü Nazlı Pirim” kaydını... Saltık o günü şöyle anlatıyor: “Sound’larını, ritimleri, vokalleri kullanış şekillerini çok farklı buldum ve etnik müziğe yeni bir soluk getireceklerini anladım. Beni cezbeden sadece Anadolu’nun her yerinden türküler söylüyor olmaları değil, düzenlemelerindeki farklılıktı. Çok temiz çocuklardı, bir idealleri vardı, başarıya ulaşacaklarına emindim.”
Kalan Müzik’ten çıkan ilk albümde Kürtçe şarkılar, ilk kez Ermenice söylenen “Sarı Gyalin / Dağlı Gelin”, birbirine bağlanan Türkçe ve Kürtçe deyişler, Zuğaşi Berepe’den aldıkları Karadeniz şarkıları da vardı. “Sarı Gelin” aslen nereliydi tartışmaları yoktu henüz gündemde. Ama zaten bu belirsizlik, Kardeş Türküler projesinin amacının ta kendisiydi. İç içe yaşayan halklarda türkülerin bir sahibi yoktu... 2000’lerde verecekleri bir konsere verecekleri ad gibi “Hepimiz”indi türküler. 1999’da çıkan ikinci albüm “Doğu”, “Kültürel çoğulculuk meselesine, resmi politikanın görmemekte direndiği bir bölgeden cevap üretmek amacıyla” Doğu’ya yönelmişti ve en çok satan Kardeş Türküler albümü oldu. Folk Roots dergisinin Temmuz 2000 sayısında albüme yer verilmiş, İngiltere’de yayın yapan Radio Not-Wonderful’un listesinde dördüncü sırada yer almıştı. 2000’ler Kardeş Türküler’e
iyi gelmişti.
Aynı yıl, BKM’de verdikleri konser sonrası Necati Akpınar’dan turne önerisi aldılar. “Vizontele” müzikleriyle devam edecek BKM işbirliği başlıyordu.
O güne kadar Ankara’dan öteye geçemeyen Kardeş Türküler, Güneydoğu turnesinde büyük kalabalıklarca kucaklandı.
2002’nin aralık ayında çıkan üçüncü albüm “Hemâvâz”da ilk kez Rumca ve Romanca şarkılara da yer verildi. Hollandalı Müzik Şirketi Connecting Cultures “Hemâvâz”ın Avrupa baskısını yaptı. Artık dünya müziği standlarında boy gösteriyordu Kardeş Türküler. Açıkhava konserlerinin bazılarını bir tema çerçevesinde hazırlayan, örneğin 2003’te Hıdrellez temalı bir konser veren topluluk, 2004 sonunda bahar konseptini öne çıkaran bir albüm hazırlığına girişti. Bu albüme Neşet Ertaş, Erkan Oğur, Aynur Doğan gibi müzisyenler de destek verdi. İşbirliği ruhu konserlere de yansıdı. Grubun 2006’daki Sesler Bir Arada gösterisi, Sayat Neva Korosu’ndan Laz Kadın Korosu’na, Diyarbakır Belediyesi Çocuk Korosu’ndan Geden Bajer Ritim Topluluğu’na uzanan bir renk cümbüşüydü.

Çocukların kendi dili, inancıyla büyüdüğü bir hayatın şarkıları
Son albüm Hrant Dink’in 40’ında düzenlenen anma gecesinde tanıştıkları Arto Tunçboyacıyan ile bir ortak çalışma oldu: “Çocuk (H)Aklı”: Dilekleri yine barıştı... Şarkıları ise acıların değil, çocukların büyüdüğü; kendi dili, inancı, umuduyla büyüdüğü bir hayatın şarkıları... Grammy aday adaylığı kazandı albüm.
Geldik 20’nci yıla. Gezi olayları sırasında “Tencere Tava Havası” şarkısını yapan grup dev bir Açıkhava Sahnesi gösterisiyle kutlarken yıldönümünü, “Kardeş Türküler’in devam etmesinde Türkiye’deki gidişatın çok büyük etkisi var. Bırakmaya gönlümüz el vermezdi. ‘Bu barış bir gün gelecek ve biz de bunda pay sahibi olacağız’ diyerek 20 yıl geçti. Sahnede
60 kişi var ama arkada 110 kişiyiz” diyordu bir röportajda Feryal Öney. Grubun kurucu üyelerinden Vedat Yıldırım ise “20 yıldır deliler gibi ilk başladığımız sözü tekrar ediyoruz. Memleket sahnemiz gibi olsa.
Herkesin kendi rengiyle katıldığı, mütevazı, bir taraftan melez bir dünya. İşte 20 yıldır sahnede bunu yaşatmaya çalışıyoruz. Darısı devletlerin, hükümetlerin başına.”

Haberin Devamı

“Keşke dünya sahnemiz gibi olsa”

Türkiye Barış Meclisi’nin Orhan Doğan adına verdiği Barış Ödülü Kardeş Türküler’e gitti. Grubun solisti Vedat Yıldırım (ortada) ödülü Yaşar Kemal’den aldı.

Haberin Devamı

“Keşke dünya sahnemiz gibi olsa”

Kardeş Türküler grubunun aynı sahneyi paylaştığı sanatçılar arasında Sezen Aksu da var.

Haberin Devamı

“Yaptığınız müziği muskamın içinde saklayacağım”

2000 yılının gruba bir armağanı da Yılmaz Erdoğan’dan gelen “Vizontele” teklifiydi. Erdoğan albüm kartonetine şöyle yazdı: “Onlara, Kardeş Türküler’e, yani bu topraklarda tarih boyunca birikmiş
o muhteşem karmaşaya, o eşsiz kaosa, Diler’e, Erol’a, Vedat’a, Feryal’e, Selda’ya ve grubun diğer üyelerine çok şey borçluyum. Yüreğime ses verdikleri için, binlerce yıllık Mezopotamya ve Anadolu mirasına gözleri gibi baktıkları için teşekkürler. Yaptığınız müziği muskamın içinde saklayacağım.” Kardeş Türküler, “Vizontele”
ile Altın Portakal aldı ve daha sonra “Vizontele Tuuba”nın müziklerini de yaptı.

Kahve makinesine iddiaya girdiler

Hasan Saltık, Kardeş Türküler’in konserlerinin nasıl başladığını şöyle anlatıyor: “2000 yılıydı, Mustafa Oğuz’la kahve makinesine bahse girdik. Popçular artık Açıkhava’yı doldurmuyordu, ben dedim ki ‘Sana üç konser yapacağım, üçü de ful olacak’.
Biri Neşet Ertaş’tı, biri Erkan Oğur-Djivan Gasparyan, diğeri de Kardeş Türküler. Kardeş Türküler’i duyunca ‘Kim bunlar?’ dedi, ben dedim ki ‘Bu konserde insanlar dışarıda kalacak.’ Nitekim o gün dışarıda 3 bin kişi kaldı. Kardeş Türküler’in kaderi o zaman değişti. Artık çok popüler oldular, çok farklı kesimler de, sosyete de dinlemeye başladı. Bir kuşak Kürt müziğini, Ermeni müziğini, bu halkların birbirine ne kadar yakın olduğunu onlardan öğrendi.”

Kürtçe klibi Hülya Avşar yayımladı

Kardeş Türküler’in ilk klibi, 2000 yılında, Türkçe ve Kürtçe olarak söyledikleri “Kara Üzüm Habbesi”ne Ezel Akay tarafından çekildi. Ama tahmin edileceği gibi yasal bir engel olmamasına rağmen hiçbir klip kanalı Kürtçe bir şarkıyı yayımlamaya yanaşmadı. “Kara Üzüm Habbesi”nin kaderi, ilk Türkçe-Kürtçe klip olarak haber bültenlerine konu olmaktı.
2003’te yine Ezel Akay’ın çektiği “Mirkut” da aynı kaderi paylaşacaktı. Ezel Akay “Kürtçe duyan bölücülük propagandası yapılıyor sanıyor, halbuki bu basit bir iş şarkısı, herkes anlasın” diyerek Türkçe altyazılı yaptı klibi. Ama sonuç değişmedi. Bu sefer Kalan Müzik tam sayfa bir gazete ilanı verdi: “Hazırladığımız Kürtçe klibi, parasıyla yayımlatacak kanal arıyoruz.” Yine olmadı. Hülya Avşar bir cesaret örneği göstererek grubu programına davet etti, kliplerini yayımladı, Kürtçe ve Ermenice şarkılar söylemelerine fırsat tanıdı.

İsmail Cem’den AB temsilcilerine Kardeş Türküler albümü

Ocak 2003’te katıldıkları “32. Gün” programında, 2000 yılında dönemin Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in Avrupa Birliği ülkeleri temsilcilerine Türkiye’deki demokratikleşmenin göstergesi olarak onların albümünü hediye etmesinden gurur duyup duymadıklarını sordu Mehmet Ali Birand. Erol Mutlu’nun cevabı gayet dürüsttü: “Dönemin Dışişleri Bakanı Ermeni müzik grubu Knar, Kürtçe müzik yapan Koma Amed ve Lazca müzik yapan arkadaşlarımızın da CD’lerini hediye etti. Ama aynı günlerde bu arkadaşlarımızın Türkiye’deki konserleri yasaklanıyordu. Dolayısıyla bu Türkiye gerçeklerini çok yansıtan bir jest değildi. O yüzden bizi de çok heyecanlandırmadı açıkçası.”