Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Biz onu Memoli ilesevdik, sanatçı bir ailenin yetenekli ve “düzgün” çocuğu olarak bildik... Komik, entelektüel, aktivist... Ama şimdi hedefte. Konuşmaya,dışarı çıkmaya çekiniyor. Hatta artık onu jandarma koruyor. Gezi Parkı olayları ile birlikte hem eylemlere katılımı hem de Mi Minör adlı oyunu nedeniyle gündeme gelen oyuncu Memet Ali Alabora’nın hikayesi...

Memet Ali Alabora olmak

Yıl 1999’du, bir dizi başladı, “Yılan Hikayesi” diye. O güne kadar bu kadar sevimli bir polis karakterimiz hiç olmamıştı. Bir yandan birtakım olayları çözüyordu, bir yandan bir aşk hikayesi vardı, üstüne üstlük komikti... Kısa sürede dizi kendi adıyla değil, karakterinin adıyla anılmaya başladı: Memoli. Aynı zamanda o karaktere can veren delikanlının da adıyla: Memet Ali Alabora. Bir hamlede dört kuşağın kalbini fetheden genç adam. Anneler, anneanneler için de ideal damat adayıydı. Genç kızların neler hissettiğini söylemiyorum bile...
Fakat tam burada, alışılmadık bir durum devreye girdi... Çünkü karşımızdaki hiç kendi şöhretinden sarhoş bir genç değildi. 22 yaşındaydı, kuşkusuz dünyanın parasını kazanıyordu, elini sallasa ellisiydi ama onu hiç o son model arabadan bu yata atlarken görmüyorduk. Herkesin bildiği bir sevgilisi vardı o zamanlar; Doğa Rutkay ve bu ilişki beş yıl kadar kameralarla yüz göz olmadan sürdü.
Zaten belki Memet Ali Alabora için söylenebilecek önemli şeylerden biri bu, fazla “yüz göz olmama” hali. Samimiyet ile laubalilik arasındaki çizgiyi geçmeyen, kırıcı olmadan şaka yapabilen, küçükle de büyükle de saygı çerçevesinde ilişki kurabilen biri. Herhalde tam burada aile terbiyesi denen şeye dönüp bakmak gerekiyor.

Adını Nazım’dan alıyor
Memet Ali Alabora, oyuncu bir anne babanın; Betül Arım ile Mustafa Alabora’nın oğlu. Alaboralar 1910 yılında Selanik’ten İstanbul’a göçmüş. Bir tarafları ise Çallı ve Pınar aileleriyle akraba. Mustafa Alabora’nın dayısı, ünlü besteci Selahattin Pınar. Betül Arım da Girit göçmeni bir ailenin Edremitli kızı. İkisinin yolu 1974 yılında “Ağrı Dağı Efsanesi” oyununda kesişiyor. 1977’nin
25 Şubat’ında Memet Ali gözlerini açıyor Okmeydanı SSK’da. H’siz yazılan adını Nazım’dan alıyor, “Memleketimden İnsan Manzaraları”ndaki Memetçik Memet’ten.

14 yaşında mutfakta
Annesiyle babası o iki yaşındayken ayrılsa da çok sevgi dolu bir ailede büyüyor Memet Ali. Bunda anne-babasının hep dost kalmasının da, İstanbul’un son kadısının kızı olan ve zamanında tiyatro sahnesine de çıkan babaannesi Nurhayat Pınar’ın emeklerinin de payı büyük. Babaanne de baba da çok güzel yemek pişiriyor. Memet Ali de 14 yaşında giriyor mutfağa. Onunla konuşulacak en keyifli şeylerden biridir yemek zaten, bir tarifler verir şaşar kalırsınız.
“Oyunbaz bir çocuktum” diye anlatıyor kendini bir röportajında, “Taklitler yapmaya, hikaye anlatmaya bayılırdım. Çocukları toplayıp yazlıkta tiyatro düzenlerdim.” 10 yaşında simit satmaya kalkışmasını ya da kendi başına Beyoğlu’na gidip Fransızca kursuna yazılmasını da ekleyelim.
Ortaokulu bitirirken artık oyuncu olmaya kesin karar vermiş ama kredili sistem nedeniyle Boğaziçi Lisesi’nden erken mezun olunca, kendisini Savaş Ay’ın A Takımı’nda buluyor. Biz de ekranlarda 17 yaşında, cıva gibi bir çocukla tanışıyoruz. Mali o zamanlar. Sokak röportajları yapıyor. İstanbul Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’nde okurken de iki sene devam ediyor muhabirliğe. Sonra ilk dizisi “Kara Melek” geliyor, ardından da ‘Memoli’ ile büyük patlama...

Garajistanbul’u kuruyor
Bir diziyle onunki gibi bir popülerliğe kavuşan birinin, o rolün ekmeğini 15 yıl daha yiyip birbirine benzer on dizide daha oynaması beklenir ya, Memet Ali o konuda da tuhaf çıkıyor, zamanını mesleği üzerine kafa yormaya ayırıyor. Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi’nde yüksek lisans yapıyor, ‘oyun’ kavramını enine boyuna irdelemeyi iş ediniyor. Sonra bir bakıyoruz, Övül ve Mustafa Avkıran ile birlikte Garajistanbul’un kurucuları arasında yer almış, basın tanıtımından proje geliştirmesine kadar her işle uğraşmakta. 2010’da Oyuncular Sendikası’nın genel başkanı oluyor bu sefer. Arada diziler de var; “Canım Kocacığım”, “Karınca Yuvası” ve “Hayalet”. Sonuncusunda da 2009’da karısı olacak Pınar Öğün’le tanışıyor ama ona sonra gelelim.
Bir yandan Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde ders verir, Andante klasik müzik dergisinin yayın kurulunda çalışırken, sinemada da “Hababam Sınıfı” gibi, “Maskeli Beşler İntikam Peşinde” gibi çok izlenen komedilerde oynuyor. Evet, geçtiğimiz günlerde “Memet Ali dünyanın en korkak adamıdır” gibi berbat bir cümle kurabilen Şafak Sezer ile birlikte... Cevap vermemesi herhalde korkaklıktan değil, baştan beri anlattığım aile terbiyesinden.

Hiç etiketlenmiyor
2006’da oynadığı, 12 Eylül’ü anlatan “Eve Dönüş”, Memet Ali Alabora’nın tek ‘politik’ filmiydi, denebilir. Yıllar önce “Sen ne zaman Tarık Akan gibi toplumsal içerikli filmlerde oynamaya başlayacaksın?” dediğimde, “Ben kendim toplumsal içerikli bir adamım zaten” demişti ve şöyle anlatmıştı kendini: “Hem dünyadan önemli felsefeci arkadaşları, şair dostları olan, klasik müzik dergisinde yazı yazan ama aynı zamanda da televizyon dizilerinde oynayıp bir magazin programında gayet neşeli ve popüler bir figür olarak karşınıza çıkabilecek bir adamım.
Ve böyle olmak beni gerçekten rahatsız etmiyor.”
Hakikaten onu etiketleyip, bir rafa koyup rahat edemiyorsunuz. Takım elbise seviyor, mendil, kol düğmesi, kravat... Ama gayet zıpır da bir tip bir yandan, son iki senedir yazarlarından da olduğu “Heberler” programından anlaşılacağı gibi komik de...
Cep telefonu kullanmıyordu son birkaç yıla kadar ama bir teknoloji delisi aynı zamanda. Gelgelelim, araba merakı yok mesela... “Araba dediğiniz şey bir alet, sizi bir yerden alıyor, bir yere götürüyor. Ortalama, güvenli, ihtiyaçlarımı karşılayan bir arabam olması bana yetiyor. Bir de yollar belli, yapabileceğiniz hız ve kurallar belli, bunun üzerinde bir motora sahip bir araba almak dünyanın dengesini bozucu bir şey. Daha çok hava kirletmek, daha çok çocuk öldürmek, daha çok savaş çıkartmak, buna küçük de olsa katkıda bulunmak anlamına geliyor” demişti bir röportajımızda. Yani böyle dertleri her zaman vardı Memet Ali’nin. Başka insanların,
bu toprakların dertlerini mesele edinen, düşündüğünü de söylemeden duramayan bir çocuk çünkü...

Darbe provası iddiası
2007 yılında, babası Mustafa Alabora ile birlikte, kaderin cilvesine bakın ki bugün onun “Mi Minör” oyunuyla ‘darbe provası yaptığı’ saçma iddiasını ilk ortaya atan Yeni Şafak gazetesine bir röportaj vermişler. Sonunda, röportajı yapan ikiz gazetecilerden Büşra Sönmezışık şöyle bir not düşmüş: “Herkesin özgürce yaşamasını istiyoruz diyor Alaboralar. Kendi özgürlüklerini savunurken yabancı oldukları acıları da yani bütün ‘mağduriyet sınıfı’nı bu özgürlük çeperine alıyorlar. Her haksızlığa karşı onlar. Onları dinledikten sonra kendime soruyorum. Ey kul! Bugün insanlık için ne yaptın?”
Bu, galiba iyi bir son söz olabilir.

Haberin Devamı

“Hayatımda tanıdığım en şeffaf insandır o”
Gezi olaylarından sonra Memet Ali Alabora hedef gösterildiğinde annesi Betül Arım, duygularını dile getiren bir yazı kaleme aldı. “Onu ben doğurdum ama Halil Cibran’ın ‘Çocuklar’ şiirinde olduğu gibi, onu evrenin çocuğu olarak büyütmeye çalıştım” diyordu mektubunda: “O benim sadece oğlum değil,
aynı zamanda çok saygı duyduğum, çok değer verdiğim, öğrettiklerimin belki 50 katını ondan öğrendiğim bir birey. Memet Ali, inanın anne olarak söylemiyorum, hayatımda tanığım en şeffaf, en ‘insan’ insanlardan biridir. Diğer özelliklerini ben değil, başkaları söylesin.
Onunla bir şekilde tanışmış ve çalışmış olanlar ‘Böyle bir çocuğu nasıl büyüttün, sırrı nedir?’ diye sorarlar bana.”

“Pınar’la aynı evde olmaya bayılıyorum”
Memet Ali Alabora, 19 Kasım 2009’da evlendiği karısı Pınar Öğün ile 2003 yılında “Hayalet” dizisinde tanışmış. Beraberlikleri,
önce Pınar Öğün Ankara’da yaşadığı, üstüne de İngiltere’ye okula gittiği için altı sene bir uzun mesafe ilişkisi olarak sürmüş. Ömrünüzde görebileceğiniz evli olmaktan en mutlu kocalardan biri Alabora. Bir anket oluyor, “Hayatına tat katan şey nedir?” diyorlar, “Karım” diyor mesela. Bekar hayatıyla ilgili
bir soru sorulsa, ki Vogue dergisi sormuş;
“Ben bayağı hastasıyım Pınar’ın, o yüzden onunla bir hayat kurarken bir şeylerden ödün verdiğimi, bir şeyleri kaybettiğimi düşünmüyorum. Aksine kazandım ben. Bayılıyorum aynı evde olmaya Pınar’la” diye cevap veriyor.
Bu sene üstelik evdeki birlikteliklerini sahneye de taşıdılar ve “Mi Minör” oyununu birlikte yaptılar. Muhtemelen ileride, pek tiyatro sevmez bir ülkede “seyirciyi isyana teşvik edecek” kadar etkili bir oyun yapan çift olarak tarihe geçecekler.

“Mi Minör”de Başkan’dı
Meltem Arıkan’ın yazdığı “Mi Minör” oyununda Memet Ali Alabora, her şeye başkanın karar verdiği hayali Pinima ülkesinin başkanını canlandırdı. Alabora’nın, eşi Pınar Öğün ile başrolü paylaştığı interaktif oyun, geçtiğimiz sezon çok ilgi gördü. Ancak daha sonra Gezi Parkı olaylarındaki aktif katılımıyla birlikte Alabora, bu oyunla aslında bu olayların

Memet Ali Alabora olmak
provasını yaptırdığı iddia edilerek saldırılara uğradı.

Haberin Devamı

“Çağdaş bir evliyadır Memet Ali”
Yakın dostu, yönetmen Yüksel Aksum: “Hayatımda gördüğüm eni iyi insanlardan biridir” diye anlatıyor Memet Ali Alabora’yı: “Çağdaş bir evliyadır bence. Onun kafası fitne fücura çalışmaz, kötülüğe çalışmaz. Ne ülkesine, ne insana, ne tabiata herhangi bir kötülüğü aklından bile geçirmez. Parasını paylaşır, fikirlerini paylaşır, neşesini paylaşır, kibirsizdir, star olmuştur ama star olduğunu bilmez o. Hiç ünlü gibi davranmaz ama ünsüz gibi de davranmaz, sakil bir mütevazılık değildir onunki.
Bu toprakların oyun estetiğine çok kafa yordu, Anadolu’nun ortaoyunundan tutunuz da, seyirlik geleneklere, ritüellere kadar. Türkiyeli bir oyunculuk estetiğini nasıl geliştiririz diye çok tartıştık. Tarlalarda, cami avlularında halkı çalıştırdı, köy kahvelerinde sohbet etti. Sonra 28 Şubat’a da çok ciddi muhalefet edenlerdendir. Her türlü darbe ve diktatörlüğe karşı, savaşa karşı, militarizme, baskıcılığa karşı tavır koyan bir adamdır.”

Memet Ali Alabora olmak