Yeni sezonu kime adayacağız?

17 Haziran 2015

Ölümsüz spor adamı Süleyman Seba’ya adanan 2014-15 futbol sezonu bitti. O güzel insanın anısına ne kadar saygı gösterdik, onun ilkelerinin ne kadarını hayatımıza taşıdık, sevgi dolu yaşamından hangi gönül mirasını paylaştık, bilemiyorum. Ama yine de adının anıldığı her yerde, sonsuz alemden bize iyi duygular gönderdiğine inanıyorum.

Türkiye Futbol Federasyonu’nun saygıya adanmış bu kararı, 2015-16 sezonunda da sürmeli.

Bugünden geleceğe Seba örneği kaç spor adamı devşirebiliriz, bilemem ama, çok şükür bize örnek anılarıyla tarihe geçmiş kahramanlarımız var.

O ölümsüz insanlar arasından yakın tarihimize temiz izler bırakarak gidenlerden ikisi, aklıma ilk gelenlerden.

Fenerbahçe’de farklı yıllarda 12 yıl başkanlık yapan merhum Faruk Ilgaz ile Galatasaray’ın unutamadığı başkanı merhum Özhan Canaydın.

İkisi de ezeli rekabeti ebedi dostluk olarak yorumlayan başkanlardı. Onların kitabında sıkı rekabet vardı ama, düşmanlığın ve kavganın zerresi yoktu. Dostluktan asla vazgeçmeden, sportif vicdanlarında en küçük kirlenmeye izin vermeden görev yaptılar. Şampiyonluklar ve kupa sayılarıyla tanımlanan başarıları elbette çok büyüktü. Ama sevgiyle dolu yürekleri, akılları ve

Yazının Devamı

Seçimden sonra spor

10 Haziran 2015

Sandıklar açıldı, oylar sayıldı. Skor tabelası belli oldu. Kazananlar ve kaybedenler kendi adlarına skoru yorumlayadursun, Türkiye yeniden “koalisyon” sürecine girdi.

Kendi adıma “koalisyon”un, belli bir süre için de olsa bir tür siyasi “uzlaşma” olduğuna inanırım. Yirmili yaşlarını süren genç arkadaşların bunu anlaması çok kolay olmayacak ama, demokrasi tarihimizin hem iyi ve başarılı, hem de kötü ve başarısız koalisyon dönemleri vardır.

Ben iyimser taraftayım. Koalisyon, aynı zamanda olimpik bir duruşu da hayata taşır: Karşılıklı saygıyı. Buradan devam edersek, Türk sporunun karşılıklı saygıya, anlayışa, iyi niyete, dayanışmaya ve uzlaşmaya dayalı yeni bir yapılanmaya ihtiyacı var, derim. Ülkenin hayati sorunlarını sıralarken, parti programı ya da seçim bildirgesinde spora usulen “biraz” yer ayıran siyasetçilerin, şimdi parlamentoda daha sorumlu ve çözümleyici bir anlayışla elele vermeleri gerekiyor.

Geçen 13 yılda spora özellikle tesis yapımında olağanüstü kaynak ayrıldı. Türk sporunun uluslararası hedefleri, uluslararası organizasyonlar önem kazandı. Ne var ki spor yönetiminde beklenen gelişme sağlanamadı.

Olimpik Hareket

Burada yeniden “Olimpizm” ve “Olimpik

Yazının Devamı

Kupa geldi, vazo kırıldı

3 Haziran 2015

Arena’daki “Şampiyonluk Kutlaması”nı zaman zaman neşeyle, çoğunlukla ibretle izliyorum... Tasarlanmış coşku gecesinde profesyonellerin hazırladığı koreografi çok güzel. Bu konuda uzman değilim ama, hoşuma gitti.
Süper Lig Şampiyonluk Kupası’nın TFF Başkan Vekili Servet Yardımcı tarafından takım kaptanı Selçuk İnan’a verilmesi ile resmi prosedür yerine getirilmiş oldu. Ardından madalyalar, müzik ve dans eşliğinde futbolculara takılırken, hemen her birinin ayrı ayrı yaptığı küçük ve sevimli gösterilere de tanık olduk.
Gece güzeldi de... Yine de bir burukluk vardı o renk ve ses cümbüşünün içinde.
Galatasaray’ı Ünal Aysal’ın bıraktığı boşlukta tüm sorunlarıyla devralan, gemiyi kayalara oturtmadan herkesin beklediği şampiyonluk linmanına salimen getiren iki adanmış adam, Abdürrahim Albayrak’la Ali Dürüst, o muhteşem tabloda hiç bir detaya konmamışlardı...
Akıllı, becerikli ve yaratıcı profesyonellerin koreografisinde vefaya, adanmışlığa ve saygıya yer kalmadığını gördük. Çiçeği burnunda Başkan Dursun Özbek, o keyif ve gurur gecesine aile efradıyla birlikte katılıyor ama, Albayrak ve Dürüst’ün yokluğunu ve boşluğunu göremiyordu.
Dinlemeyi sevmiyorlar
Galatasaray, Ünal

Yazının Devamı

Seba sezonunun yorgun hakemleri

27 Mayıs 2015

Süleyman Seba’ya adanmış sezonun son haftasına girdik. Şampiyon belli, Şampiyonlar Ligi’ne katılacak takımlar belli. UEFA Avrupa Ligi’ne katılacak yolcular da biliniyor, PTT 1.Lig’e gidecek olanlar da.

Her sezonun sonunda gündelik coşkuların ya da kederlerin ötesine geçerek ders çıkarmak gerekiyor. Bu sezondan alabileceğimiz en büyük ders, hakem hatalarının gelecek adına kaygı yaratacak biçimde tavan yapmasıdır, bu hastalığın mutlaka tedavi edilmesi gereğidir.

Zekeriya Alp’in sağladığı hakem ücretlerindeki artışa, Yusuf Namoğlu’nun başlattığı “profesyonel hakemlik” sürecine rağmen MHK, maalesef sahadaki oyunla hakem kararları arasında bir uyum sağlayamamıştır.

Verilen verilmeyen penaltılar, bazılarına acımasızca çıkan kartlar, bazılarına bir türlü gösterilemeyen kartlar, futboldaki adalet kavramını yaralamış, zedelemiştir. Kuralları, ölçüleri, standartları belli olan şu masum ve güzel oyun, çoğumuza göre büyük bir komplo senaryosunun uygulama alanına dönüştürülmüştür. Elbette bu bir algıdır. Yüzde yüz gerçeği yansıtmaz ama oyunu karartmaya yeter!

Namoğlu başkanlığındaki MHK, Süper Lig’de dar bir hakem havuzu kullandı. FIFA kokartlıların da aralarında olduğu 11 hakem

Yazının Devamı

Koşan ve coşan kazandı!

25 Mayıs 2015

Önce Galatasaray’ı kutlayarak başlayalım... Sezon boyunca çalkantılı, kargaşalı günler geçirdiler. Hoca değiştirdiler, başkan değiştirdiler. Ama yollarından asla dönmediler. Spor tarihimize geçecek örnek bir geçici başkanla, emaneti devralan karizmasız, kibirsiz, açık sözlü, sakin bir antrenörün elinde hedefe koşup hak ettikleri tacı giymek, dördüncü yıldızı formaya işlemek adına kendi egolarını aştılar, çalıştılar, kaynaştılar... Ve hayal ettikleri kıyıya ulaştılar.

Ayağa kalkıp alkışlamalıyız. Bu sezon hiç de kolay değildi aradan sıyrılmak... Birer puan aralıkla her hafta değişen lig zirvesinde önce hakemlerin pek de adil olmayan düdük ve kararları, sonra da kulüplerin - yöneticilerin, antrenörlerin ve takımların - hataları belirleyici oldu.

En çok hata yapan Beşiktaş’tı. En çabuk dağılan onlardı. Dağılmayan, en az hata yapan, en güvenilir adamlarla (Muslera, Melo, Selçuk, Sneijder, Yasin) birlikte koşan, hep beraber coşan da Galatasaray oldu!

Beşiktaş’a dönersek... Şampiyonluğu kaybetmesi, yarışın gerisinde kalıp üçüncülüğe çakılıp kalması sanki kaçınılmaz bir sonuçtu... Zaman zaman yakaladıkları liderliği sürdüremediler. Ne takımda gerçek bir lider vardı, ne

Yazının Devamı

Bilic'le veda zamanı

20 Mayıs 2015

Cebinde hukuk diploması ve avukatlık lisansı, elinde gitarı var.. Hem rock müzik yapabiliyor, hem de evrensel hukuk konusunda entellektüel tartışmalara girebiliyor.

Slaven Bilic hukuk ve müzik konusunda para kazanabileceği halde kariyer için başka bir alanı seçmiş... Profesyonel futbol oynamış, Premiership’te top koşturmuş. Başarılı bir antrenörlük geçmişine sahip olmuş. Özellikle Hırvatistan Milli Takımı’nın başındayken Türkiye’ye karşı dramatik bir maç kaybetmiş (2008 Avrupa Futbol Şampiyonası)), sonra bir play off eşleşmesinde Türkiye’yi saf dışı etmiş (2012 Avrupa Futbol Şampiyonası).. Kulüp kariyerine bakıldığında Lokomotiv Moskova’da başarılı olduğu söylenemez. Lig dokuzunculuğu ne onun ne de Ruslar’ın kabul edebileceği bir dereceydi.

Slaven Bilic, iki yıl önce işte bu tabloyu ardında bırakarak Beşiktaş’a geldi. Heyecanlı, derin bir felsefe sahibi, samimi ve sevimli bir adamdı. Beşiktaş’ın stat inşaatı dolayısıyla “yuvasız kuşlar gibi” çıktığı yolculuklarda en güvenilir yoldaşlardan biri oldu. Saha kenarındaki kulübenin önünde ayakta durup vücut diliyle gerilen, coşan, öfkelenen, tartışan ve bu nedenle hakemler tarafından sık sık tribüne gönderilen bu adam için

Yazının Devamı

Korku, Konyaspor!

19 Mayıs 2015

Birileri iş edinip Beşiktaşlı futbolculara Beşiktaş’ı anlatmalı... Şampiyonluk yarışında hayal kırıklığı yaratan beraberliklerle zirveden üçüncülüğe düşen Beşiktaş, kaybetmenin dayanılmaz ağırlığıyla adeta çökmüş... Ne sportif ne de ruhsal bir varlık gösterebiliyor futbolcular. Slaven Bilic derseniz, Premiership rüyalarını belki bu hayal kırıklıkları ile süsleyip kariyerindeki en büyük hayalini gerçekleştirecek. O nedenle sürekli kaybeden, eriyen ve yarıştan kopup oyundan düşen Beşiktaş için sadece Beşiktaşlılar üzülür. Yöneticiler kahrolur... Ama saha içindeki arkadaşlar (Bilic ve futbolcuları) için hayat devam edecek, kuşkunuz olmasın!

Torje köşe gönderine gittiğinde maçın 80. dakikası oynanıyordu ve o ana kadar Beşiktaş 11, Konyaspor 4 korner kazanmıştı. Beşiktaş’ın Demba Ba, Mustafa Pektemek ve Tomas Sivok’lu kafacılarından hiçbiri o 11 korner atışından bir sonuç alamadılar. O atışların çoğunu da Konyaspor savunması kesip hızlı kontralarla (özellikle) Djalma ile Beşiktaş kalesine korku saldılar.

Evet, Torje takımının dördüncü kornerini kullandı. Ayak içiyle ön direğe harika, yumuşacık bir top gönderdi... Genç kaleci Günay, havadan beklediği topun düşük irtifada doğrudan

Yazının Devamı

Tırmanma etabında tükendiler

15 Mayıs 2015

Süper Lig’in araya sıkıştırılmış 31. haftası, bisiklet turlarının en zorlu “tırmanma etabı”na benziyordu. Gördük ki tırmanma etabında gücü tükenenler dayanamadı, geride kaldılar. Çarşamba Fenerbahçe, Perşembe Beşiktaş’ı düşürdü oyundan.

Slaven Bilic ve oyuncuları, Gaziantepspor önünde kaybettikleri iki puanın yarattığı yılgınlıkla öyle bir yıpranmışlar ki, arada Fenerbahçe’nin de Erciyesspor’a takılması onların motivasyonuna yetmemiş...

Akhisarspor karşısında ölüp ölüp dirildiler... Daha ilk çeyrek dolmadan Bilal Kısa’nın sahalarda ender görülen ortasına Mehmet Akyüz bükülerek kafayla vurdu. O asist de bir acayipti, kafa vuruşu da!

Beşiktaş işte o anda hiç de alışık olmadığı bir sıkıntıya düştü... Eski yılların muhteşem geri dönüşleri çoktan unutulmuştu. Bu yılın sorunu geri dönüş değil, geri düşüşlerle ilgiliydi. Maçı çevirmek için Bilic de futbolcular da ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştılar... Hakçası, Akhisarspor da özellikle Bilal Kısa, Güray, Lua Lua ve Mehmet Akyüz’le maça asılıyor asla geri adım atmıyordu. Beşiktaş tek santrforla (Demba Ba) başladı... İkinci yarıda Serdar’ı çıkarıp Olcay’ı sağ beke çekerek sol kanadı Mustafa Pektemek’e devretti. 54’de

Yazının Devamı