Goller ve eller!

17 Mart 2008

Beşiktaşlılar asistleri ve golleri alkışlamakta elbette haklılar. Ama bir görevleri daha var: Rüştü’nün hakkını Rüştü’ye teslim etmek! Beşiktaş’ta arzuladığı devamlılığı ve özlediği formu bir türlü bulamayan Rüştü Reçber, nihayet dün Trabzonspor karşısında bir kalecinin önemi ve değerinin ne demek olduğunu yüzde yüz gol pozisyonunda beş kurtarışıyla kanıtladı, belgeledi, örnekledi.
Elbette Umut (2) Yattara (2) ve Barış’ın o pozisyonlara girmesine neden olan savunma hatalarından da söz edilebilir. Ne var ki, Beşiktaş savunması da dün kendi yanlışlarından arınmak adına olağanüstü dikkatli ve gayretliydi. İki bek Ali Tandoğan ve İbrahim Üzülmez çakılı oynarken savunma göbeğinde Gökhan Zan ve Baki Mercimek en başarılı günlerinden birini yaşıyorlardı.
Beşiktaş’ın erken bulduğu Nobre golü, Trabzonspor’un Gökdeniz’siz çıktığı ilk maçta belini bükmeye yetmişti. Ali Tandoğan’ın geriden attığı uzun topla buluşan Holosko’nun, Erdinç’in sıkı ve inatçı

Yazının Devamı

En tartışmalı derbi

5 Nisan 2004

<#comment>
<#comment>
Türk Futbol Tarihi'ne en tartışmalı derbi olarak bu maçı kaydedebiliriz. Yılın olay hakemi Ali Aydın, öyle üç gol kararı verdi ki, üçü de tartışılırdı. Gelenek yaratmış Galatasaray - Beşiktaş maçlarının sonucu, böylesine tuhaf ve tartışılır gollerle alınmamalıydı. Ne yazık ki, Necati'nin golünü de, Pancu ve İlie'nin penaltılarını da hep tartışacağız.
Atatürk Olimpiyat Stadı'nda ilk kez rakibini ziyaret eden Beşiktaş, şampiyonluk umutlarını sürdürmek için olağanüstü çaba mı gösterdi ? Hayır...
Futbolcular, üzerilerindeki psikolojik baskıya ve rakibin atak oyununa karşı yeterli direnci ortaya koyamadılar. Bir hafta önce Gaziantep'i farklı mağlup ederken, özlenen takım oyunundan esintiler sunan Beşiktaş, aynı kadroyla başladığı derbide, aynı rüzgarı estiremedi. Buna karşılık Atatürk Olimpiyat Stadı'nın o dillere destan rüzgârı ile, Galatasaray'ın Hagi katkılı yüksek motivasyonlu oyunu, konuk ekibi zora soktu.
Galatasaray dörtlü savunmasını sıkıntısız ve rahat bir biçimde oyuna sokarken, hem kanatlarda, hem de orta alanda, ezeli rakibine karşı gözle görülür bir üstünlük ve pozisyon zenginliği sağladı. Orta alanda Petre, ileri uçta Necati, Beşiktaş'ı

Yazının Devamı

Anlamsız tartışma

31 Mart 2004

<#comment>
<#comment> Şenol Güneş döneminin sona ermesinden hemen sonra Milli Takım teknik direktörlüğüyle ilgili tartışmalar anlamsız bir zemine oturdu: Yerli mi olsun yoksa yabancı mı ?
Medya, Türk futboluyla ilgili en önemli patronaj koltuğu için ikiye bölünmüş durumda. Birileri, ortadaki başarı öykülerini anımsatarak Fatih Terim, Mustafa Denizli, Ersun Yanal, Aykut Kocaman ve Raşit Çetiner'den oluşan liste ile "İlle de yerli" sloganları atıyor... Adı geçen hocaların ayrı ayrı nitelikleri sıralanıyor, karizmaları, vizyonları üzerinde duruluyor. Emekleri dile getiriliyor.
Milli Takım'ın yarınki Hırvatistan maçı için göreve geçici olarak atanan teknik direktörü Ünal Karaman da basın toplantısında aynı biçimde görüş belirtiyor: "Yerli olmalı!"

Hakan haksız mı ?
Daha geniş pencereden bakarak, Türkiye Futbol Federasyonu'nun doğru adaylar saptayarak özgür bir seçenek listesi oluşturmasını savunanlar, değişik gerekçelerle "yabancıdan yana" pozisyon alıyorlar... Teknik direktörün yabancı olmasında ısrar edenlerden biri de Hakan Şükür... Türk futbolunun uluslararası arenadaki en başarılı golcüsü, elbet yılların birikimi ve gözlemleriyle "Yerli hocayı yıpratıyorlar.

Yazının Devamı

Gol gösterisi

28 Mart 2004

<#comment>
<#comment>
Anlaşılan o ki, Beşiktaş seyircisi de, artık işi oluruna bırakmış... Öfkeler azalmış, takıma sahip çıkma duygusu öncelik almış... Lucescu'yu, Sinan Engin'i ve futbolcuları sık sık alkışlayarak, arada Fenerbahçe'ye sloganlar atarak olabildiğince sakin, olabildiğince takımlarının yanında alkışçı bir tavırla izlediler maçı... Lucescu, uzun süredir ilk kez formsuz Sergen'e nefes alma ve kulübede oturma fırsatı verdi. Oyuna Tümer destekli Pancu - Ahmed Hassan hücum forvetiyle başladı. Savunmada Ronaldo'nun vekili libero görevini üstlenen Ahmet Yıldırım'dı.
Beşiktaş, maça uzun süredir ilk kez rahat başladı. Yüksek tempolu bir hücum gösterisiyle golü çabuk buldular. Ahmed Hassan'ın attığı gole üç dakika sonra Devran'ın verdiği yanıt ilginçti. Beşiktaş, koşa koşa gol arayıp, pozisyon üretme çabasını sergilerken, savunma da bu akışa kendini kaptırıyor, ancak rakibin çaldığı toplarla sıkıntıya düşüyordu. İşte Devran'ın golü, böyle bir sıkıntının sonucu oldu. Neyse ki, yenilen her golden sonra İnönü'de sık sık rastladığımız takım ve tribün gerginliği Gaziantepspor önünde yaşanmadı. Bunda hemen üç dakika sonra Pancu'nun attığı gol önemli ve olumlu bir etki yarattı.

Yazının Devamı

Şenol Güneş'e veda

24 Mart 2004

<#comment>
<#comment> A Milli Futbol Takımımız, Dünya Kupası ve Konfederasyon Kupası üçüncülüklerinden sonra 2004 Avrupa Şampiyonası elemelerinde tarihinin en büyük hayal kırıklıklarından birini yaşadı. Letonya karşısında alınan 2 - 2'lik beraberlik, futbolumuzu görmekten kaçındığımız bir gerçekle yüzyüze bıraktı.
Hakan Şükür'den Rüştü Reçber'e, Tugay Kerimoğlu'ndan Bülent Korkmaz'a kadar hepsi de futbol tarihimizde altın harflerle yazılı başarı öykülerinin kahramanları olan kadro artık istesek de istemesek de - doğa yasası - dağılma sürecine giriyordu. Milli Takım'ın başarısı için gerekenlerin yüzde doksanını o kadro saha içinde yapıyor (ya da yapamıyor), işin ancak yüzde onluk geri kalanı kulübedeki antrenörün katkısına kalıyordu.
Şenol Güneş'in işi kolaydı. Kolay işi, giderek zor yokuşlara sürüp yanlış üstüne yanlış yaparak içinden çıkılmaz hale getirdi Güneş... Kendisini seven - sevmeyen çoğunluğun sesine de kulak tıkadı, istifa etmemekte direndi.

Katkı payı yükseldi
Bugün yapı değiştiren, yenilenmek zorunda olan Milli Takım'ın başarı şansı, elbette yine büyük oranda saha içindeki oyunculara bağlı. Ama bu oran yüzde doksan değil... Yeni kuşak Türk

Yazının Devamı

Sahada havlu var

20 Mart 2004

<#comment>
<#comment>
Hırsları yoktu, inançları tükenmişti... Öfkeleri, isyanları bile bitmişti... İçleri boşalmış, kafaları dağılmıştı... Dün Diyarbakır'da sahaya çıkan takım Beşiktaş değildi. Kimliğini ve kişiliğini kaybetmiş bu takımın şampiyonluğu kovalaması, kaybettiği şansı yeniden yakalaması, oynadığı oyuna göre olanaksızdı.
Lucescu'nun ligin devre arasında başlayan yanlışları, ikinci yarıda yaşanan Samsunspor macerasının yanlış yorumlanması, yıldız futbolcuların, yerlilerin ve yabancıların form kaybetmesi, düşüncelerinin dağılması Beşiktaş'ı örselemiş, tüketmiş, perişan etmişti. Yapılan onca yanlışın, yaşanan onca felaketin yanısıra bu takım Bülent Uzun'dan da darbe yemiş (Ankaragücü maçı), bir darbe de dünkü maçın hakemi Kuddusi Müftüoğlu'ndan gelmişti. Yine de Beşiktaş gerçeklerinin üstüne hakem şalı atıp kendimizi kandırmayalım, kimseyi aldatmayalım. Beşiktaş dün daha oyunun başında pişman, yılgın, yorgun, bıkkın bir anlayışla sanki zoraki çıkmıştı sahaya... Seyirci gayet sakin maçı izliyor, tempo düşük... Diyarbakır, kendi yarı alanında kabul ettiği oyunla Luce'nin pek beğendiği kontrollu futbolu oynuyor. Üst üste korner kazanıyor Beşiktaş... Sergen'in ayağına layık

Yazının Devamı

Geçmiş olsun kaptan

18 Mart 2004

<#comment>
<#comment>
Futbolda Türkiye Kupası'nı kazanmak, UEFA Kupası'na katılmanın en kısa ve en kestirme yolu... Lig üçüncülüğü için daha yoğun, daha uzun uğraşlar vermeniz, bir de eleme maçları oynamanız gerekiyor. Ortaya çıkacak tatsız sürprizler de unutulmamalı. Böyle bakınca İstanbulspor için Güngören'de yarı final oynamak, rakip Trabzonspor da olsa büyük bir fırsat olarak değerlendirilebilirdi. O fırsatın tetikleyeceği oyun da seyrine doyum olmaz bir futbol vaadediyordu.
Bu sezon sıkça yaşadığımız hayal kırıklıklarından birine daha uğradık. Beklediğimizin tam aksine, iki takım da kötü bir futbol sergilediler. Kötü bir maç oynandı. Trabzonspor zaten büyük hedefe, Şampiyonlar Ligi'ne ulaşmanın heyecanını yaşıyor. Onlar şu andaki pozisyonlarıyla zaten UEFA vizesine sahipler. Ama önemsemiyorlar. Dedik ya, maça güzellikler ve dinamizm katmasını beklediğimiz takım ev sahibi İstanbulspor olabilirdi, olmadı.
Trabzonspor, Güngören'de ezici çoğunluk oluşturan taraftarlarının lig şampiyonluğu özlemini dile getiren desteğiyle maça golle başladı. Daha birinci dakikada kazanılan ilk kornerden gelen topa onca uzun adamın arasından kafayla vurup, golü atan Fatih Tekke, maçın

Yazının Devamı

Papila ve Tatlı

17 Mart 2004

<#comment>
<#comment> Hafta sonunda oynanan Fenerbahçe - Konyaspor ; Beşiktaş - Elazığspor maçları hakemlerimizin karşı karşıya olduğu sorunları bir kez daha gündeme getirdi...
Cem Papila, haksız ve ağır biçimde eleştirildiği 5 kırmızı kartlı Samsunspor - Beşiktaş maçında doğru kararlar vermiş, ancak yoğun tepkiler karşısında yalnız kalmıştı. MHK'nın görevlendirmelerinde hep gölgedeki maçlar seçilmişti. Neyse ki sağlıklı eleştirilerden sonra Papila, Saracoğlu'ndaki maçta düdük çaldı. Verdiği penaltı kararları doğruydu. Maçı gayet sakin, kendinden emin bir tavırla yönetti. Görüp izleyebildiğim kadarıyla her iki takım üzerinde de önceden psikolojik baskıyı kurmuştu. 5 kırmızı kart olayını hatırlayan Fenerbahçeli ve Konyasporlu oyuncular birbirine olabildiğince sportmence davrandılar, ikili mücadelede düşen rakiplerine ellerini uzattılar. Papila ile tartışmaya girmekten kaçındılar. İlk defa baskı altında kalan bir hakem değil, pozitif anlamda baskı oluşturan bir hakem gördük.
Serdar Tatlı, TV çekimlerinden bir kez daha görüp anladık ki, Beşiktaş maçını çok zorlanarak yönetti. Yunus'un attığı ikinci Elazığ golünün öncesinde penaltı ve Ramazan'a göstermesi gereken bir kırmızı kart

Yazının Devamı