Derbinin ruhu

25 Şubat 2004

<#comment>
<#comment> Bizim toplumsal rekabet tarihimizde çok az örnek var. Siyasette, sanatta, ticarette, sanayide ve sporda... Marka üretemediğimiz geleneksel resim anlayışımızı kurumlaştıramadığımız için, yıllarca rekabet kültürünün gerisinde kaldık. Son yıllarda umutlu gelişmeler var. Ama tarihimize baktığımızda rekabet alanında sınıfta kaldığımızı görüyoruz.
Hafta sonunda Fenerbahçe - Galatasaray derbisi oynanacak. İşte spor tarihimizin güzellikler, gerginlikler ve biraz da çirkinliklerle dolu dinamik rekabet örneği. Geçmiş kuşaklara ve bu rekabet geleneğini sürdüren Üç Büyüklere minnet borçluyuz. Bugünkü temsilcilerden de, en iyi ve en temiz örnekleri beklemek, herhalde hakkımızdır.

Ciddiyet korunmalı
Bu derbiye iki taraf da en güçlü kadrosuyla, en büyük ciddiyetiyle hazırlanmalı, tarih yaratan geleneğin ciddiyetini korumalı.
Fenerbahçe açısından sorun yok... Onlar hem futbol kalitesi, hem de skor tabelası bakımından, son derece pozitif durumdalar. Beşiktaş'ı zirvede yalnız bırakmıyor, şampiyonluk yarışını sürdürüyor, taraftarlarını coşturuyorlar.

Yazının Devamı

"Kardaş" Beşiktaş

22 Şubat 2004

<#comment>
<#comment>
Beşiktaş için kışlık kader değişmiyor. Rakiplerine göre en çok kar mücadelesi veren, kara karışan ve "kardaş" olan takım Beşiktaş. Samsunspor, Denizli dün de Malatyaspor maçları... Zaten sakatlıklar, cezalar, kartlar nedeniyle aksayan oyun düzeni, sarsılan morali ve karşı karşıya olduğu baskılarla eskisi gibi keyif vermeyen, futbolunda kalite noksanlıkları sergileyen lig lideri, dün maç saatlerinde daha da yoğunlaşan kar yağışı altında beraberliği ancak koruyabildi.
Malatyaspor, Başkan Hikmet Tanrıverdi'nin ifadesiyle son yıllarda Fenerbahçe, Galatasaray'ı yenen, Galatasaray'ı kupadan eleyen başarıların keyfini yaşamış, ancak Beşiktaş'a karşı sahadan hep boynu bükük ayrılmıştı. Maçtan bir gece önce Beşiktaşlı yöneticilere verdiği dostluk yemeğinde "Bari bu defa bırakın puan alalım" diyordu.
Malatyaspor, saha ve hava koşullarına rağmen oyunda hükmeden, etkinliği olan, pozitif hamlelerle galibiyeti arayan takımdı. Beşiktaş savunmada kaldı, orta alanda direndi, hücumda özellikle Ahmed Hassan'ın kullandığı toplarla sadece zaman çaldı. Diyebiliriz ki, bu kardeş payı sonuçta Cordoba'nın kurtarışları ile Malatyaspor'un talihsizliği bir araya geldi. Oyuna göre

Yazının Devamı

İşte yılın maçı

18 Şubat 2004

<#comment>
<#comment>
Fenerbahçe - Diyarbakırspor maçı, 2003 - 2004 sezonunun bugüne kadar oynanmış tüm maçlarını geride bırakan bir futbol kalitesi ve yürek gösterisiyle başladı ve bitti.
Bu maçı seyredip keyif alabilmek için "taraftarlık" kimliğinin dışına çıkıp "futbolseverlik" üst kimliğine dönmek gerekiyor.
Sahi, acaba bunu kaç kişi, kaçımız yapabiliyor ?
Bu sorunun yanıtlarını vicdanlarımızda araya duralım, kendi adıma ben, o muhteşem tempoyu, inanılmaz skoru değiştirme isteğini, birbirinden güzel golleri, gol pozisyonlarını görüp yerli - yabancı futbolcuların tümünde yoğun mücadele azmini görünce keyiften bayıldım !

Yazının Devamı

Aranan ikili

16 Şubat 2004

<#comment>
<#comment>
Ligin ikinci yarısına beklenmedik negatif fırtınalarla giren Beşiktaş, dün İnönü'deki maçta hem kötü hava koşullarını, hem de üzerindeki olumsuz havayı dağıttı. Denizlispor karşısında yenik düşmesine rağmen oyun disiplini ve Ahmed Hassan - Adrian Ilie ikilisinin golleriyle maçı kazanmayı bildi.
Elbette Lucescu'nun, Mısırlı futbolcuyu yanında oturtarak maça Sinan - Ilie ikilisiyle başlaması kafaları karıştıran bir durumdu. Sinan'ın zamanlama yanlışlarına, vuruş acemiliklerine ve sık sık ofsayta düşme komikliklerine ancak 33 dakika dayanabildi Lucescu. Bu Sinan için verilmiş, iyi kullanılmayan, fazladan ve gereksiz bir krediydi. Açık söyleyelim, Sinan Kaloğlu bu haliyle Beşiktaş'ın ihtiyaç duyduğu bir oyuncu değil.
Ahmed Hassan'ı neden bu kadar beklettiğine gelince... Bunun bilimsel, mantıklı bir yanıtı yok. Ancak istatistikler bu soruya ışık tutabilir. Sanırım, Mısırlı'nın oyuna sonradan girdiği her maçta gol atması, yanıt olabilir. Lucescu istatistikleri mi dikkate alıyor yoksa Ahmed Hasan'ın psikolojisini mi, bilmiyoruz! Belki Lucescu da bilmiyor!
Denizlispor çok iyi kapanan savunması, orta alanının hücuma dönük kişilikli oyun anlayışı ile ligin

Yazının Devamı

Beyaz yolda yürümek

11 Şubat 2004

<#comment>
<#comment> Tıpkı İstanbul'un havası gibi... Beşiktaş'ta rüzgârlar çok çabuk yön değiştiriyor. Bir bakıyorsunuz karayel... Sonra ardından bunaltıcı bir lodos.
Böyle rüzgâr değişimlerine karşı rotayı korumak, dümeni sıkı tutmak, tayfaları iyi yönetmek gerekir. Türkiye Ligi'nin ikinci yarısına - ilk yarıda olduğu gibi - fırtına giriş yapması beklenen Beşiktaş, kendisini beklenmedik bir fırtınanın içinde buldu.
Samsunspor maçında yaşanan olayları, başlangıcından itibaren kontrol edemedi. Beş kırmızı kartın son ikisini tasarlayarak gördüler. Her takımın her zaman başına gelebilecek farklı bir yenilgiyi, "hükmen mağlubiyet"e dönüştürdüler.
Böylece, hırçın ve hatalı bir takım olarak gördükleri kırmızı kartları arttırarak "hakem kurbanı" kimliğine bürünmeyi tercih ettiler.
O günden bu yana bir tartışmadır gidiyor.
Beşiktaş üzerine yazılı komplo senaryoları çeşitleniyor, derinleşiyor... Dekoder satışından reytinglerin düşmesine, hakem kararlarından medyanın genel tavrına kadar hemen her alanda Beşiktaş'ın şampiyonluğunun engellenmesi üzerine paranoya nöbetleri sergileniyor.

Yazının Devamı

Yanlış hesap

7 Şubat 2004

<#comment>
<#comment>
Beşiktaş, ligin ikinci yarısında başına gelenleri ince eleyip sık dokuyarak sorgulamalı... Durumdan duygusal değil, akılcı bir sonuç çıkarmalı... Dün Ankara'da yaşadığı sıkıntı doğrudan doğruya devre arası rehavetinin sonucu... Beşiktaşlı futbolcular oyuna ve topa konsantre olamıyorlar. Bu nedenle sık sık zamanlama yanlışları yapıyorlar. Devre arasındaki hazırlık sürecinin kötü geçmesi Beşiktaşlı futbolcuları fizik olarak da düşürmüş. Sergen, Tümer, Pancu, İbrahim, Ahmet, genç Yasin, aklınıza kim gelirse gelsin... Hepsi de yorgun... Çoğu bitik... Ligin ilk yarısında rakiplerinin tozunu atan Kartal yitik!
Lucescu, Ankara'daki takımı yanlış kurdu. Giunti'nin yokluğunda Tayfur'un yanına Yasin'i koydu. İleri uç, Tümer, Sergen ve Pancu'dan oluştu. Üçü de inanılmaz biçimde top kaybeden, ikili mücadelelerde direnemeyen bu adamlarla Beşiktaş özellikle ilk yarıda ne pozisyona girebildi, ne doğru dürüst bir şut atabildi, ne de elden çıkardığı İlhan'ın boşluğunu doldurabildi.
Buna karşılık Ankaragücü, Hakan Keleş, Yılmaz ve İsmet'le uzaktan - yakından oldukça arzuyla vuruyor, Beşiktaş kalesinde Cordoba'nın gafil anını arıyordu. Oyun oldukça sert ikili

Yazının Devamı

Futbolun derin dertleri

4 Şubat 2004

<#comment>
<#comment>
Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi ve AR - GE Başkanı Bayram Yağcı, geçen hafta görevinden istifa etti.
Yağcı'nın, 5 kırmızı kartın gösterildiği Beşiktaş - Samsunspor maçından sonra yaptığı açıklamalar, hakeme dönük eleştirileri nedeniyle TFF Başkanı Haluk Ulusoy'un tepkisiyle karşılaştığını, "sırtından Beşiktaş formasını çıkaramamakla" suçlandığını hepimiz biliyoruz.
Hızla birbirini izleyen olaylar, bu istifanın kökeninde "Beşiktaş aidiyetinin" bulunduğu gibi yanlış bir izlenim yaratıyor.
Bayram Yağcı, bir spor adamı olarak eylemini açıklamaya çalışırken çeşitli provokasyonlarla karşı karşıya kaldı. Kendini ifade etme olanağı elinden alındı. Son olarak atv'de ilgiyle ve ibretle izlediğim "Bizim Stadyum" programında Aziz Üstel, Yağcı'nın hemen her sözünü kesip konuyu dağıttı ve sulandırdı.
Yağcı'nın istifası, salt "Beşiktaş'a yapılan haksızlıklara karşı kendince gösterdiği bir tepki" değildir. Öyle olsaydı, bu kararı duygusallığına bağlanır ve geçiştirilirdi.

Yazının Devamı

Bursa'da tedavi

2 Şubat 2004

<#comment>
<#comment>
Bursa hem tatil, hem de tedavi yeri. Tatilde Uludağ'a koşanlar, sağlık için de kaplıcalara yöneliyorlar. Beşiktaş'ın tedaviye ihtiyacı vardı. Uludağ'da tatil yapmak yerine Atatürk Stadı'nda yaralarını sarmayı tercih etti.
Bursaspor da iki sezondan beri bitmeyen bir sıkıntı sürecinin içinde. Ümit Kayıhan, Hagi sonrası dönemde takımın oyun planını, kondisyonunu, taktiklerini onarmaya çalışıyor. Ama gelin görün ki, futbolcuların takım bütünü içinde verimlilikleri ve işlevsellikleri henüz yerli yerine oturmamış. O nedenle baskılı oynadıkları dakikalarda bile çok yaklaştıkları golü bulamadılar. Beşiktaş'ta Zago, Ronaldo ve Ahmet'ten kurulu savunma bir araya gelip güvence oluştururken, Kaan Dobra ve İbrahim'in alternatifi Serdar kanatlarda beklenen etkinliği sağlayamadılar, oyuna katılamadılar. Giunti 25. dakikada sakatlanıp yerini Yasin'e terkedince orta alandaki sıkıntı daha da arttı. Asıl sorun Tümer, Sergen ve İlhan'dan oluşan hücum üçlüsünde yaşandı. Tümer ve Sergen gole kadar buldukları az sayıdaki topu gönüllerince kullanamadılar. İlhan'a servis yapamadılar. Beşiktaşlı futbolcuların havadan gönderdikleri her topta Sergen'i seçmeleri de ayrı bir sorundu.

Yazının Devamı