Asıl hedef: 2010

7 Mayıs 2008

Fatih Terim ve yardımcıları haftalardır hummalı bir hazırlık içinde. Cumartesi, Pazar günleri dahil sabahtan akşama kadar çoğumuzun aklına bile gelmeyen ayrıntılı işlerle uğraşıyorlar.
Telefonlar birbirini izliyor... Bilgisayar ekranları kapanmıyor... Toplantı üstüne toplantı...
Bu arada yurt içinde  yurt dışında maçlar özel olarak izleniyor.
Bazen yüzler gülüyor... Zaman zaman can sıkıntısı...
Milli Takım, Euro 2008’e hazırlanıyor.
Hazırlık çalışmaları o kadar yoğun ve çeşitli ki zaman yitirmeden doğru ve akıllı kararlar alıp hemen uygulamaya geçmek gerekiyor.
Örneğin, geçen hafta Ankara’da oynanan Ankaragücü - Beşiktaş maçında Gökhan Zan sarı kartla son hafta cezalı duruma düşünce Fatih Terim, dünkü futbolcusu, bugünkü meslektaşı Ertuğrul Sağlam’ı arayıp gerekli izinleri alıyor ve beklenen hamleyi yapıyor.

Yazının Devamı

Geç gelen saadet

5 Mayıs 2008

Beşiktaşlılar, ne kadar yansa yeridir... Bunca deplasman başarısı, dünkü 12. taşra galibiyetine rağmen ancak üçüncülük hesapları yapabiliyorlar... Başkan Yıldırım Demirören, hafta içinde üst üste verdiği demeçlerle bir anlamda “hakem kurbanı” olduklarını söylüyor. Elbette hakemlerin hata üstüne hata yaptıkları, kimseyi mutlu edemedikleri bir sezon geçirdik. Ama buradan, Beşiktaş’ın şampiyonluğunu düdük ehlinin gasp ettiğini çıkarmak pek adil bir davranış olmaz. Beşiktaş’ta da başkandan masöre kadar herkesin özeleştirisini yapması gerek...
Ankara’daki maça Ertuğrul Sağlam, “sağlam” bir onbirle çıktı. Savunmanın önünde Cisse ve Tello ile çift ön libero görevlendirip kanatlarda Serdar Özkan - Aydın doğrusuyla, ileri uçta Delgado, önünde Nobre düzenini oluşturdu. Ankaragücü’nün orta alanı kalabalık tutan, zaman zaman beklerini de mücadeleye katan, Bebbe ile gol arayan tercihlerine karşılık Beşiktaş’ta en başta Delgado,

Yazının Devamı

‘Fenerbahçe benim!’

30 Nisan 2008

Pazar günü oynanan Galatasaray  Fenerbahçe derbisinin, bırakın futbolumuzdaki en büyük klasik olmasını, sözlük anlamına uygun bir maç dahi sayılamayacağını söylemeliyim.
Evet, geçmişe oranla daha sakin, biraz daha medeni bir derbi olduğu kesin. Ama yinede bir maç bile olamadı o buluşma.
Maç olması için başa baş, denk kuvvetlerin çatışması gerekirdi. Oyunun zaman zaman düğümlenmesi, karşılıklı atakların, ikili kapışmaların sahnelenmesi, bol bol gol pozisyonu, hiç değilse şut sayılarında bir denklik sergilenmesi gerekirdi.
Öyle olmadı.
Evet, Galatasaray oynadı ve kazandı...
Fenerbahçe, hiç oynamadı ve kaybetti.
Kırk yıldır bu maçlara tanık olan ben, hayatımda belki de ilk kez böylesine tek taraflı bir maç izledim.

Yazının Devamı

Zor maça güzel goller

27 Nisan 2008

Hedeflerinize ulaşamamış, düşme korkusundan da uzaklaşmışsanız vücudunuzdaki adrenalin azalır... Ruh ve gönül yorgunluğunuz adalelerinize de yansır... Ligin son haftaları oynamanız da zorlaşır, işinizi yapmanız da.
Beşiktaş ve Bursaspor’un Adana buluşması, nemli ve sıcak havanın da katkısıyla böyle bir zorluk oluşturuyordu. Gerçi Beşiktaş’ın menajeri ve teknik direktörü Şampiyonlar Ligi’ne katılmak, UEFA vizesi almak gibi olasılıkları hep göz önünde bulunduruyor, İntertoto temsilciliğini de görmezden geliyorlardı ama gerçek olanca çıplaklığı ile ortadaydı.
İki takım da artık “nafile maçlar”ı oynuyorlardı.
Yine de Adana’daki seyirciye en azından üç şık gol sundu Beşiktaş...
İkisinin yaratıcısı, planlayıcısı Filip Holosko idi.
İlkinde kendi yarı alanından topla çıktı, olağanüstü çabuk ve becerili bir driplingle Bursaspor cezaalanına yaklaşırken, hesaplı kitaplı derin bir ara pası attı Serdar Özkan’a. O da işin kolayını yapıp golünü yazdı. İkincisinde Nobre’nin zor durumda verdiği topla buluşup

Yazının Devamı

Kral, kaptan ve imam!

23 Nisan 2008

Hakan Şükür, Türk Futbolu’nun tartışmasız 1 numaralı oyuncusudur... Ondan daha çok gol atanlar, oynadığı maç sayısına göre daha yüksek oranları tutturanlar olabilir... Futbolu ondan daha becerili oynayanlar da olmuştur. Top ve ayak ilişkisinde cambazlık yapanlar, sihirli vuruşlar ve dokunuşlarla ölümsüz anılara imza atmış yıldızlar da vardır futbolumuzun gökkubbesinde...
Ama Hakan Şükür ayrıdır, farklıdır.
Hepsinden daha başarılıdır.
Türk Futbolu’nun uluslararası başarılarında hep onun imzası vardır. Attığı goller sadece istatistiklerle değil, o unutulmaz başarıların harika mermer oymaları gibi zamana karşı hep direnecek, ayakta duracaktır.
Dahası, Hakan Şükür bir liderdir.
Olumlu ya da olumsuz... Yerli ya da yersiz, her tavrıyla çevresini etkileyen, değiştiren bir güce, karizmaya sahiptir.
Elbette kaprisleri de vardır Hakan’ın. Takıntıları da. Hatta o takıntılardan, gerilimlerden, kırgınlıklardan beslendiği, sürekli sorunların ortasında, içinde, yanında mutlaka yer tuttuğu da bilinir. Bu haliyle bir fenomendir o.

Yazının Devamı

Temiz rövanş

21 Nisan 2008

Rizespor, Beşiktaş’ın “belalılarından” biriydi bu sezon... Lig’de İstanbul’da berabere kalıp puan kaybetmişler, Şampiyon ünvanıyla başladıkları Fortis Türkiye Kupası grup maçında yenilmişler, çeyrek finalde de elenmekten kurtulamamışlardı.
Dahası, Rizespor-Beşiktaş maçı, dört yıl önce travma yaratan bir sonuçla bitmişti. Rizespor o gün aldığı galibiyetle ligde kalmış, Bursasporlular da kıyametleri koparmıştı. Hala kıyamet koparmayı, paranoyalarla dün oynanan maçın da “danışıklı dövüş” olduğu iddialarını sürdürenler vardı.
Hemen söyleyelim. Açık, seçik, kesin ve net biçimde “temiz” bir maça tanık olduk. Hakçası, Beşiktaş yerine Rizespor da kazansa  kanaatimiz değişmezdi. Şimdi en azından Beşiktaş ve Rizespor’a kimsenin atacağı çamur kalmadı.
Elbette Rizespor açısından trajik bir sonuç bu. Öne geçtiğin maçı arkada bitiriyorsun. Beşiktaş’ın her geçen dakika artan gol iştahını, baskılı oyununu dengeleyecek bir varlık gösteremiyorsun,

Yazının Devamı

Beşiktaş aynası

16 Nisan 2008

Torino’daki ULEB Kupası çeyrek finalinde Beşiktaş  Galatasaray maçına dakikalar kala Beşiktaşlı Kaya Peker’in canını sıkan, motivasyonunu bozan olaylar da yaşanmış, duyduğuma göre...
Kaya’nın eşi ve babasına pota arkasında güçlükle bir yer bulunabilmiş, milli basketbolcu da bu duruma fena halde bozulmuş... Yöneticilerden ve görevlilerden beklediği sıcak ilgiyi görememiş... Beklediği anlayışla karşılaşamamış... Sonunda yüksek adrenalinin de etkisiyle “Ben bu durumda oynayamam” demiş. Maçtaki performansı benim için hayalkırıklığıydı... Sonradan Kaan Kural da bu küskünlüğün daha derinlere indiğini, ücret alamamaktan yakınan sporcular arasında Kaya Peker’in de bulunduğunu ve bir tür protest tavırla verimsiz oynadığını yazdı...
Bu öykünün ne kadarı doğru, ne kadarı yanlış bilemem. Güvendiğim insanlardan duyduklarımı aktarıyorum.
Aynı hazin durum, dün başta Milliyet, bir çok gazetenin spor sayfalarında başka bir öyküyle yansıdı...
Beşiktaş’ın Hırvat stoperi Gordon Schildenfeld, ev temizliğine

Yazının Devamı

Çarşı kime karşı?

12 Nisan 2008

İnönü’de seyirci yok. Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu, küfür, yabancı madde ve kötü tezahürat nedeniyle hem iki maç ceza veriyor, hem de 80 milyarlık fatura gönderiyor. Tahkim’in, yeni dönemde suyuna göre soğan doğrama geleneğini sonlandırdığını da hep beraber görüyoruz. Artık kimse nabzına göre şerbet beklemesin.
...Ve lütfen Beşiktaş taraftarları da,o taraftarın liderliğini üstlenen Çarşı grubu da kendiyle bir hesaplaşsın, özeleştirisini yapsın. Kime karşı olduklarına bir karar versinler artık... Başkaldırı, isyan ve tepkide ne kadar haklı olurlarsa olsunlar, bu haklılığın ifadesinde, protestonun gösterilmesinde zeka ve zerafet gerekir. Aksi halde Beşiktaş’ı sadece ekrandan seyreder, kendi evinde yalnız bırakır ve takımınıza zarar verirsiniz. Destek ve yarar mı, yoksa küfür, ceza ve zarar mı ? Söyleyin bakalım, bu Çarşı kime karşı ?
* * *
Maça dönersek...
Sakatlar, cezalılar, formsuzlarla darmadağın bir final süreci yaşıyor Beşiktaş. Sezon başındaki tercih, turnike ya da rotasyonları anlayabiliriz ama, ligin bitimine

Yazının Devamı