Dinamo Kiev karşısında gücünü gösterip unutulmaz bir skor elde eden Beşiktaş, hemen ardından gelen Gençlerbirliği maçında sevincinin bedelini sıkıntıyla ödedi. Bunda, hem gönül hem adale yorgunluğunun etkisi vardı kuşkusuz.
Gençlerbirliği, ligin futbolu en zengin ekiplerinden biriydi. Bunu herkes biliyordu, Beşiktaşlı futbolcular da. Beşiktaş’ın gücünü de elbet Gençlerbirliği oyuncuları biliyordu. O nedenle maç, zaman zaman sertliğe, futbolsuzluğa, gerginliğe büründü. Fauller, itmeler - kakmalar, birbirini izledi. Hakem Mustafa Çulcu da bu ilişkileri soğukkanlı biçimde izledi. Sarı kartlarını esirgemedi. Beşiktaş, Sergen ile golü buldu, ama ardından yine Sergen’in gördüğü sarı kartla şoke oldu. Takım 1 - 0 öndeyken tribünler, o şokun yarattığı sessizlikle izliyorlardı maçı. Sergen, Galatasaray karşısında oynayamayacaktı. Yıldız futbolcunun sarı kart serisinde dördüncüyü bulması, takıma da yansıyan sessiz bir gerilime neden oldu. O sessiz dakikalarda Youla’nın golü geldi. Anlaşılan oydu ki, Mustafa Çulcu’nun gösterdiği sarı kartlar, Beşiktaş’ın orta alanda, savunmada tüm organizasyonunu ve iletişim hatlarını bozmaya, koparmaya yetmişti.
Ahmet Hassan’ın ikili mücadeleden sonra faul yapan Zago’yu işaret ederek hakeme sarı kart tavsiyesinde (!) bulunması garip davranıştı. Gençlerbirliği forması altında bir futbolcu, meslektaşının sarı kart görmesinden nasıl yarar umabilir? Bu soru, elbet dedikoduya açık. İşimiz dedikodu değil.
Eğri oturup, doğru konuşalım. İki takım da bu maçı kazanmak için gayret gösterdiler. Ama Sergen’in golündeki gibi organize bir beceri söz konusu değildi. Beşiktaş yorgun Nouma ve sabah imza atıp kulübüyle nikah tazeleyen İlhan Mansız’ın ayaklarından bırakın golü, doğru dürüst bir şut bile bulamadı. Takım, orta alanda da kanatlarda da yeterince etkin olamadı. Bu elbette şaşılacak bir sonuç değil. Söyledik ya, Beşiktaş ligin belki de en zor ekiplerinden biriyle oynadı.
İki takımın futbol zenginliğine yakışmayan sertlikler ve kartlarla dolu şaşkın bir maç izledik. Mustafa Çulcu, elbette kural uyguladı. Ne var ki, Galatasaray maçı öncesi gösterdiği kartlar, derbiye yansıdı. Bunun için onu suçlayamayız. Beşiktaş da, Gençlerbirliği de aynaya bakıp, hatalarını aramalılar.
Bu maçın bir de kulübe yönü var. Lucescu hesapları düzgün çıkmayınca, önce sakatlanan Tayfur ile Ahmet’i değiştirdi. Sonra Ahmet’i çıkardı, zorunluluktan Sergen’i oyuna sokarak büyük riski göze aldı. Golü buldu, ama orta alanda Yasin’in partnerini feda etti. Bu maç, Beşiktaş’ta dengesiz bir on birle oynamanın da bedeli oldu.