Önce kimlikleri kayboldu... Sezon başından beri resmi maçlarda yenilgi yüzü görmeyen Beşiktaş, Prag kışında dondu kaldı. Takımca dinamizmini, kazanma duygusunu, dayanma ve direnme gücünü kaybetti. Oyun içinde ayaktan ayağa zihinsel, duygusal ve fiziksel iletişimini unuttu. Kazandığı topları kullanamadı. Savruk, sorumsuz, cesaretsiz ve dağınık bir oyunla Prag’a teslim oldular. Yenilmezlik unvanı kayboldu. Ahmet Yıldırım sakatlandı. Zago, gördüğü kırmızı kartla rövanş dışı kaldı. Kayıplar bu kadarla bitse iyi... Çünkü, Beşiktaş’ın İnönü rövanşında da turu koparacak şansı buradan gözükmüyor.
Panikle başladılar oyuna. Lucescu’nun sahaya çıkardığı 11, akıllıca düşünüldüğünde seçilebilecek en iyi maç kadrosuydu. Tayfur, Yasin, Ahmet Yıldırım ve Pancu’dan oluşan ortadaki dörtlü blok, Slavia Prag’ın oyun kurgusunu engelleyecek, ileride tek santrfor olarak deli deparlar atan Ahmet Dursun’un bozacağı savunma dengesinden Kartal’a gol fırsatları çıkacaktı. Gelin görün ki, evdeki hesap çarşıya uymadı. Tayfur, rakiple giriştiği hemen her ikili mücadeleyi kaybetti. Yasin, kazandığı topları hovardaca kullandı. Oyunda akıllıca mücadele eden ve koşulların gereğini yapan iki kişi vardı; Pancu ve Ahmet Yıldırım. Biz tam bunların oyununa 41 kere maşallah çekiyorduk ki, 41. dakikada Ahmet Yıldırım, beklenmedik biçimde sakatlanıp oyun dışı kaldı. İşte kırılma noktası... Beşiktaş’ın az buçuk direnen, oyunu karşı alana taşıyan ayaklarından biri kopmuştu. Evet, bu koşuşturmalı ve verimsiz oyunda bir yaratıcı lidere ihtiyaç vardı. Sergen’i, Ahmet Yıldırım ile değiştiren Lucescu, sakladığı silahı erken kullandı. Ne var ki, Sergen de fizik gücü sağlam, ikili mücadelelere çabuk ve kararlı giren Slavia karşısında beklenen ve ayağına yakışan rolü üstlenemedi. İkinci yarıya Sergenli Beşiktaş’ın bir gol arayışıyla başlayacağını bekliyorduk. Evet öyle oldu. Ama Ronaldo, Zago ve Tolga da ileri çıkınca Slavia’nın beklediği kontratak fırsatları doğdu. İşte Thomas Dosek’in golü, böyle bir kontratak sonucu geldi. Golün atılışında topla buluşan Dosek, ofsayt konumundaydı.
Kanatları çalışmayan, savunması sık sık dengesini yitiren, orta alanı üretmeyen bu Beşiktaş elbette kaybederdi. Kendi sahasındaki bütün maçları üçlük, beşlik gol gösterileriyle kazanan Slavia, koruduğu oyun ilkeleriyle galibiyeti hak etmekle kalmadı, rövanş için de önemli bir avantaj elde etti.
UEFA mantığıyla tek farklı yenilgileri avantaj olarak yorumlayabiliriz. Ancak Slavia Prag’ın oyun kurgusu ve Beşiktaş’ın formsuz adamlarla kurulu Zago’suz kadrosu bize, açık söyleyelim, rövanş için yeterince tur ümidi vermiyor. Ancak, İnönü’de İlhan’ın oyuna katılacağını düşünerek, "İnşallah" diyoruz. Gerisi Lucescu ve Beşiktaş’a kalmış.