Artık sevmiyorum telefonları... Kara haberi tez yetiştirdikleri için. Orhan Aldinç ağabeyimizin ölüm haberini telefonla aldım. İslam Çupi’ninki de öyle olmuştu.. Telefon, size haberi getirirken, görüp görebildiğiniz, kaderinizce yaşayabildiğiniz dünyanın renklerini ve seslerini de götürüveriyor. Ya da o renklerin ve seslerin yaşamınızdan birer birer çekildiğini telefonla anlıyorsunuz.
Orhan Aldinç, yüreğimin taa içinden sevgilerle besleyerek her defasında gururla seslendiğim gerçek bir "ağabey" idi. Öğretici, sorgulayıcı, tartışmacı, itirazcı, irdeleyici, araştırıcı... Sapına kadar gazeteci, Türkçeyi inat ve ısrarla doğru ve temiz kullanma konusunda tutucu... Karalamadan, yaralamadan sakin ve hoş bir mizah anlayışının da spordaki örneğiydi. Hepsinin üstüne sevgi ve şefkat zenginiydi...
Adapazarlı olduğunu sık sık vurgulayan, kökünden kopmamış bir soyluluğu yaşam biçimiyle donatan Orhan Aldinç, futbolu keyifli bir beceriler oyunu olarak tanımlardı. Hoşlanmazdı o güzelim renklerin ve formaların savaş çığlıklarıyla savrulup harmanlanmasından...
Hem deli dolu yaşadı, hem de dolu dolu... Orhan Menemencioğlu ve İslam Çupi ile Ada’da çilingir sofrası maratonlarına katılır, "Yahu her şey güzel de dönüşü kötü... Onca masraf ve muhabbetten sonra vapurdan inerken ayılıyoruz. Sohbetler Ada’da kalıyor, kirli dünya gerçekleri burada!" diyerek yarenlerini kızdırırdı..
Onurlu meslek ustalarını birer birer yitiriyoruz... Orhan ağabey, şimdi sonsuzluk adasında mutludur belki de... İslam Çupi, Orhan Menemencioğlu ve ille de Deve Ziya ile buluştuğu için... Dönüş ve ayılma sorunu da yok, kim bilir !