Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Türkiye Cumhuriyeti’nin 58. hükümeti hayırlı olsun. Onun başarısı sadece Başbakan Abdullah Gül’ün değil, ülkenin de başarısı olacak. Bu sonuçtan hepimize pay düşecek. Dileyelim ki, yeni hükümet sıkıntı paylarımızı azaltırken, sevinç ve mutluluk paylarımızı çoğaltsın.
AKP’nin bakanlık sayısını azaltması elbette çok önemli bir dönüşümdür. Şimdi eskinin alışılmış bakanlıkları birleşmek, bazı kurumlar bir çatı altında toplanmak durumunda... Spor da bundan etkilenecek.
Bizce başbakanlığın üstünde bulunan Gençlik ve Spor Sorumluluğu eskisi gibi başbakan adına bir devlet bakanına değil, doğrudan Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanmalıdır.
Eskinin bu konuda Hasan Celal Güzel’le sporumuza pek de güzel olmayan bir deneyimi var. Güzel, spora çok etkin ve yansız bir katkı yapamadı. Ama "su - i emsal" emsal olamaz. Güzel’in çirkin örneğinden korkmamalıyız. Ben kendi adıma Milli Eğitim Bakanı Sayın Erkan Mumcu’nun genç enerjisine, radikal kimliğine ve dinamizmine inanıyorum. Türk Spor’u için tarihsel katkı sağlayabilir. Bunun ötesinde spor, haliyle çocukluktan gençliğe geçen kuşakların yoğun biçimde yer aldığı bir olgudur. Okullarla spor arasındaki ilişki, Milli Eğitim çatısı altında çağdaş gerçekliğine kavuşabilir. Okul - kulüp köprülerini yeniden inşaa edebiliriz. Erkan Mumcu, aranan mimardır.
Mumcu’nun spor sorumluluğunu alması demek uluslararası spor hedefleri olan "2008 Avrupa Şampiyonası ve İstanbul Olimpiyat Oyunları" bir ülke için ayrıca şans olacaktır.
Yapılacak çok iş var... Spor, ciddi bir iştir. Ciddiyet ve enerji ister. Erkan Mumcu’yu ister.

Doğrusu olayların peşinden koşmaktan şöyle kenara çekilip, daha geniş bir perspektifle gerçeği arayamıyoruz.
Galatasaray örneği... Hepimiz Terim’in doğrularına ve yanlışlarına endaze tutuyoruz. Terim’in sistemi, transferleri, oyuncu seçimi, medyayla ilişkileri filan... Elbette herkesin görüşüne saygım var. E, Ancak biraz geriye çekilip Canaydın’a, ona gaz verip kongrede destekleyenlere baksak nasıl olur ? Canaydın kongrede sağladığı desteği acaba şimdi finansal anlamda da yanında görebiliyor mu ? Kongreden önce çizdiği vizyon bugünkü uygulamaya yansıyor mu ? Hiç zannetmiyorum. Özellikle finansal anlamda sanki Galatasaray, Terim’in ayağına uygun transfer pabuçlarını bulamadı gibi geliyor bana. Yaşadığımız hayal kırıklıklarının ardında böyle bir gerçek olmasın? Terim, şövalyeler gibi öne çıkıp, her türlü sorumluluğu ve faturayı üstlenirken Canaydın’ın yalnız bırakan büyük destekçilerini perdeliyor olmasın?
Benimkisi merak işte... Galatasaraylı dostlar daha iyi bilirler!

Pescara’da ille de balık yemeyi düşünen arkadaşları çabuk caydırdım! Penna Arabiata (Salçalı, biberli, sarmısaklı İtalyan makarnası), dururken balık olur mu ! Balığın yeneceği yer Pescara değil, İstanbul’dur.
Doğru seçimi yapmışız, hiç pişman değilim. Ristorante Pizzeria’da Pennaları beklerken, şef Carlo Türk olduğumuzu anlayınca, bir sürü laf kalabalığı ile yüklendi bize. Sonra anladık ki, İstanbul’da oynanan Galatasaray - Lokomotif maçına takılmış:
"Bu Fatih Terim beni yaktı. Burada bahise çok para yatırdım. Ama Galatasaray, Ali Sami Yen’de yenilince on bin Euro havalara uçtu. Tabi Terim’in bundan haberi yok. O boyuna ‘Herkesi yeneceğiz, hep kazanacağız’ diye açıklamalar yapıyor. İcraata baktığın zaman da bizim paralar havaya uçuyor. Terim maçlara çıkarken bizleri düşünseydi iyi ederdi"
Sonra derin futbol felsefesine geçiyor Carlo:
"Trapattoni kulüp takımlarında çok başarılı oldu. Fatih Terim de Milli Takım’da. Galiba bugün ikisi de yanlış yerlerde bulunuyor"

Beşiktaş’ta hem gollerini, hem hırçınlığını izlediğimiz İlhan Mansız Mİlli Takım’da tamamen farklı bir kişilik sergiliyor. Otel lobisinde kendisini ısrarla izleyen Japon kızlara karşı son derece kibar ve ilgili. Medya ile hiçbir problemi yok. Sakin ve örnek bir futbolcu tipi gösteriyor. Bunu sevinçle gözledim.
İlhan’ın hırçınlığına hep itiraz ediyorum. Çünkü o bu ülkenin her alanda ihtiyaç duyduğu başarılı bir sporcu. Hırçınlık dikenlerini söküp, atmalı. Dahası, herkesle ve kurumla saygıya dayanan dürüst ve uygar ilişkiler kurmalı. O zaman İlhan da kazanır, Türk Sporu da. Hem şunu da unutmamalı; İlhan Beşiktaş’ta kırmızı kart görmekle pazarlık masasındaki şansını da azaltıyor. Yöneticiler masaya oturduklarında sarı ve kırmızı kart dosyasını da önüne koyup, rakamları aşağı çekecekler. Bu da İlhan’ın hak ettiği parayı almasında zorluk yaratacak. İlhan, sadece Milli Takım’da değil, her yerde, her zaman centilmen olmalı. Giydiği her formaya, attığı gollerle keyifle başarı katmalı. İnanıyorum, bunları yapacak.