Ümit Davala’nın İzmir’de meslektaşlarımıza karşı sergilediği kaba ve çirkin eylemin sonucunu sabırla bekledim. O nedenle konuya hiç değinmedim. İlk tepkiyi Milli Takım Teknik Direktörü Şenol Güneş verdi. Ümit’in davranışlarını hiç onaylamadığını, Türk sporunun bu tür tartışmalardan hiçbir şey kazanamayacağını belirterek kadrodaki futbolcusu adına medyadan özür diledi.
Oysa bu konuda asıl tavır göstermesi gereken, Galatasaray kulübü olmalıydı.
Boşuna beklemişiz...
Özellikle medya eleştirilerine karşı rahatsızlığını pek de uygun olmayan sözcüklerle dile getiren Fatih Terim hiç sesini çıkarmadı. Formsuz oyuncusunu ısrarla takımda oynatarak konuyla hiç ilgisi olmayan farklı bir tavır sergiledi...
Fair Play kavramına sahip çıkarak kulüplerarası tartışmalardan soylu bir suskunlukla uzak duran Başkan Özhan Canaydın’ın da bu defa kendine yakışır bir tavır almasını, kamuoyunu ve meslektaşlarımızı rahatlatacak bir açıklama yapmasını bekledik. Maalesef ondan da ses çıkmadı.
Şimdi eğri oturup doğru konuşalım... Bu suskunluğun adı, eyyamcılıktır. Şımarıklığa onay vermek, ayıpları paylaşmaktır. Dahası maç programına Ümit’i kapak yapar, taraftarın "Hepimiz Ümit’iz" pankartını da tribünden indirtmezseniz, o çirkinlik ve ayıp büyür. Ümit’in eylemi olmaktan çıkar, kulübün politikası olur.
Bu durumda kimse fair play ruhunu yeşertecek ümidi bulamaz...
Çünkü malum, o ümit artık tribüne uçtu!
Real Sociedad’ın İspanya 1. Ligi "La Liga"daki liderlik serüvenini heyecanla izlediğinizi umarım... Ben kendi adıma Nihat Kahveci’nin süreklilik kazanan başarısını hayranlıkla izliyorum.
Pazartesi akşamı İspanyol kanalı tve’de haftanın golcülerinden biri olarak takdim edildi ve İspanyolca konuşarak duygularını, düşüncelerini açıkladı.
En azından attığı goller kadar güzel bir görüntüydü...
Arif Erdem’in ayıplar ve mahcubiyetlerle yarım bıraktığı Real Sociedad macerasını Nihat Kahveci -Tayfun Korkut’un da yardımıyla pek güzel taşıyordu doğrusu... Nihat, bir yandan İspanyolca öğrenip bir yandan da çok çalışarak formayı kaptıkça, gol attıkça Avrupa kulüplerinin Türk futbolcusunun profesyonelliğine bakış açısını da düzeltiyordu kanımca...
Fenerbahçe’de Oktay Derelioğlu ile Abdullah Ercan da PAF’a sürgün edildiler. Öğrenebildiğim kadarıyla Werner Lorant, Oktay ve Abdullah’ın takıma giremedikleri için huzursuz olduklarını, bu durumun kendilerini seven arkadaşlarını olumsuz biçimde etkileyeceğini belirterek PAF’a gönderilmelerini istemiş. Yönetimin akil (!) adamlarınca uygun bulunan bu istek, çabucak uygulamaya konmuş.
Biliyorum, özellikle Oktay, sezon boyunca güven verecek istikrar kazanacak bir oyuncu değildir. Ya fizik, ya da ruh halinden dolayı zaman zaman işinden kopar, form kaybeder. Desteğe, ilgiye, şefkate ve yardıma gereksiniminin doruğa çıktığı günler ve haftalar yaşar. Ama bildiğim bir şey daha var: Oktay, bu ülkenin futbolunda hava ve yer toplarında en etkili santrforlarından biridir. Çabukluğu, zor pozisyonlarda rakibinin üzerine cesaretle giderek şık goller atması, rakip savunmaları ipe dizer gibi çalımlayarak attığı gollere güzellikler katması, kendisine kolay vazgeçilemeyecek golcü kimliği kazandırmıştır.
Şimdi Oktay, ocak ayına kadar beklemek zorunda. Bu sürgün kararının onunla birlikte Fenerbahçe’ye de zarar vereceğini düşünüyorum. Sorunlarını sıcak bir ilgiyle ele alıp çözmek ve onu Milli Takım’da da yararlanılır bir form düzeyine çıkarmak yerine yönetim ve Lorant kolaycılığı seçip, bu silahı depoya atmışlardır. Sahi, bu ülkede bir de PFD (Profesyonel Futbolcular Derneği) var, değil mi!
Washington’u sabırla bekleyenlerin Oktay için aynı duyarlılığı gösterdiğini söyleyebilir misiniz ?
...Ve Abdullah Ercan... Takımının, profesyonel birikimine en çok gereksinim duyduğu bir dönemde o da kapı dışarı!
Fenerbahçeli dostlar "düşman"ı dışarıda aramasınlar boşuna!
Aynaya baksınlar, yeter!
Fenerbahçe Basketbol Şubesi sorumlusu sevgili Murat Aşık, geçen hafta bu köşede yayınlanan "Muhteşem dönüş!" başlıklı yazımızdan sonra aradı, bazı bilgilerin bana eksik ve yanlış verildiğini ileri sürerek şunları söyledi:
"Zeki’nin arabasının kırılan camını üç gün içinde bizzat ben taktırdım. Arzu ederseniz faturasını hemen fakslayabilirim. Ayrıca Galatasaray’a yenilmemiz üzerine yaptığım açıklamaların da tümüyle basında yer almadığını gördüm. Bu da sizi yanıltmış olmalı. Fenerbahçe basketbol takımına güveniyoruz. Altyapıdan gelen arkadaşlarımızla çok başarılı olacağımıza inanıyoruz!"
Murat Aşık’ın saygılı, uygar tavrı beni sevindirdi. Genç yönetici, basketbola gösterdiğim ilgi nedeniyle de teşekkür etti.
Bu açıklamayı "yanıt hakkına saygı" duyarak yanıtlıyorum. Aşık’a başarılar diliyorum.