Romanlara, filmlere, belgesellere konu olan, Amerikan Vogue’un efsane yayın yönetmeni Anna Wintour, stiliyle değil, kültürel mimar kimliğiyle öne çıktı. 36 yıl sonra şimdi koltuğunu bırakmasıyla elbette moda tarihinde önemli bir dönem tamamlandı.
Moda tarihi, sadece tasarımlar ve tasarımcılarla değil, onların popüler hale gelmesini sağlayan isimlerle yazılıyor. İşte en güçlü isimlerden biri, Amerikan Vogue’un efsane yayın yönetmeni Anna Wintour. Tam 36 yılın ardından genel yayın yönetmenliğinden ayrıldı. Bu, bir dergide görev değişikliğinden çok daha fazlası. Moda dünyasına yön veren, kültürel kodlarını şekillendiren, zamanı durdurup yeniden başlatan bir devrin kapanışı.
Güneş gözlüklerinin sırrı
Anna Wintour denilince akla gelen ilk şey; keskin bakışlar, bob kesim saçlar ve elbette hiç çıkarmadığı o numaralı güneş gözlükleri. O gözlükler, sadece bir stil tercihi değil, bir tür koruma kalkanı onun için. BBC’ye verdiği bir röportajda, “Görmememe ve görülmememe yardım
Yazdıklarıyla, çizdikleriyle ve müziğiyle özel bir yeri her zaman var olan bir isim: Bob Dylan.
Yarım yüzyılı aşkın kariyerinde, 2016’da Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandığı açıklandığında tartışmalar uzun süre durulmadı.
Nobel’in bir edebiyatçıya değil de bir şarkıcıya verilmesini kabullenemeyenler oldu.
Sanki söz konusu olan Bob Dylan değil de herhangi bir popstarmış gibi davranıldı.
Oysa Bob Dylan değerli bir ozan.
Ama aslında bu sonuç her zaman popüler olanın değil, gelenek yaratanın da günümüzde kazanabildiğini gösterdi.
Bob Dylan şimdi kelimelerle değil, çizimleriyle karşımızda.
Paris’in kalbinde, tarih boyunca sanatın nabzını tutan Louvre Müzesi, şimdilerde iddialı bir dönüşüm sürecinde.
Yalnızca bir mimari restorasyon değil bu, hem yüzyıllık geleneği korumak hem de cesurca geleceğe taşımak için önemli bir adım.
Geçtiğimiz haftalarda duyurulan 400 milyon euroluk “Yeni Rönesans” projesi, sadece turist kalabalığını daha iyi yönetecek bir planlama değil, aynı zamanda ‘Mona Lisa’ gibi zamanın ötesine geçen bir başyapıtla kurulan ilişkiyi daha anlamlı ve kişisel kılma çabası.
Evet, Louvre’da artık ‘Mona Lisa’yı görmeniz için cep telefonlarının havada salındığı kalabalık bir salonun arasında sıkışıp kalmanız gerekmeyecek.
Yeni projeyle birlikte Mona Lisa, yerin altına inşa edilecek 3 bin metrekarelik özel bir galeriyle başlı başına bir destinasyon hâline geliyor.
‘Mona Lisa’nın bu yeni yerinde, geçmişini, 1911’de yaşanan meşhur hırsızlığı, dünya sanat tarihindeki kırılma anlarını ve modern kültürdeki önemini de keşfetme fırsatı olacak.
Z
Jeff Bezos ve Lauren Sanchez’in Venedik’teki gösterişli düğünü birçok tartışmaya yol açtı: “Venedik artık bir şehir değil, kiralayabileceğiniz dev bir eğlence parkına mı dönüştü?” dedirtti.
Jeff Bezos’un Lauren Sanchez’in hayatına girmesiyle hayatının nasıl değiştiğini hep birlikte izliyoruz. Fit görünüm, yeni bir styling, gösterişli ve eğlenceli hayat tarzı, Hollywood starlarıyla arkadaşlıklar, uzaydan Bodrum’a bol seyahat… Evet, bir yandan herkesi kızdırıyorlar ama bir yandan da dünyanın en zengin isimlerinden birinin ikinci evliliğinde yaşı yaşına uygun, güçlü bir kadını tercih etmesi çok da alışıldık değil aslında.
Bezos çiftine mutluluklar tabii ama bu hafta Venedik’te düzenledikleri düğün, zenginlik ve ihtişamı tüm dünyanın gözüne sokmasının yanı sıra aynı zamanda uluslararası hukuk, kültür ve kamu yönetimi açısından da önemli dersler içeriyor. Tabii bazı soru işaretlerini de beraberinde getiriyor. Düğünün detayları ve yarattığı
İki yıl önce Londra’daki Victoria & Albert Müzesi’nin kapısında Chanel hayranlarının oluşturduğu uzun kuyrukları hatırlıyor musunuz?
Gabrielle Chanel’in hayatını ve modaya bıraktığı estetik mirası anlatan “Moda Manifestosu” sergisi, o dönem yalnızca bir retrospektif değil, modanın sanatla kurduğu ilişkide de bir mihenk taşıydı.
Şimdi Chanel, aynı kentte –ama bu kez Stratford’da V&A East’te, sessizce ama çok daha derin bir iz bırakarak varlığını duyuruyor. 100 yıldır Birleşik Krallık’taki varlığını sürdüren Fransız moda devinin bu özel yıl dönümü, alışıldık bir defile ya da reklam kampanyasıyla değil; kültürle, sanatla ve dergiyle kutlanıyor.
Moda değil, düşünce dergisi
Haziran 2025 itibariyle Chanel, ‘Arts & Culture Magazine’ adını verdiği yeni kültür-sanat dergisiyle karşımızda.
Bu bir moda dergisi değil.
Hedef, düşüncenin, estetik belleğin, sanatçı iş birliklerinin ve kültürel diyaloğun izini süren, 250 sayfalık bir kültürel arşiv çalışması.
Sinema tarihine iz bırakan George Lucas’ı hepimiz ‘Star Wars’un yaratıcısı olarak tanıyoruz.
Oysa şimdi filmlerinin yanı sıra yeni müzesiyle de kendinden söz ettiriyor.
Los Angeles’ta yükselen dev bir uzay gemisini andıran Lucas Museum of Narrative Art, sadece mimarisiyle değil, taşıdığı anlamla da kültür-sanat dünyasında yankı uyandırmaya hazırlanıyor.
George Lucas, yalnızca bir yönetmen değil; kentlerin çehresini dönüştüren, kamusal alanları hayal gücüyle tasarlayan bir platform yaratıcısı.
Lucas’ın ismini duyduğumuzda zihinlerimiz ister istemez ‘Yıldız Savaşları’na, ışın kılıçlarına, Darth Vader’ın gölgesine gidiyor.
Ancak 1944 doğumlu Amerikalı yönetmenin kariyeri, filmleriyle sınırlı değil.
Genç yaşta kurduğu Lucasfilm ile sinemanın teknik boyutlarını yeniden tanımladı; Industrial Light & Magic gibi özel efekt şirketleriyle sektörde devrim yarattı.
Tarih, tarz ve trajedi denilince akla ilk gelen isim: Marie Antoinette. 18’inci yüzyıldan izler taşıyan eşyasından günümüzde ilham kaynağı olduğu moda tasarımlarına kadar zengin bir seçki Londra’daki Victoria&Albert Müzesi’nde ‘Marie Antoinette Style’ başlıklı bir sergiyle karşımıza çıkmaya hazırlanıyor
Lüksün, stilin, gösterişin ve düşüşün sembolü: Marie Antoinette. Onu sadece tarih kitaplarından değil, moda dergilerinden, müzayedelerden, hatta müzik videolarından tanıyoruz. Fransa’nın son kraliçesi, Avusturyalı Marie Antoinette, 18’inci yüzyılın Versay Sarayı’nda şekillenen abartılı stilini 21’inci yüzyıla dek taşımayı başarmış tek isim. Şimdi, bu ihtişamlı ikonun hayatı ve mirası, Londra’daki Victoria&Albert Müzesi’nde görülmemiş bir sergiyle karşımıza çıkmaya hazırlanıyor: “Marie Antoinette Style.”
20 Eylül’de açılacak ve 22 Mart 2026’ya kadar devam edecek olan bu sergi, hem kapsamı hem de kurgu gücüyle şimdiden konuşulmaya
Milliyet’in 75. doğum gününde düşünüyorum, Milliyet’in ilk hayatıma girişi ne zaman ve nasıl olmuş…
Milliyet Çocuk ve Yalvaç Ural geliyor aklıma hemen.
Sonra ilkokulda Cağaloğlu’nda Milliyet’in deneme sınavları…
Daha sonra kültür-sanata ve spora her zaman değer veren Milliyet gazetesinin okuyucusu olmak, Milliyet Sanat’ı düzenli takip etmek ve sonunda da Milliyet yazarı olmak…
Milliyet’in 75. yılı, benim Milliyet’teki 17. yılım...
Milliyet’te ilk yazımı, İstanbul Life dergisinin yayın yönetmeniyken gazetenin o zamanki yayın yönetmeni, değerli meslek büyüğümüz Sedat Ergin sayesinde yazdım.
Çok iyi hatırlıyorum, o zaman Güngör Uras, Güneri Cıvaoğlu, Melih Aşık, Hasan Pulur, Sami Kohen, Deniz Alphan gibi usta isimlerin gazetesinde yazabildiğim için nasıl büyük onur duyduğumu.