85 yaşındaki Ara Güler, ilk renkli İstanbul fotoğrafları sergisini Nişantaşı’nda Merkür Galeri’de açtı. Ara Güler’le bir araya gelince bakın neler konuştuk?
Çok değil, bundan 7 yıl önce İstanbul Life’a Sezen Aksu’yu kapak yapmak istedik. Sezen Aksu o zaman da bırakın fotoğraf çektirmeyi, röportaj bile vermiyor. Biz ise ısrarlıyız, Sezen Aksu’yu Kanlıca’daki evinde çekip Ocak 2006 kapağı yapacağız. “Nasıl ikna ederiz?” diye uzun uzun düşündük. Sonunda bir isimde kilitlendik. Kimsenin, Sezen Aksu’nun bile ona “Hayır” diyemeyeceğini biliyorduk. Söz konusu Ara Güler olunca, akan sular durdu. Sezen Aksu da Ara Güler’in objektifinin karşısına memnuniyetle geçeceğini söyledi. İşte o zaman anladık ki, asıl mesele Ara Güler’i ikna etmekten geçiyor. Çok dil döktük, Ara Cafe’yi sık sık ziyaret ettik, sonunda Ara Güler, Sezen Aksu’yu Kanlıca’daki evinde, hatta yatağında otururken fotoğrafladı. Sonuç, “İki efsane buluştu” spotunu attığımız, unutmayacağımız bir dergi kapağımız oldu.
Bu unutulmaz dergi kapağı için Ara Güler, Sezen Aksu’yu fotoğraflamıştı.
“Artık fotoğraf değil, ıstırap çekiyorum”
Şimdi yıllar sonra bir kez daha Ara Güler’le karşılıklı oturuyoruz. “Artık fotoğraf
Dünya rekortmeni dalgıç Şahika Ercümen ve Türkiye’nin ilk ve tek engelli dalış öğretmeni Ufuk Koçak harika bir iş yaptı. Detayları buyrunuz
Şahika Ercümen Ufuk Koçak’la birlikte Turkuazoo Akvaryum’da dalış kursu verdi.
Şahika Ercümen’le Arsuz’da tanıştık. 28 yaşında, mankenlere taş çıkartacak kadar güzel. Sadece güzel de değil, milli sporcu, dünya rekortmeni dalgıç, beslenme uzmanı, TV programcısı gibi birçok sıfatı var.
1 Haziran’da Van Gölü’nde yaptığı denemede 61 metreye ulaşarak, 55 olan Dünya Göl Dalış Rekoru’nu ve 60 metre olan Dünya Deniz Dalış Rekoru’nu kırmayı başardı. O günlerde gündem farklıydı, Şahika’nın dünya rekoruyla kimse yeterince ilgilenmedi. Daha sonra eylül itibarıyla paletsiz değişken ağırlık dalında kırdığı dünya rekoru, doping testlerinin temiz çıkmasının ardından Dünya Sualtı Sporları Federasyonu (CMAS) tarafından onaylandı. Yine yeterince ilgilenemedik. Neyse ki şimdi TRT Türk’te “Şahika’nın Mavi Dünyası” adlı bir program yapıyor.
Geçen Cuma, Şahika bir ilki daha gerçekleştirdi. Engelli sporcu ve katılımcılara ve Garanti Bankası Sualtı Sporu Kulübü üyelerine Ufuk Koçak ile birlikte 2 günlük bir dalış kursu verdi.
İstanbul Modern’in bu yıl 5’inci kez düzenlediği Gala Modern gecesinde hem sosyalleşildi hem de müzenin eğitim projelerine 1 milyon 155 bin TL katkı sağlandı
Cumartesi akşamı İstanbul Modern’de toplandık, Gala Modern için. Dile kolay, tam 600 kişi. kokteyl sırasında katta eserleri inceledik sonra alt kata yemeğe geçtik. Vakko Espace her yıl olduğu gibi yine müzeyi bambaşka bir hale getirdi.
Gala Modern tam 5 yıldır düzenleniyor. Bu yıl Rana Erkan Tabanca’nın “İyi bir konuşma mini etek gibi olmalı, heyecanlandıracak kadar kısa” dediği sunumuyla başladı. Geceden elde edilen gelir İstanbul Modern’in eğitim projeleri için kullanılıyor. Bunun için bir de destek yarışı yapılıyor.
Tam 9 sanatçı stanbul Modern’in eğitim projelerine destek olmak için Gala Modern’e özel çalışmalar hazırladı. Kimler mi? Rasim Aksan, Ali Alışır, Ani Çelik Arevyan, Canan Dağdelen, Devrim Erbil, Ahmet Ertuğ, Dice Kayek, Sabire Susuz ve Aslı Torcu. Ayrıca Akyavaş Ailesi Erol Akyavaş bir yapıtını ‘Sanat Labirenti’ programının bir yıl daha devam etmesi için Gala Modern’e bağışladı.
Açık artırma Ali Alışır’ın “Oku” adlı işiyle başladı. Hem bizim masa hem de yan masa heyecanlıydı. Nasıl olmasın?
İstanbul’da her gün yeni bir mekan açılıyor ama her yeni mekan beni heyecanlandırmıyor. Bu hafta bir istisna oldu, şehrin yeme-içme alışkanlıklarını değiştirecek bir değil, birbirinden farklı iki yeni mekan Surplus ve Eataly’yi denedim
Her şey sevgili arkadaşım Saffet Emre Tonguç’un telefonuyla başlıyor. “Bu cumartesi sizi yeni açılan bir yere götüreceğim” diyor. Saffet gibi dünyanın en önemli kişilerine rehberlik eden, İstanbul’u tanıtan bir arkadaşınız varsa şanslısınız. O “hadi” dediğinde, nerede ne yapıyor olursanız bırakıp koşmanız gerektiğini de biliyorsunuz, kaçırmamak ve sonradan pişman olmamak için.
Bundan birkaç hafta önce Kapalıçarşı gezimizde uzaktan göstermişti, Vedat Başaran Haliç’te yeni bir restoran açıyor diye. Cumartesi gecesi ise biz gidene kadar Saffet ser verip sır vermedi, Vedat Başaran’ın yeni restoranında kendimizi bulacağımızı umuyorduk ama emin de değildik. Eminönü’nde köprüyü geçince sağdaki pembe binanın en üst katı, Hamdi’nin tam karşısında, harika manzarası var. Türk mutfağına yenilik getiren
ve böyle manzarası olan başka bir yer yok İstanbul’da. Hatta Saffet Emre Tonguç’a göre Tarihi Yarımada’da artık turistleri götürecekleri şık bir
Borusan Contemporary, Rumelihisarı’ndaki Perili Köşk’te. Hafta içi ofis olarak kullanılan bina, hafta sonu müze ziyaretçilerine açık. Hâlâ görmediyseniz çok şey kaçırıyorsunuz
“İstanbul’da en çok nerede çalışmak istersin?” diye sorsalar, hiç düşünmeden vereceğim tek cevap: Rumelihisarı’nda Perili Köşk. Peki ama neden? Binanın mimarisiyle başlar, Borusan’ın ofis - müze anlayışıyla devam ederim. Borusan Contemporary müzesi sayesinde Borusan’ın CEO’su Agah Uğur’un da, patronu Ahmet Kocabıyık’ın da ofislerini gezebildiğiniz son derece medeni bir düzeni var. Üstelik dışarıdaki Boğaz manzarası kadar içerideki manzara da etkileyici. Etraftaki sanat eserlerine bakmaktan çalışmaya konsantre olabilir miydim onu bilmem ama bu binaya her geldiğimde burada çalışanlar ne kadar şanslı diye düşünmeden edemiyorum.
Oyuncaklı ve interaktif bir sergi
Borusan Contemporary’de Rafael Lozano-Hemmer’ın “Vicious Circular Breathing” sergisi devam ediyor. Uzun zamandır görmek istediğim sergiyi sonunda Borusan Contemporary yöneticisi Güzin Tezcanlı ile birlikte geziyorum. Önce parmak izimi veriyorum, parmak izinden nabzımı da ölçen çalışmaya şaşırıyorum. Sonra diyafona konuşmamı kaydedip
Kar yağdı yağacak diye beklerken pazartesi akşamı Nişantaşı’nda lapa lapa kar yağıyordu Godiva’nın önünde. İçerideki çikolata kokusuyla ve tabii envai çeşit çikolatayla pazartesi sendromu da unutuldu. Godiva, Nişantaşı mağazası açıldığından beri şehrin en güzel ve en şık yılbaşı partilerine ev sahipliği yapıyor. Uzun zamandır görmediğiniz kişilerle de burada karşılaşmak mümkün oluyor.
DiCE KAYEK’iN ÖNEMLi GÜNÜ
20 yıllık Türk markası Dice Kayek bu yıl Elle Style Awards’da ‘Yılın Moda Tasarımcısı’ ödülünü aldı. Yllardır stilinden hiç taviz vermemiş bir marka olmalarının yanı sıra bu yıl Dice Kayek’i daha da öne çıkaran şeyler var.
Dice Kayek, uzun süredir defile yapmak yerine başka formülleri tercih ediyor. Daha önce “Istanbul Contrast” adlı bir sergi düzenlediler, son Paris Moda Haftası’nda ise ilk kez bir moda filmi ve sanal defileyle karşımıza çıktılar.
İlk filmin adı “Noir/Siyah”, 1961 yapımı Alain Resnais film-noir’ı “Last Year at Marienbad”ın kilit sahnelerini tekrarladı. İlk defa bir moda filminde başrolde kıyafetler değil, karakterler vardı.
Tasarımlar özellikle geri plandaydı. İlk filmde hırslı ama elegan bir kadının nasıl kendi kendini yok ettiğini
Son zamanlarda yaptığım en eğlenceli şeylerden biri, makyaj dersi almak. MAC Makyaj Sanatçısı Tuğcan Sağırlar’dan bakın neler öğrendim?
Uzun zamandır en çok yapmayı istediğim şeylerden biriydi makyaj dersi almak. Yıllarca makyajdan uzak durmuş, minimumla yetinmiş ve hatta eyeliner çekmekten bile aciz biri olarak daha öğrenmem gereken çok şey olduğunun farkındayım.
Başka bir şey isteseymişim olacakmış. Yasemin Berkman sayesinde kendimi Nişantaşı’nda MAC Makyaj Sanatçısı Tuğcan Sağırlar’ın önünde buldum. Boşuna sadece makyör ya da makyöz değil de makyaj sanatçısı demiyorlar. Yüzünüzü bir tuval haline getirip binbir türlü hile uyguluyor. Gerçekten de bir sanat eseri gibi ince ince işleyerek boyuyor. Sonuca kendiniz de inanamıyorsunuz.
Yeni malzeme, yeni teknik
Önce yüzünüze bir serum ve nemlendirici uyguluyor. Hemen akabinde tüm yüzünüze sabitleyici bir sprey sıkıyor, makyajın daha uzun ömürlü olması için. Daha sonra bir göz altı kapatıcısı ve fondöten uygulaması başlıyor. En son, en az fondöten ve pudra burna sürülüyor, en dikkat çekici yer burun olduğu için. Nemlendirici de fondöten de fırçayla sürülüyor. Daha az ürünle daha iyi sonuç alabilmek için.
Cuma akşamı Çırağan Sarayı’nda Elle Style Awards ile başladık, cumartesi akşamı Billionaire’de Elle Yayın Direktörü Işın Görmüş ve Chanel’in varisi David Wertheimer’ın ev sahipliğindeki yılbaşı partisiyle devam ettik
* Hafta sonu Elle partileriyle geçti. Cuma gecesi izlediniz, Çırağan Sarayı’nda Elle Style Awards töreni vardı. Davetliler Çırağan’ın da etkisiyle her zamankinden daha şıktı. Tabii arada yine abartanlar da vardı.
* Bu seneki tören, diğer yıllara göre daha kısa ve özdü. Serkan Altunorak yanında bir güzel olmadan daha başarılıydı sunuculukta. Tek başına sahneye hakimdi. Uzun konuşmalar, espriler daha azdı.
* Bir tek Gülse Birsel’in ödülünü alırken “Yıllarımı verdim” demesi salonu güldürdü. Oysa Gülse Birsel doğruyu söylüyordu. Harper’s Bazaar gibi önemli bir moda dergisini yıllarca yönetmiş biri olarak. Daha sonra Serkan Altunorak “İlham kaynağınız gerçek kişiler mi, yoksa hayal ürünü mü?” diye sordu. Gülse Birsel “Bu salondaki herkes potansiyel birer ilham kaynağı” cevabıyla daha da güldürdü.
* Geçen senelerde olduğu gibi törende gözler usta fotoğrafçı Tamer Yılmaz’ı aradı, yılın en stil fotoğrafçısı ödülünü Emre Doğru’ya Tamer Yılmaz verir sandık ama Fatoş