Hayallerini gerçekleştiren insanlara sonsuz saygım var. İşte pilates hocam Abdullah Andsoy da onlardan biri. Pilates Akademi Nişantaşı projesiyle TV yarışması ‘Dragon’s Den’e katıldı ve YemekSepeti.com’un sahibi Nevzat Aydın’ı ortak olmaya ikna etti.
Abdullah Andsoy müthiş bir pilates hocası. Uzun zamandır hocam. Marmara Üniversitesi Spor Akademisi’nden mezun. Balance Body ve Stott Pilates’ten eğitimli. Çok yakın bir zamana kadar Nişantaşı’nda ufak bir stüdyosu vardı. Her çalışmamızda karşıdaki ihtişamlı binayı gösterip “Bu binanın en üst katında süper bir stüdyo yapacağım” diyordu. Umarım bir gün olur diyordum. Ama nasıl olacağı konusunda ikimizin de bir fikri yoktu. Sanırım.
‘Dragon’s Den’le başladı
Derken bir gün ‘‘‘Dragon’s Den’ diye bir yarışma varmış. Ona katılacağım” dedi. Peki ama neydi bu ‘Dragon’s Den’?
Müthiş bir fikriniz var, ama o fikri hayata geçirecek maddi imkanınız yok. İşte böyle durumlarda imdada yetişen bir TV yarışması. Türkiye versiyonu Bloomberg HT’de yayınlanıyor. Zorlu bir jürisi var. Alphan Manas, Yalçın Ayaydın, Gamze Cizreli, Baybars Altuntaş ve Nevzat Aydın... Hepsi alanlarında başarılı, girişimci işadamları. Onlara projenizi anlatıyorsunuz,
Deniz Seki’nin son albümü 9 Şubat’ta çıkıyor. ‘Sözyaşlarım’ı şarkıcıyla birlikte dinledim. “İlk sen dinliyorsun, uğurun çok önemli” dedi. Bu şarkıların uğura falan ihtiyacı yok!
Deniz Seki’nin yeni albümünü önceki gün kendisiyle birlikte dinledim. İlk defa duyacağınız şarkıları, yanınızda nasıl bulduğunuzu anlamak için gözlerinizin içine bakan sanatçıyla dinlemek stresli. Özellikle de önceden bir samimiyetiniz ya da tanışıklığınız yoksa. Bir de bunun üzerine Deniz Seki demez mi, “İlk defa sen dinleyeceksin, senin uğurun çok önemli.” Stresim daha da artıyor. Kendi albümüm olsa bu kadar olur. Bu arada Deniz Seki kadın gibi kadın. Biraz Monica Bellucci havasında. Yanında çocuk gibiyim.
Ne kadar heyecanlı olduğunu anlatıyor. “Sanki ilk albümüm gibi” diyor. Eee, tabii son birkaç yılda neler neler yaşadı... Şimdi bu kadar heyecanlı olmasını anlıyorum. Yaratıcı insanlara karşı daha toleranslı olunması gerektiğine inanıyorum. Onları rahat bırakacaksınız ki rahat üretsinler.
Klasik olmaya aday
İlk şarkı geliyor, ‘Suya Hapsettim’. Çıkış şarkısı bu. İlk klip buna çekilecek. Ben bir şarkıyı ilk dinleyişte anlayabilenlerden değilim. Sevip sevmediğimi anlamak için birkaç defa dinlemem
İstanbul Fashion Week, 3 Şubat’ta başlıyor. Tekstil firmaları ve moda tasarımcıları çoktan karşı karşıya gelmiş durumda. Defile saatlerinin satılması da bardağı taşıran son damla oldu. Program belli olduğundan beri, bakın neler konuşuluyor?
Gözümüz aydın, İstanbul Fashion Week çok yakında başlıyor. Açılış 3 Şubat’ta, kapanış 6 Şubat’ta. Topu topu dört gün sürecek. Bu sefer “Bürokratik açılışlar olmayacak” diye müjdelendi. Ama hâlâ yol almamız gereken çok şey var.
Defileler Santralistanbul’da yapılacak. Biraz daha merkezi bir yerde olsa daha iyi olmaz mıydı? İTÜ Taşkışla kesinlikle daha iyi bir seçimdi.
Defile saatleri satıldı
Moda haftasına gelir sağlanması için bazı defile saatleri satılmış. Hatta açılış ve kapanış defileleri için Gizia ve Koton rekabet etmiş ama sonunda aralarında anlaşarak açılışı Gizia’nın, kapanışı Koton’un yapmasına karar verilmiş. Ee, tabii bu durumda tasarımcılar hayli bozulmuş. Büyük tekstil firmalarıyla tasarımcıların tabii ki kapışacak gücü yok.
Başka görmek istediğimiz markalar da var
Bu arada büyük tekstil firmaları demişken çok önemli firmalarımız nedense İstanbul Fashion Week’le ilgilenmiyor. İpekyol’u ya da Roman’ı da moda haftasında
Mutlaka görmeniz gereken bir tiyatro oyunu. Hayır, Hande Ataizi’ninki değil. Dot’un geçen hafta sonu Koleksiyon’da başladığı ‘Festen/Kutlama’. Hemen biletlerinizi alın
Cuma akşamı çok iyi bir tiyatro oyunundaydım. Hiç umulmadık bir yerde, hiç bir arada sahneye çıkacaklarını beklemediğim bir ekibi izleme şansım oldu. Sonuç, en yakın zamanda bir daha gidilecek! Malum artık 1.5-2 saat hiç kıpırdamadan, hiç konuşmadan, hiç mesajlaşmadan, hiç internete girmeden bir şeye odaklanıp izlememiz kolay olmuyor. Ancak karşınızda sizi kilitleyecek bir şey olacak da pür dikkat kesilip başka hiçbir şeyle ilgilenmeden onu izleyeceksiniz. İşte cuma akşamı benim için öyle oldu.
Trafik sizi korkutmasın!
Dotkoleksiyonda’nın ilk oyunu gerçekten çok etkileyici. Mısır Apartmanı, Bilsar ve Gmall’dan sonra Dot şimdi de Koleksiyon’da. Yeni oyunun adı ‘Festen/Kutlama’. Thomas Vinterberg, Mogens Rukov ve Bo Hr. Hansen’in ‘Festen’ adlı dogma filmi ve oyunundan sahneye uyarlanmış. Yönetmen Murat Daltaban.
İlk gösteri sadece eşe dosta yapıldı.
İtiraf etmeliyim, cuma trafiğinde ta Sarıyer’e gitmek kolay değil. Hatta kendi eksenimden dışarı çıkmamak için acaba gitmesem mi dediğim bile oluyor. Ama iyi
Yurda her dönüşte dumur olacak bir şeyler oluyor. Allianoi açıklamaları ve Nişantaşı’ndaki gürültü kirliliği beni korkutuyor
Günün özlü sözü Çevre Bakanı Veysel Eroğlu’ndan geliyor, “Roma döneminden kaldığına göre, yıllardır demek ki toprak altında. Birkaç yüzyıl daha toprak altında kalmasının bize göre bir mahsuru yok.” Bunu Yortanlı Barajı’nın suları altında kalacak Allianoi Antik Kenti için söylüyor. Sonra da aynı tonda devam ediyor, “Burada Peri Kızı adında bir heykel var, bir mozaik var, bir de sütun var. Bunlardan ibaret.”
Allianoi ve Bath’ın farkı ne?
Bir yandan bu açıklamaları okuyorum, bir yandan CNN Türk’te Ferhat Boratav İngiltere’deki Bath ile bizdeki Allianoi’yi karşılaştırıyor, onu izliyorum. Allianoi gibi eski bir Roma kaplıcası olan Bath’e yılda 4,5 milyon turist geliyor. Bizde ise Çevre Bakanlığı “Gömelim, barajı yapalım, barajın çevreye zararı yok” diyor.
Eroğlu’nun açıklamaları devam ediyor, “Bulan biziz, koruyan biziz, masrafları yapan biziz, hedef tahtası halinde olan da biziz. Bunu anlamakta fevkalade zorlanıyorum.” Biz de sizi...
23.59 Nişantaşı’nda işlemiyor!Dün gece seyahatten yeni dönmüş, evde televizyon karşısında oturmaktayım. O da ne?
Sabah 09.30’da Chivas’ın Strathisla tesislerini gezmeye başlıyoruz. Burada üretilen Strathisla, Speyside bölgesinin en önemli malt viskilerinden biri. Speyside bölgesinin özelliği çiçek, meyve ve bal aromasının hakim olması.
Chivas, malt ve tahıl viskilerin harmanlanmasından ortaya çıkıyor. Önce arpadan nasıl viski yapıldığına kadar olan süreci görüyoruz. Daha içeri bile girmeden havada ağır bir koku var. Fokur fokur köpüren viski kazanlarının arasında geziyoruz.
Gece hayatının aradığı formülDaha fıçılanmamış, beyaz bir sıvının nasıl çabuk sarhoş ettiğini, ama etkisinin çabuk geçtiğini ve hiç geceden kalma hali bırakmadığını öğreniyoruz. Yüzde 66.5 alkol oranı olduğunu da söylemeden geçmeyelim. Çalışanlar günde üç bardak içiyormuş bu sıvıdan ama bir şey olmuyormuş. “Ee, niye o zaman bu sıvı satılmıyor?” diyecek oluyoruz. Klasik bir İskoç yanıtı alıyoruz, “Çünkü o viski değil. Ayrıca viski sarhoş olmak için içilmez.”
Viski denebilmesi için en az 3 yıl fıçılarda bekletilmesi gerekiyor.
Biz de tam Türk mantığıyla “Olsun, bu da başka isimle pazarlansa kesin tutar” diye kendi aramızda konuşuyoruz. Melis Alphan “İşte gece hayatının aradığı formül” diyor. Ama
İskoçya ilginç bir ülke. O kadar sakin ki, herhangi bir İstanbullu burada en fazla üç gün dayanabilir. Dördüncü gün ya bileklerini keser, ya da uçar kaçar.
Banu Birkan benim tanıdığım en komik ve en yerinde tespit yapan kadınlardan biri. İskoçya için diyor ki, “Doğanın kıyak geçtiği ülke.” Gerçekten de öyle. Her yer yemyeşil. Koyunlar bile yerlerinden kımıldamadan bir o taraftan bir öbür taraftan otluyor. Hava buz gibi, koyunların bile üzerinde üşümemeleri için elbiseleri var. Düşünün artık nasıl soğuk olduğunu.
14 saatlik yolculuk
Sabah 06.00’da evden çıktık, akşam 20.00’de, yani tam 14 saat sonra İskoçya’da Aberdeen Havaalanı’na indik. Sonra da Keith bölgesindeki Linn House’a ulaştık. Linn House, Chivas Regal’in özel misafirhanesi. En eski ve geleneksel damıtım tesislerinin hemen yanıbaşında. Aralarında bir dere var, bakmayın Isle diye yazıldığına, bildiğimiz Ayla deresi işte. Ağaçların arasından akan dereye ve cottage ile şato arasındaki Linn House’a bakınca kendinizi bir masalda gibi hissediyorsunuz.
Linn House, 12 yatak odalı bir şatocuk. Şömineli salonları, kütüphanesi, şövalye masalarını andıran upuzun bir yemek masası var. Burası bir otel olmadığı için hemen adapte
Burçlara hiç olmadığı kadar sarmış bir dönemdeyiz. Susan Miller’ın da etkisiyle hepimiz birer astroloji canavarı olduk. Müjdemi isterim, şimdi de İsrailli ünlü astrolog Gahl Sasson İstanbul’da!İyi tanımadığınız birileriyle bir araya geldiğinizde konuşacak şey bulamıyorsanız, çözüm basittir. Burçlar konusu açılır. Herkes kendi burcunu söyler, sonra sırayla “Sen şu burca da benziyorsun”, “Yükselenin ne?” diye konu sakız gibi uzatılabilir.
Susan Miller İstanbul’a geldiğinden beri hepimiz daha da sardık burçlara. Geçenlerde Mustafa Taviloğlu bile Susan Miller’ın “Aman dikkatli olun” dediği gün uçağa binemediğini söyledi, Şelale Kadak’a verdiği röportajda. Şimdi bir de hepimizin burçlarının değiştiği söyleniyor. Ben bu duruma göre koç değil, balık olacağım. Eee, bir de yükselenim, yengeç, var. Var mı böyle bir savrulma? Neyse ki Susan Miller açıkladı, “Bu değişikliğe inanmayın, burcunuz değişmedi.”
Gahl Sasson kimdir?
Susan Miller da sizi kesmediyse, şimdi sıkı durun. Yarından itibaren Gahl Sasson İstanbul’da.
Gahl Sasson İsrailli bir astrolog. Kabala ekolünden. Kitapları birçok dile çeviriliyor, 14’üncü Dalai Lama tarafından onaylanıyor. Astrolojiye bilimsel