Bu nasıl bir hafta? “Moda haftasındaki tasarımcılar kadar koşturmaktan yorgun düştük” diyor davet kuşları. Haksız da değiller. Şimdi, bu hafta katıldığıma en çok memnun olduğum sanat davetlerine gidiyoruz
Jüride yer alan isimlerden (soldan sağa): Gül Oğuz, Emine Özilhan, Ayşe Sözeri Cemal, Şeyma Doğramacı, Özlem Cankurtaran, Gülten İmamoğlu, İnci Aksoy, Nurhan Atasoy,
Dilek Çapanoğlu, Zuhal Şeker Tucker. Öndekiler: Çağdaş Ertuna ve Ayşegül Dinçkök.
Ayşegül Dinçkök “Derin Tutku” sergisiyle karşımıza çıktığında şaşırmıştık. Dinçkök’ün ne kadar iyi bir dalgıç ve yüzücü olduğunu çoğumuz bilmiyorduk. Sergiyi gezerken gördük, fotoğraflar konuşuyordu. Sonrasında işin ucunu bırakmadı Ayşegül Dinçkök. Onu Çabagala’da Hürrem rolünde izlediğimde bir kez daha anladım, yaptığı işi ne kadar ciddi aldığını ve ne kadar büyük bir heyecan duyduğunu. Çabagala’ya Ankara’dan sonra New York’tan bile teklif gelmesinde Hürrem’in de etkili olduğuna eminim.
“Çok hata yaptım”
Nişantaşı’nda Sofa oteldeyim. Contemporary İstanbul’un Akbank Private Banking ile birlikte düzenlediği çağdaş sanat buluşmalarında konuk konuşmacılar, koleksiyoner Mustafa Taviloğlu ve sanatçı Seçkin Pirim.
Mustafa Taviloğlu çocukluğunda Fatih’teki evlerinde hiç resim olmadığından başlayıp sanatçılarla tanıştıkça “Bunlar başka” deyip sanata nasıl ilgi duyduğunu, sanatçılarla ilişkilerin önemini, kendisinden önce yapılmış işleri artık almadığını anlatıyor.
43 senelik koleksiyonerlik hayatında büyük hatalar da yaptığından söz ediyor. ‘En büyük hatam sadece bizim resmimize bakmak oldu, okyanusta ne yaparım diye korktum. Son altı senedir yurt dışındaki fuarları da takip ediyorum, 10 sene önce ise yerleştirme ve video toplamaya da başladım. Başta yadırgadığım şeylerden çok kaybettim. Örneğin Mübin Orhon’un şimdi milyon dolar eden işlerini alabileceğim zaman almadım. İstanbul’dan Paris’e Mübin Orhon’a dostum Komet’le rakı ve erik götürdük. İşlere baktım, boş duvar gibi geldi, hanıma baktım ondan da bir işaret gelmeyince rakıları ve erikleri bırakıp çıktık. Oysa o gün onlarca resim alabilirdim’ diyor.
“Koleksiyonerin görevi paylaşmak, Türk sanatında ilk özel koleksiyon kataloğunu ben hazırladım” diye ekliyor. Taviloğlu’na göre, “Mucize yok, dünden bugüne koleksiyoner olunmaz. Vakit vereceksin!” 43 senelik aşkının
ve emeğinin sonucunda gözüne güvendiğini anlatıyor. “Odun olsa yeşerir” diye de özetliyor
bu durumu. Artık 2010 ve sonrası resimleri ve hiç bilmediği genç sanatçıların işlerini topladığını söylüyor. “Çok para vermem, sanatçının adını sormam, yaşını sorarım, yaşı yüksekse fiyatını
bile sormam’” diyor.
“Bazı işler çok uçuyor”
Yeni bir katalog hazırladığının da müjdesini veriyor. Ayrıca birikimini kurumsal yapıya dönüştürmek için Mecidiyeköy Ortaklar Caddesi’nde bir alan oluşturacağından bahsediyor. Bu alanı müze olarak adlandırmak istemiyor.
Güncel sanatın durumuyla ilgili “Bazı işler çok uçuyor, geniş koleksiyoner olduğum için hoşuma gitmeli ama bazı uçan işlerden korkuyorum. İnşallah sanat piyasası çökmeden oturur” diyor.
Bir soru üzerine Londra’daki Sotheby’s Türk çağdaş sanatı müzayedesine bir kez katıldığını ve katkıda bulunmak için iki iş aldığını itiraf ediyor. Malum Türk koleksiyonerlerin sevdikleri sanatçıların işlerini yurt dışındaki müzayedelerde daha yüksek fiyatlara alarak fiyat yükseltmeye çalıştığı biliniyor. Taviloğlu sanatçılara böyle katkıda bulunmayı savunanlardan.