Demirel’den Haberal’a: ‘Bu ülkeyi sevmek bazen adama fatura ödetir. Ben ödedim, sıra sende...’

14 Nisan 2009

Dün 13.00’te Ankara’dan kalkan İstanbul uçağının 2-A koltuğunda ben oturuyordum;
Gözaltına alınan Mehmet Haberal’ın da 13.00 uçağıyla İstanbul’a götürüleceği söyleniyordu. Gözüm kapıdaydı.
Az sonra 06 KVY 75 plakalı bir makam arabası geldi. İçinden Süleyman Demirel indi. O da bizim uçağa binecek sandık. Ama binmedi; beklemeye başladı. Elinde fötr şapkası, yanında sağ kolu Aylin Cesur vardı.
Sonra Emniyet’ten, Haberal’ı taşıyan siyah minibüs geldi. Haberal indi. Demirel minibüse doğru hamle etti. Kucaklaştılar. Apronda, uçağın merdivenlerinin hemen yanında, ayakta 5 dakika kadar sohbet ettiler. Demirel Haberal’ın elinden tutuyordu. Ayrılırken yeniden ve samimiyetle kucaklaştılar. Demirel arabasına bindi; Haberal uçağına...
Emniyet’e gitmek istemiş
Sonra Haberal uçağa bindi. Gayet neşeli görünüyordu. Ön sıralardakilerle tokalaştı, selamlaştı. Ön sıradaki bazı işadamları destekleyici sözler söylediler. Memnun oldu, teşekkür etti.
Gelip tam arkamdaki 3-A numaralı koltuğa yerleşti.

Yazının Devamı

Müsaadenizle...

13 Nisan 2009

Tuhaf bir şeyler oluyor.  Belki eski bir hesaplaşma, belki yeni bir tezgâh...
Sıraya koyup anla(t)maya çalışalım:
Taraf gazetesinin emniyet kökenli iki yazarı Önder Aytaç ve Emre Uslu, 30 Mart’ta dikkat çekici bir yazı yazdılar:
Yazarlara göre, “Ergenekon, seçim öncesi demokrasiye her müdahalesinin AKP’ye yaradığını gördüğü için bu kez ‘iş’i seçim sonrasına bıraktı.”
“Ergenekoncuların davanın cenderesinden kurtulabilmek için ortalığın karışmasına ihtiyacı var”dı.
“28 Şubat sürecindeki türden serseriler, provokatif eylemlerle yeniden piyasaya sürülebilir”di.
Yazarlar, hedefleri listelerken “Taraf gibi demokratlar” ile “Fethullahçı denilen kesimleri” de sayıyorlardı.

Yazının Devamı

Eşcinsel Başkan ve kimlik siyaseti

11 Nisan 2009

Onur Baştürk’ün yazısından öğrendik ki, Paris’in eşcinsel Belediye Başkanı Bertrand Belanoe salı gecesi Tarlabaşı’nın gay barı “Tek Yön”deymiş. Kimseyi takmadan, çakırkeyif eğlenmiş.
Avrupa’nın “gay olduğunu açıklayan ilk belediye başkanı” olarak nam yapan Belanoe, İstanbul’a Medeniyetler İttifakı forumu için gelmişti. Barda sabahladığı gün, Kadir Topbaş’ı Belediye Sarayı’nda ziyaret etti.
İki başkan, Dünya Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Teşkilatı’nın eşbaşkanlığını yürütüyorlar.
Bir haber de ben vereyim:
Haziran ayında da İstanbul’un kardeş şehri Berlin’in Belediye Başkanı Klaus Wowereit İstanbul’a geliyor.
O da eşcinsel...
O da Parisli meslektaşından iki ay sonra Berlin’de belediye başkanlığı koltuğuna oturmuştu. Ve bu ikilinin seçilmeleri “Avrupa kentleri birer birer pembeleşiyor” diye manşet olmuştu.

Yazının Devamı

Türkiye’yi Kazanmak

9 Nisan 2009

Günlerdir Obama’nın mesajlarını deşifre etmekle uğraşıyoruz. Oysa iki ay önce çıkan “Türkiye’yi Kazanmak” (Timaş Y.) kitabını okuyanlar, şifreleri kolay çözdüler. Obama’nın vereceği her mesaj, bu kitapta yazılıydı.
Kitabın yazarlarından Ömer Taşpınar, ABD’de Brookings Enstitüsü Türkiye Programı Direktörü...
Philip H. Gordon ise aynı enstitüde dış politika uzmanı... Daha önemlisi, Obama’nın danışmanı... Dışişleri bakan yardımcısı olması bekleniyor. O yüzden yazdıkları anlamlı...

Küslüğün iki nedeni
Kitap, “Türkiye neden ABD’ye düşman oldu?” sorusuyla başlıyor. İlk cevap şu:
“Ortak düşman Sovyetler çöktü de ondan...”

Yazının Devamı

Ilımsız İslam dönemi

7 Nisan 2009

Çok değil iki yıl önce “Kurtlar Vadisi-Irak”ı izlediğim sinemayı hatırlıyorum:
Polat, çoluk çocuğa zulmeden Amerikan gâvurunu tek başına dize getirdikçe salon alkıştan inliyordu. Herkes Amerika’ya karşı öylesine nefret doluydu.
Sam Amca, “Türklerin en nefret ettiği simge” tahtına böyle oturmuştu.
Şimdi Obama’ya gösterilen sempati dalgası iki şeyi gösteriyor:
1) Kindar değiliz (iyi ki de öyleyiz). Bir çift güzel laf, hassasiyetlerimize biraz dikkat, savaş baltalarımızı hemen toprağa gömmemizi sağlayabiliyor. 
2) Tepkimiz, anti-Amerikan bilince değil, anti-Bush hislere, ve Irak halkıyla dayanışma duygularına, yani hayli duygusal nedenlere dayanıyordu. “Kötü Bush” gitti, bizim “Müslüman oğlu Hüseyin Obama”, Irak’tan çekilme kararı verince, ülkesini yeniden “Türkiye’nin dostu” safına taşıdı.
* * *

Yazının Devamı

‘Dünya büyükse biz de büyüğüz’

6 Nisan 2009

Milli Takım’ın milli reklamı yayımlanmaya başladığından beri, finalindeki dolduruşun anlamsızlığı kulağımı tırmalıyor:
“Dünya büyükse, biz de büyüğüz.”
“Avrupa, Avrupa duy sesimizi”nin bir başka versiyonu bu...
Her iki sloganda da kendini dünyadan, Avrupa’dan soyutlayan, hatta onlara karşı konumlandıran, yalnızlaştıran bir ülke çağrışımı var.
Dünya bir yana, biz bir yana...
Oysa o “büyük” dünyanın rakibi değil, parçasıyız biz...
“Sesimizi duy”masını beklediğimiz Avrupa’ya dahiliz.

Yazının Devamı

Karagöz- Hacivat kimde yaşıyor?

5 Nisan 2009

Beş asırdır yaşayan Hacivat-Karagöz neden 20’nci yüzyılda tarihe gömüldü? Araştırmacılar bunun nedenini, onun edepsiz dilinin modernleşme sürecinde ehlileştirilmesine bağlıyor. Karagöz sustu ama onun züppe Hacivat’la atışma geleneği, seçim meydanlarında “monşerlere çatan” politikacılarca sürdürülüyor


İstanbul Modern Sanat Müzesi’nde “Gölgeye Övgü” sergisi var. Küratörlüğünü müzenin sanat danışmanı olan Paolo Colombo’nun yaptığı serginin başrolünde siluetler oynuyor. 
Sergiyi gezerken, sinema öncesi dünyaya hükmeden asırlık gölgelerin arasından yürüyorsunuz; size kuklalar, çizgiler, minyatürler eşlik ediyor.
Gölgenin, arkadan aldığı ışığa göre nasıl aslını büyüttüğünü, abarttığını, çarpıttığını, anlamlandırdığını seziyorsunuz.
Bu sezgi insana, gerçekle yansımaları arasındaki algı farkları üzerine düşünme şansı veriyor.

Yazının Devamı

Yazıcıoğlu bilmecesi

4 Nisan 2009

Prof. Baskın Oran’a 3 yıl önce İzmir’de bir BBP yetkilisi gelip “Muhsin Yazıcıoğlu’nun kendisiyle görüşmek istediğini” söylemişti.
Ortalık yerde olsun istemiyorlardı; “evde ziyarete gelebilir”lerdi.
Baskın Hoca o zaman çok şaşırmıştı.
1970’leri bilenler için Yazıcıoğlu ismi ürperticidir. Maraş’ı, Bahçelievler’i, Çatlı’yı hatırlatır.
Bu, talebi daha da ilginç hale geliyordu.
O zaman bu görüşme gerçekleşememişti.
* * *

Yazının Devamı